Buz mu? Çok sacma. Farkinda olmadan yüksek sesle söylediğim için herkesin gözü benim üzerime dönmüştü. "Harika!" Dedim içimden. Bir kez daha bütün ilgiyi üzerime çekmeyi basarmistim.
"Umarım bize filmlerde gördüğün ruh elementi sacmaligindan bahsetmezsin küçük hanım. Çünkü buzun element olma sebebi, suyun yapamadığı tek şey olması. Doğanın adaleti."
Utancımdan ne diyecegimi bilemedim. Bu yuzden konusmadan dersin bitnesini ve burdan bir an once kurtulmayi bekledim. Ders bitip siniftan cikinca, yanima Leya geldi ve konusmaya basladi.
"Sen yeni kizsin adın ne?"
"Asya"
"Beni zaten biliyorsun defne benim arkadaşım ve onu kurtarmissin ben dersteydim bide arkadaş olalım mi?"
"Olur"dedim gülümseyerek siniftan kosarcasina çıkan defne beni ve Leya'yi kolumuzdan tutup götürerek pardon sürükleyerek revire goturmeye başladı. Revir kapısına gelince benim muayene oldugumdan emin olmak icin durumu hemşire anlattı ve Leya ile bir sonraki derse gitti. Hemşirenin ısrarıyla içeri girdim. Her yer beyazdı ( siyah olmasını Beklemiyordun demi tuana. tuana:ne yalan soyliyim bekliyordum yazar cim. neyse devam edelim)
Sedyeler,yataklar,perdeler,duvarlar, hatta kapılar...Hemşire bana uygun birkaç kremi getirip yaranın üzerine sürdü, ardından bezle sardı. Geçene kadar düzenli kullanmam için birkaç tane bana verdi ve odama gidip dinlenmek için rapor hazırladı. Ordan cikinca odama gitmem gerekiyordu ama onun yerine kütüphaneye doğru ilerledim. Böylece gucler hakkında daha fazla bilgiye sahip olabilecektim.
Ancak devirden çıkınca karşıma kütüphanenin nerede olduğunu gösteren hiçbir tabela çıkmadı. Nereye çıktığını bilmediğim birkaç koridordan geçtim, en nihayetinde işime yarayan bir Tabelalardandi. Hareket edip beni kütüphaneye götürmesi için üzerinde yazanı yapmalı yani ona dokunmaliydim. Yaklaşıp tabelaya dokunduğunda, tabela birden hareket etmeye ve ilerlemeye başladı. Kalabalığın içerisinde onu takip etmeye ve ilerlemeye başladı. Kalabalığın içerisinde onu takip etmek epey zor olsa da sonunda kütüphaneye ulasmistim. Iki kanatlı büyük kahverengi kapiyi açıp içeriye girdim. Kapı açılır açılmaz içeriye kaplayan kitap kokusu bütün bedenimi sardı. Birkaç adım atip önümde duran buyuk raflari hayranlikla izledim. Normal raflar bes katli olurken bu raflar ortalama on veya on bes kata sahipti ve arka arkaya dizilmesti. Bu kadar kitabın arasında nasıl aradığımı bulacağım bilmiyordum.
"Istersen yardım edebilirim" Arkamdan gelen sesle birlikte s icradim. Arkamı döndüğümde karşıma kahverengi gözleri olan, kumral bir erkek çıktı. Uzaktan bakıldığında hiç serseri olmayan bir tipe sahipti. Elini uzatarak " ben Esat Hall. Burda görevliyim."
dedi."Ben de Asya."
"Ne arıyorsun?"
"Güçler hakkında bilgi veren bir şeyler"
Gözlerini kapattı ve ellerini hareket ettirmeye başladı. Sanırım kendi gucunu kullanıyordu. Birkaç saniye sonra havada süzülen bir kitap bana doğru gelmeye başladı ve önümde durdu. Şaşkınlığımı gizleyemiyordum! Burda surekli yeni seyler ögreniyordum.
"Hadi alsana" dedi kibarca. Kitaba elimi uzattigimda av cuma düştü. Tessekur edip okuyabileceği bir yer bulmaya gittim. Peki bende şans varmı tabiki yok boş yerde yok göz devirip odama doğru yola koyuldum o sırada elimde bi sizi hissetim. Benim kreme alerjim vardi sargiyi actim ve cope attim simdi ekim daha kötü oldu. En iyisi kendi kendine iyileşmesini beklemekte. Açısına katlanabilecegimi dusundugum için tekrar doktora gitmedim (acıların çocuğu Asya tabiki melek ben ona acı cektirmicem 😇) Yatakhaneyi kısa sürede bulabildim, odamızda bulmak uzun sürmedi.
Hemen yatağına yatıp kitabi incelemeye başladım. Sayfaları çevirirken bazı başlıklar ilgimi çekiyordu. Gorunmezlik, zihin okuma, isinlanma... Ama bir başlık var ki en çok ilgimi çeken oldu. Beş element! Toprağı, havayı ve ateşi geçip, kayıp elementlerin olduğu sayfayı actim.
Özellikle bu iki element hakkında pek fazla bilgi verilmemişti. Bu kitabın sorularını cevap olacağını düşünerek hayal kırıklığına uğramıştım. Hiç denebilecek kadar az bilgi vardı. Şu hakkında, hukmedicinin prenses olduğu ve kötüler tarafından kaçırıldığı o günden itibaren kayıp olduğu yazıyordu. Buz ise daha kötüydü. Yazılı olan tek bilgi mavi ay zamanında doneceğiydi. Bu kadar az bilgi olması beni çok daha fazla meraklandirmisti ama elimde daha açıklayıcı bir kaynak yoktu. Isimleri bile yazmiyordu (merak etme ikisinin ismini de yakında ogrenirsin)
Beş elementle ilgili istediğim bilgilere ulaşamayınca, diğer güçleri araştırdım bazi güçlerinde tıpkı elementler gibi kayıp olduğunu öğrendim. Mesela şimşek normalde defne'ye ait olması gereken bi güçtü. Defne'den çalındığında dair bir bilgi yoktu ama bu apaçık ortadaydı. Birkaç sayfa daha karıştırıyorum ki saatin nasıl geçtiğini fark edemedim. Günün geriye kalan bütün derslerini kacirmistim bile. "Ilk günüm çok normal geçti." diyerek kitabi rafa kaldırdım ve yatagima yerleştim. Günün bütün yorgunlugunun akması için kendimi huzurlu olacağını umdugum uykunun kollarına bıraktım.
Ormanlık bir alandaydim. Her tarafın uzun ağaçlarla ve yürümeyi zorlastiran otlarla doluydu ki ben kosuyordum. Birisinden kaciyordum ama arkama bakip kim olduğunu görünmeyecek kadar korkuyordum, bu yüzden bütün gücümle kosuyordum. Koşmaya devam ettim p, ta ki gol kenarına gelene kadar. Derin görünen büyük bir goldü. Ne yapacağımı düşünürken kendimi golde buldum. Kaçtığı kişi beni gole itelemisti. Yüzeye çıkmak için ugrassam da su brni icine cekiyordu. Burda biraz daha kalırsam bogulacaktim. Bu yüzden, durmadan cirpinmaya devam ediyordum. Ama her çırpınışımda daha da batiyordum.
"Asya, asya uyan..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özel güçler okulu
Fanficbu hikayeyi okuduğum bi kitaptan esinlenerek yazıcam kitabin adi "özel gucler akedemisi" 2 kitaptan oluşan harika bir seri ve uygun fiyatlı okumanızı öneririm. tozkoparan iskender dizisindeki karakterler olucak