2.B- Allah İle Kul Arasına Aracı Koymak

17 4 0
                                    

Çarpık inançları kabul etmemek, Allah'ın hak ilah olduğunun mutlak delilidir. Çünkü Hak olmayan, insan uydurması olan bir İlah, bu kadar kapsayıcı bir inanç ortaya koyamaz. İslam inancında ilk şart, Allah'ın hakkını Allah'a vermektir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır; " Ben cinleri ve insanları, sadece bana ibadet etsinler diye yarattım.( Zariyat 56) Ayetteki 'sadece bana ibadet etsinler' kavli, 'Hic bir iş yapmayıp, gece gündüz bana ibadet etsinler' manasında değildir. Başka hiç kimseye değil, sadece bana ibadet etsinler anlamındadır.

Bir din düşünün, o dini gönderen İlah, kendi belirlediği kanunların ve ibadet çeşitlerinin dışına çıkan insanların ibadetlerini, her ne kadar hedefleri kendisini hoşnut etmek olsa da reddetmektedir. O yüce İlah şöyle buyurmaktadır; " Dikkat et, hâlis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez( Zümer 3) Ayette bahsedilen kulluk, bir putun karşısına geçip ona secde etmek, onun kendisini yarattığına ve rızıklandırdığına inanmak yahut belaları başından def ettiğine inanmak şeklinde değildir. Kastedilen kulluk; Allah'a yakınlaşmak için bir takım varlıkları aracı kabul etmek, onların kendilerine şefaat edebileceğine inanmak ve şefaati direkt onlardan talep etmek ve onların nazar ve himmet yolu ile kendilerini dosdoğru yola ileteceklerine itikad etmektir. Daha önceki kısımlarda Mekkeli müşriklerin bozuk inançlarından kısaca bahsetmiştik.

İlginç olan şey , günümüzde kendilerine Müslümanım diyen insanların çoğunun aynı inanca sahip olmasıdır. Özellikle ülkemizde, tarikatlar vasıtasıyla insanların zihinlerine yerleştirilen bu bozuk inançlar gün geçtikçe daha fazla güçlenmektedir. Onlar şöyle derler; " Bizler günahkâr insanlarız, bizim günahlarımızın affedilmesi için, Allah ile aramıza Allah dostlarını aracı koyarak vesile edinmemiz gerekmektedir. Yine Allah ile aramızdaki şefaatçilerden şefaat talep edersek, onlar kıyamet gününde Allah ile aramızda arabuluculuk görevi yapacaktır. Böylece biz, Allah'ın azabından kurtulmuş olacağız." Yine kabirlerden şifa ummak, Salih olduğuna inanılan zatlardan ancak Allah'ın gücünün yeteceği meselelerde yardım istemek, dara düşüldüğü vakit Allah'tan değil de onun veli kullarından imdat dilemek bu tarikatların itikadlarının özünü teşkil etmektedir. Bununla birlikte yardımı, velilerin sebep olduğu güzellikleri, şefaati ve tüm bunların failleri olan zatları Allah'ın yarattığına inanırlar. Oysa Allah böyle bir inancı asla kabul etmemektedir.

Onların ' biz günahkârız, günahlarımızın affedilmesi için Allah dostlarını aracı koyarak vesile edinmemiz gerekmektedir." sözlerine karşılık Allâh sübhanehu ve teâlâ şöyle demektedir; " Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulsunlar(Bakara 186) Yine başka bir ayette şöyle buyurmaktadır; "Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki!( Ali İmran 135) Başka bir yerde ise şöyle buyurmaktadır; "Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık. Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman yalvarsalardı! Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını câzip gösterdi.( En'am 42-43) Allah subhanehu ve Teâlâ kulları kendisine yalvarsınlar diye onları sıkıntıya ugratırken, müşrikler Allah'ın asıl olarak dar zamanlarda Allah'tan başkasına yalvarmalarının gerekli olduğuna inanmaktalar.

Onların şefaat inançlarını ise şöyle reddetmektedir; " O'nun izni olmadan şefaat edecek olan kimdir?( Bakara 255) Yine şöyle buyurmaktadır; " Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edinenleri ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılanları bırak. Onunla (Kur'an'la) hatırlat ki, bir nefis, kendi kazandıklarıyla helake düşmesin; (böylesinin) Allah'tan başka ne bir velisi, ne bir şefaatçisi vardır; her türlü fidyeyi verse de kabul olunmaz. İşte onlar, kazandıkları nedeniyle helake uğrayanlardır; küfre saptıklarından dolayı onlar için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azap vardır.(En'am 70) En'am suresinin başka bir ayetinde ise kendisine ortak koşanların kıyamet gününde uğrayacakları düş kırıklığına şöyle vurgu yapmaktadır; " Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' Bize geldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır.( En'am 94) Evrensellik özelliğini kıyamete kadar koruyacak olan Kur'an'ı gönderen Yüce Allah bir başka ayette günümüz müşriklerine nazire yaparcasına şöyle buyurmaktadır; " Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: "Bunlar Allah Katında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki: "Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve Yücedir."( Yunus 18) Yine başka bir ayette şöyle buyurmaktadır; " Kıyametin kopacağı günde, suçlular hayal kırıklığı içinde ümitsizliğe düşeceklerdir.- Ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçı çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.( Rum 12-13) Müşriklerin bir takım yaratıklardan mutlak şefaat beklentilerine ise şöyle cevap vermektedir; "Yoksa onlar kendilerine Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: "O şefaatçiler hiçbir şeye güç yetiremez, hiçbir şeyi kavrayamaz olsalar da mı?" De ki: "Şefaat tümüyle Allah'a aittir; göklerin ve yerin hükümranlığı O'nun elindedir; sonunda kaçınılmaz olarak dönüp O'na varacaksınız.( Zümer 43-44)

Onların kabirlerden, ölmüş salih insanların ruhlarından veya dünyada iken kendilerine insanüstü güçler yüklediği şeyhlerinden yardım taleplerine ise Allah subhanehu ve Teâlâ şöyle cevap vermektedir; " Sakın sana fayda veya zarar vermeyecek olan şeylere yalvarma, eğer böyle yaparsan şüphesiz sen zalimlerden olursun. - Eğer Allah sana bir hayır dokundurmak isterse onu engelleyebilecek, eğer sana bir zarar vermek isterse ona mâni olacak kimse yoktur( Yunus 106-107) Yine şöyle buyurmaktadır; " Hak olan çağrı Allah'a (yapılandır). Onun dışında çağırdıkları ise, onların çağrısına hiçbir şekilde karşılık veremezler. Onların durumu, ağzına su ulaşsın diye iki avucunu suya doğru uzatmakla (yetinenin) durumu gibidir. (Oysa) o (su) asla ona ulaşmaz. Kâfirlerin duaları hep boşunadır. (13/Ra'd 14) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur; " Dua, ibadetin özüdür." Bununla birlikte Allah subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır; "De ki, duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?( Furkan 77) Yine onların kendisinden başkalarına yalvarmalarına şöyle cevap vermektedir; " Mescidler şüphesiz Allah'ındır. O halde, Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın ( Cin 18)

Müşriklerin inancına göre, Allah yaratır lâkin yalvarılacak olanlar ise Onun dışındaki diğer varlıklardır. Çünkü Allah bizzat kulları ile alakadar olmaz. Onlar böylece Allah'ı tenzih ettiklerini zannetmektedir. Fakat bu Allah'ı tenzih etmek değil, haşa Onu keriz yerine koymaktır. Yani yardımı yaratan Allah'tır ama yardım istenilmesi gerekenler şeyhler yahut velilerdir. Yine hakimiyet meselesinde de müşrikler şöyle inanırlar; " Yaratan Allah'tır, ama insan kendi kanunlarını kendisi yapmalıdır." Oysa Allah subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır; " Yaratmak da hükmetmekte Allah'a aittir ( A'raf 54)

İşte tüm bunları düşündüğümüz vakit, İslam'ın diğer dinler gibi üstünkörü bir din olmadığını, Allah'ın müşriklerin ibadetlerini reddetmesini düşündüğümüz vakit ise, Allah'ın insanları yaratıp sokağa salmadığını, yarattığı gibi onlara takip etmeleri gereken yolları gösterdiğini, kendisine nasıl iman etmesi gerektiğini ayrıntılı bir şekilde öğrettiğini görmekteyiz.

İnsanlar İslam'ın ve Kur'an'ın, dolayısıyla haşa Allah'ın Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem tarafından uydurulduğunu söylerler. Fakat eğer Allah Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem tarafından uydurulmuş bir İlah olsaydı, İnanç ve İbadetler konusunda tafsilata inmez, nasıl gelirlerse öyle kabul ederdi. Şirk, riya, yapılan iyiliğin başa kakılması gibi ibadetleri yok eden ayrıntılar ile uğraşmazdı. Haram ve helal ile uğraşmaz, "devlete para yardımı edin de, ne şekilde ederseniz edin" derdi. İçki fabrikaları kurdurur, İnsanların içkiye verdiği paralar ile namaz kıldırma memurlarına maaş bağlardı. Kumarhaneler inşa ettirip, halka bir verip on alırdı. Faiz kurumlarıyla insanların kazançlarına çökerdi. Fuhuş evleri açarak insanların aile kavramını yok eder, insanları dert ve belaya sürükler ve neticede başıboş bir toplum elde ederdi. Fakat Allah Hak İlah, İslam Hak din ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Hak Peygamber olduğu için böyle şeylere asla tenezzül etmemişlerdir. Onların tek gayesi, insanları kula kulluktan kurtarıp Allah'a kul yapmak ve dünyanın sıkıcı atmosferinden çekip Ahiretin refah dolu yurtlarına taşımaktır. Bu yönüyle İslam, ne kadar güzel bir dindir!

Bu noktada, müşriklerin yaptıkları fiillere ibadet demediklerini ve fiilleri kendilerine yonelttikleri kişilere ise İlah demediklerini belirtmekte fayda vardır. Yani diğer dinlerdeki gibi onlar karşı karşıya oturup birbirlerine laf atan tanrılara taptıkları için müşrik kabul edilmemekteler. Bilâkis onlar yaptıkları ibadetler ile Allah'a daha yakın olmak istemekteler. Hatta onlar kıyamet günü dahi, Allah'a ortak koştuklarını kabul etmeyecekler. Allah subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır; " Sonunda onların özrü "Rabbimiz Allah'a andolsun ki biz ortak koşanlar değildik" demelerinden başka bir şey olmayacaktır. -- " Bak, kendi aleyhlerine nasıl yalan söylediler ve uydurdukları şeyler kendilerinden nasıl kaybolup gitti!( En'am 23-24)

İşte Allah'ın dini İslam böyle bir dindir. Düşünen bir kavim için bunda ne güzel ibretler vardır!

ALLAH'IN VARLIĞININ İSPATIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin