2

98 39 32
                                    

Yatağımda dönüp duruyordum saat sabahın altısıydı, yeteri kadar uyuyamamıştım ve geri uykuya dalamıyordum. Yavaşça doğruldum, camın ardındaki manzarayı izledim bir süre. Geceden beri aklımı kurcalayan Eylül... Neden buraya gelmişti? Ben onun hakkında bunca şey biliyorsam eminim o da benim varlığımdan haberdardı, belki de rahatsız olmam için gelmişti gecenin bir saati kapıya. Çok anlamsızdı, bırakıp giden oydu ne diye her şey normalmiş gibi bir de Yiğit'e yanaşıyordu?

Tek sorun bu da değildi onu daha önce gördüğüme emindim, yüzü çok tanıdıktı ve içimi kaplayan rahatsız edici hisse bakılırsa zihnimde kötü bir yer edinmişti. Kafamdaki soruların düşündükçe artacağınının farkındaydım, zihnimi meşgul etmeliydim.

Yataktan ayrılıp duşa yöneldim, üzerimdekileri bir kenara çıkarıp bıraktığımda irkilmeme sebep olan soğukluk tüylerimi diken diken etti. Sıcak suyu açıp yavaş hareketlerle akan suyun altına girdim.

Duşun altında kalmak zihnime üşüşen düşüncelerin sesini daha fazla yükseltmişti ve şimdi daha kalabalıklardı. Tek sorun sevgilimin, geri dönen eski sevgilisi değil aynı zamanda ondan gizlediklerimdi.
Buraya gelişimin de bir hikayesi vardı fakat bunu sormak onun hiç aklına gelmemişti.

Tanıştığımızda çok farklı şartlar altındaydık ama aynı zamanda benzer zorlukları yaşıyorduk. Benim gibi ikilemdeydi ve en az onun kadar kararsızdım, ondan daha yalnızdım. En başında bu şehire ilk adımımı attığımda ilk tanıştığım insandı o. Bir iş adamı için çalışıyorduk ikimizde, sırtı yere gelmez bir adamın illegal işlerinde. Aynı ekipteydik, beni havalimanından alma görevi ona düşmüştü, büyük bir baskıyla çalıştığımızdan tek bir kelime etmemiştik geçirdiğimiz iki gün boyunca.

Getir götürcü olarak bilirlerdi ekipten her birimizi, bahsedildiği gibi insanları getirir ve götürürdük, bulundukları yerden bize söylenilen yerlere. İster izniyle ister zorla, soru sormazdık. Tüm pürüzlerden kurtulup gerekeni gerektiği zamanda yapmak zorundaydık. Çaresizliğimizdi sanırım bizleri bu konuma düşüren yoksa kim niye mafyacılık oynayanların, pisliğe bulanmış garip  adamların ayak işlerini yapsın onların emirlerine uysun ki.

Sonrasında zaten tereddütte olduğumuz bu çıkmazdan kurtulduk. Ekipten bir kaç kişiyle beraber ayrılıp birbirimizi kollamaya başladık kendi bildiğimizi okuduk, yine getir götürcüydük fakat istediğimiz kişiye istediğimiz takdirde yardım ediyorduk. Çok geçmeden ismimiz her taraftan duyulmaya başladı, saygı kazandık ama bu da beklediğimiz sonuçları doğurmadı. Dosttan çok düşman edinmeye başladık çünkü insanlara değil adalete yardım ediyorduk. Bu işe tamamen son vermemiz gerekti ve öyle de yaptık, gerçek mesleklere sahip olduk her birimiz ve bir daha bu işe dönmedik. Bir hafta öncesine kadar.

Ben tekrar bu yola girmek zorundaydım, aslında tamamen bırakmayı hiç düşünmemiştim elimde bir güç vardı, diğerlerinin çekindiği kişilere yanaşabiliyor ve sonradan elde ettiğimiz özgürlük sayesinde insanlara yardım edebiliyor, kötü insanların hakkettiğini bulmasına katkı sağlayabiliyordum. Bu tehlikeli belki de hastalıklı gücü hiçbir zaman kaybetmek istememiştim. Yiğit için arkadaşlarım için uzak durmayı denedim, onları kurtulmak istedikleri saçmalığa geri döndürmek istemedim.

Duştan çıktıktan sonra odamda çalan telefon sesini işittim, ıslak elimi üstüme sardığım havluya silerek telefona uzandım.

Eda Göçmen arıyor...

Telefonu açıp kulağıma yanaştırdım.

"Efendim Eda."

"Yasemin, kızı bulmuşlar konuşmaya gidecek miyiz yoksa polise mi haber verelim?"

"Konuşalım."

KIZIL ELMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin