Kahvaltı sofrasında Kral'a planından bahsettim. Akademiye dönüşümün herkesin ilgisini çekmesini istiyordum. "Bana tek gereken,gorunmezlik gücü olan birisi. Böylece küçük gösterim başlayana kadar girişimi kimse gormicek.""Eğer kendini tehlikeye atmicaksa istediğini yapabilirsin."
Kahvaltı bitince vedalasma vakti geldi. Aglamamaya çalışıyordum. Birkaç gün de olsa hepsiyle aramda bir bag olusmustu. Hepsine tek tek sarildim. Sanki bir daha gormeyecekmisim gibi sarildim. Benim icin hazırlanan arabaya bindim. Araba harekete geçince arkada kalan aileme el sallaktan başka bir şansım kalmamisti. Birkac saniye sonra aravba saraydan olabildigince uzaklasti.
Kendimi koltuğun rahatlığına bıraktım. Yol çok uzun sürecekti bu yuzden dinlenip rahatça uykumu alabilirdi. Ama araba birden durdu! (Aha olay var.) Şoför kapıyı açarak inmemi söyledi. Neler olduğunu başta anlamamıştım ama arabadan inince beni bekleyen bir helikopter gördüm.
(Ay bende görmüştüm ama rüyamda hatta koca bi villam vardı sonra yere oturup agliyodum. Ben bu evi nasıl temizlicem diye ruhumuz fakir napalim.) Eşyalarımı helikoptere yerleştirilirken ben on tarafa bindim. Helikopter havalanirken çok fazla gürültü çıktı.Helikopter çok kısa sürede akademiye ulaştı. Aşağıya doğru baktığımda, yukarı bakan kalabalığı gördüm. Hepsi beni bekliyordu ama kimse gelenin ben olduğunu bilmiyordu.
Gorunmezligin ise yaramış olmasını diledim. Gozlerimi kapatıp açtığımda yağmur yağmaya başladı. Bir kaç yağmur tanesinden kendine merdiven yaptım. Merdivenlerden düşmemek için cabalayarak indim. Ben tamamen indiğimde herkesin yüzünde şaşkın bir ifade vardı.
Carl kalabalığın içinden geçip yanima geldi. "Sen... Inanamiyorum Prenses aramizdaymiş!" Şaşkınlığını ses tonuna yansitmisti. Herkes onun gibiydi. Kalabalığın arasında tek bir ses ilgimi çekti
"Asya." Bu sesi, bu ismi dünyadaki sanki aylar olmuştu. Hemen koşup sarılmak istiyordum ama yerimden kipirdiyamiyordum. Sık geçirdiğimi anladigimda defne ve leya'nin satılmasıyla kendime geldim. Sarilmalarina karsilik vermen cok uzun surmedi. Onları çok ozledim. Gozlerim onların gözlerine bakıyordu. Defne benimle konusuyordu ama cevap vermedim. Zaman alıp giderken ben donmustum. Ela gozlerini aradım ama bulamıyordum. Kalabalığın arasında yok olmuştu. Herkes bana sarılıyor,selamlasiyordu. Leya, defne ve ülkü kurtaricilarim olarak görevlerini yapıp beni onların arasından aldılar. Ortalama yarım saat sonra hersey normale döndü. Herkes gidince o gözlerin sahibini aramaya başladım. Neden sürekli onu aradığımı bilmiyordum. Ağaçların arkasına geçip bahçeden tıkanmaya başladım.geriye doğru bir adım gittim. Akademiye geldiğim ilk gün ki gibi, birine çarptim. Kalbim hızla atmaya başladı. Yine ona çarpmış olmayı diledim arkamı dönerken.
"Böyle karşılaşmayı son vermeliyiz." Ilk ilgimi çeken gözleri oldu. Ela değildi. Gözlerin sahibini görünce korkudan bir adım geriye gittim.
"Steven!" dedim titrek tonda.
"Sesiz ol. Ben burda değilim, seni deli zannedecekler." dedi. Burda olmasına rağmen oran tersini söylüyordu. "Su Prensesi'nin geldiğini öğrendim. Kim olduğuna bakmam için gönderdiler beni. Sen olduğunu görünce selam vermek istedim. Aslında sana Buyubazlar'dan bur mesajim var. Senden istedikleri, sadece gucun! Gücünü verirsen zarar görmeden kurtulabilirsin."
"Hain! Ben gücünden kesinlikle vazgeçmem. Sevdiklerim, ailem öldükten sonra benim yasamamin ne önemi var." dedim. Ofkeliydim ama bagirmadan konuşmaya çalışıyordum.
"Benim icin var."
"Asya." duyduğum sesle arkamı döndüm. Döner dönmez bana doğru gelen ela gözlerin sahibiyle karşılaştım. Yüzümde gülümseme oluştu. Steven aklıma gelince hemen arkamı döndüm, gulumsemem soldu. Gitmisti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özel güçler okulu
Fanfictionbu hikayeyi okuduğum bi kitaptan esinlenerek yazıcam kitabin adi "özel gucler akedemisi" 2 kitaptan oluşan harika bir seri ve uygun fiyatlı okumanızı öneririm. tozkoparan iskender dizisindeki karakterler olucak