5

83 29 70
                                    

Eda dışarı çıkınca adam kalktığı tabureye geri döndü, gözleri üzerimdeydi ama hiçbir şey söylemedi. Tepkimi, hareketlerimi ve ne yapacağımı ölçmek istiyordu, belki de Eda'nın peşinden çıkıp gitmemi beklemişti. Omuzumun üzerinden kapıya baktım, Yiğit öylece dikilmiş içeri bakıyor, sinirle bacaklarını titretip yumruğunu sıkıyordu. Şu an kapıyı parçalayıp içeri girmemesinin tek nedeninin Eda'nın durmadan dil döküp beklemesi gerektiğini hatırlatması olduğuna emindim. Yine de sabır edemiyor her an içeri girecekmiş gözünü kırpmadan hazırda bekliyordu.

Tekrar önüme döndüm, gözlerimi sabırla ve kararlılıkla bekleyen kahverengi gözlerle buluşturdum. "Adın neydi?" diye sordum yanına ilerlerken. Ben acele ettikçe tavrıma karşı koymak için bekleteceğini düşündüm, konuyu onun açmasına müsaade edecektim.

Belli belirsiz gülümsedi. Basit bir soru sormamışım da hatırlaması gereken bir şey sormuşum gibi cevaplamak için biraz bekledi. "Barış." dedi.

İsminin bulunduğumuz andaki tezatlığına ben de gülümsemeden edemedim. Yanındaki tabureyi çekip tıpkı onun gibi yüzüm kapıya dönecek şekilde oturdum. "Seninki?" diye sorduğunda kısa süreli gülümsemesi yerini soğukkanlı yüz ifadesine bırakmıştı. Kollarımı göğüsümün altında birbirine kenetleyip bakışlarımı tam karşımdaki kapıda sabitledim. "Biliyorsundur zaten."

"Tanışmamız gerek, kendin söyle."

"Yasemin."

"İsmini taşıyabiliyor musun?"

Böyle soruları sevmezdim. Bana göre adım basit bir çiçek ismiydi fakat insanların çoğu canlı, cansız her şeye anlamlar yüklemeyi, hikayeler ithaf etmeyi çok sevdiğinden benim çiçeğim de nasibini almıştı. Onları yadırgamıyor ya da yargılamıyordum, bu hayatta cesaretini toplayıp adım atamamış herkes kendini önemli hissetmek için isminin, burcunun, soyunun taşıdığı anlamları kendiyle bağdaştırıyordu. Biri gibi hissetmek için çabalıyor, uydurulmuş hikayelerin onların özünü yansıttığını iddia ediyordu. Aslında herkes farkındaydı romantize edilen hikayeleri benimseyince değil, kendi hikayeni yazınca biri olabileceğini.

Yasemin çiçeği asaleti, çekiciliği ve masumluğu temsil ediyordu mesela. Fakat benim lügatımda yasemin sadece acı demekti, zorluklara direnen her koşulda açan günahkâr bir çiçekti. Ne kadar karşı çıksam da hikayelerimizin benzediğini inkar edemezdim. O güzel prenses karşılık bulamadığı aşkı (güneş tanrısı) için kendini feda etmişti. Ormana saçılan küllerinin her birinden yeşeren yasemin çiçekleri etrafa hoş kokular yayarken güzel yapraklarını uğruna öldüğü güneşden sakınarak sadece geceleri açardı. Küllerinden doğan çiçek etrafındakileri mest eden kokusunu güneşe hiçbir zaman tattırmayarak almıştı intikamını.

"Cevap vermedin." diye yineledi. Kapı tarafına sırtını dönerek biz gelmeden önce doldurmuş olduğu bardağına elini uzattı, ben de aynı şekilde döndüm. Tanımadığım bu adamın sadece duruşundan bile altı boş şeyleri önemsemeyeceği anlaşılıyordu.

"Sen taşıyabiliyor musun?" diye yanıt verdim. Samimiyetsizce yukarı kıvrılan dudağı hızlı bir şekilde dümdüz haline geri döndü. Elindeki bardağı dudaklarına götürecekken dikkatle ona baktığımı fark edince bardağı hafifçe sallayıp sordu:

"İçecek bir şey ister misin?"

"Hayır."

Sabrım tükenmeye başlamıştı onun oyalanmaya niyeti varmış gibi duruyordu ama benim yoktu. Tam ağzımı açacakken beni şaşırtarak konuştu.

"Aradılar mı?"

"Evet, bu yüzden geldim. Ne biliyorsun öğrenmek istiyorum."

Derin bir nefes alıp tarafıma döndü. "Dün sabah geldiğinde seni bekliyordum. O kızın evinde." İçkisinden bir yudum alıp devam etti. "Gerçi ortada kız falanda yoktu da, neyse. Seni içeri alıp kaçırmamı ve onlara teslim etmemi söylediler, olur da elimden kaçarsan da öldürmemi." Son kelimeyi bastırmış ve gergin bir surat ifadesi ile gözlerini gözlerimden ayırmadan konuşmuştu. Ona istediği korku ifadesini vermedim, ilk başta olduğumdan daha sakin bir tavırla devam etmesini bekledim. "Sonra fikirleri değişti, sadece ölünü istediler. Yanındaki kızla geldiğinde hanginiz için söylendiğini bilmiyordum bu yüzden uzatmadım." Düşünür gibi kafasını aşağı eğdi bir kaç saniyenin ardından bakışları tekrar gözlerime çıktı. "Ama sen olduğunu anlamıştım." dedi.

KIZIL ELMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin