Gozlerimi açtığımda yatagimdaydim ve çok terlemistim. Gördüğüm en kötü ve en uzun kabustu. Yataktan kalkıp ılık bir düş aldıktan sonra üzerime çiçekli, askılı bir elbise giyip saçımı topuz yaptım.
Telefonumu yanima alıp odadan ciktim. Yavaş adımlarla ilerliyordum. Kabusun etkisi henuz gitmemisti. Koridorlarda ilerlerken sanki aniden steven karşıma çıkacakmış gibi hissediyordum. Karanlıkta kalan her alan icimi urpertiyordu. Sonunda arka bahçeye çıkabildi. Etrafımı kısaca bakinip, oturup kendime gelebileceği bir yer aradım. Geniş bir çardak vardı ama birisi oturuyordu, biraz yaklaşınca o kişinin kim olduğunu gördüm. Abimdı. Kosarak yanins gittim ve koltuğa oturdum.
"Neden odandan çıktın? Daha tam olarak iyileşmeden."
"buyu sayasinde normal insanlara oranla çok daha hızlı iyilesiyoruz. Burda her zaman güvende olabilirsin." Bir sure durakladi ardından devam etti. "Bana dış dünyadaki hayatı anlatir misin? Daha once hic gormedim, görevler dışında."
"Dış dünya buraya göre çok farklı. Orda herkesin kendine göre küçük veya büyük evi var. Çoğu insanın hizmetçisi yok. Eskiden yesillikle dolu olan yerler şimdi binalarla dolu. Arabalar, yüksek düzey ışıklar... Dostluk, orda kirilmaz bir bağ gibiydi eskiden. Şimdi herkes kendi çıkarına göre hareket ettiği için dostların sayısı azaldı. Sevgi yok denecek kadar az. Dunya guzel ama icindekiler cirkin. Para ugruna yapabilecek en kotu seyleri yapiyorlar. Disarida zengin değilsen, hayat gerçekten zor." Konuşmam bitince masada duran sudan bir bardak içtim. Cevabı benim için önemli olan soruyu sormaya hazırladım kendimi.
"Ben akademiye ne zaman döneceğim? Artık tamamen iyilestim."
"Daha yeni kavuştuk birbirimize. Henüz annemle ve babamla alismadin. Ziyarete istediğin zaman gidebilirsin ama geri dönmek daha farklı bir konu. Hem neden gitmek istiyorsun? dedi. Ne diyeceğimi bilemedim çünkü nedenini ben de bilmiyordum. Çok karışık bir durumdu. Sadece bir an önce oraya dönmek istiyordum.
"Yıllardır mutsuz ve içime kapaniktim. Oraya gönderildiği ise dünya başıma yıkılmıştı sanki. Ardından güçlerin olduğunu öğrendim. Ve kendime hayatta tutunmak için bir neden bulmuştum. Defne ve Leya sayesinde dikkatimi acımadan uzaklastirabiliyordum. Ayrıca orada sürekli yeni şeyler ogreniyordum. Bu da aci mi unutup kendimi toparlamama çok yardım ediyordu. Akademiye dönmem gerek."
"Olamaz!" Sesin geldiği yöne çevirince, karşımda kraliceyi gördüm. Üzerinde uzun kolsuz siyah bir elbise vardı. Dalgalı saçlarını ise açık bırakmıştı. Bize doğru yaklasti ve cardakta kendine bir yer edindi.
"Kimse prenses'in döndüğünü öğrenmemeli. Tekrar peşine düşerler. Yıllar önce Sarayın yerini bulmuşlardi,yine bulabilirler. Akademinin yerıni zaten biliyorlar. Kesinlikle geri dönemezsin."
Burda kalırken donecegimi bilerek kaliyordum. Oysa şimdi, kraliçe bana bir daha hiç donemeyecegimi söylüyordu. Bunu kaldiramazdim. Kendimi ait hissetmedigim bir yerde hayatimin sonuna kadar yasayamazdim.
Yüzüne bakmadan, cevap vermeden yerimden kalkıp koşmaya başladım. En hızlı şekilde odama gidip burdan kurtulmanın bir yolunu bulmaliydim. Odama girip kapiyi arkamdan kapattim. Gözlerime ilk takılan, ayna oldu. Aklımda sebebini bilmediğim halde dolanan bir isim vardı. Onu görmeyi diledim ve aynanın içerisinde girdim.
"Lanet olsun. Bu kadar yolu boşuna mi geldim? Dedi çağan. Eliyle en yakında duran vazoyu yere firlatti. Karanlık odada bir yatak ve bir dolap vardı. Muhtemelen bir moteldeydiler.
Defne ellerini görüşünde birleştirmiş. Leya'nin elindeki idik defneye denk gelince çok korkunç duruyordu. "Burda olmadığını söylemiştim. Akademide çıkmadı imkansız! Carl çıkışları yasakladı unuttunuz mu? Beni dinleseydiniz Steven yeni bir hamle yapmadan orada olurduk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özel güçler okulu
Fanfictionbu hikayeyi okuduğum bi kitaptan esinlenerek yazıcam kitabin adi "özel gucler akedemisi" 2 kitaptan oluşan harika bir seri ve uygun fiyatlı okumanızı öneririm. tozkoparan iskender dizisindeki karakterler olucak