Tasavvuf, sonradan İslam'a sokuşturulmaya çalışılan bir dindir. İslam'ın ilk 5 asrındaki olaylara hâkim, tevhidi bilen, Allah'ın kitabını okuyan ve sünnete uyan kişi bunu çok net bir şekilde görebilir. Çünkü İslam'ın kaynakları olan Kur'an ve sünnette bu ismi çağırıştırabilecek tek bir kelime dâhi yoktur. Esasen tasavvuf, Budizm ve Hinduzm ile, Arap paganizminin karışımı bir dinden başka bir şey değildir.
İslam'ın dışında kalan diğer dinlerdeki gibi Tasavvuf dininde de yaratan ve rızıklandıran bir tek İlah vardır, fakat bu İlah her şeyi yaratıp düzene koyduktan sonra köşesine çekilmiş ve işleri bir takım ruhani kişiler arasında paylaştırmıştır.
Bu ruhani kişilikler kâinatta istedikleri gibi tasarruf etme hakkına sahiptir ve bunlar dilediği gibi yağmur yağdırır, rızık dağıtır, insanlara çocuk bahşederler; şifa ve rahmet sebepleridir. Yine onlar günahları affeder ve affettirir. Allah ile kulları arasındaki tartışmasız aracilardır ve onlar olmadan kulun affedilmesi yahut bir hayra erişmesi mümkün değildir. Hayatta iken yahut öldükten sonra onları ziyaret eden bereket ve bolluğa ulaşır; onları kabul etmeyenler ise dar bir geçim ve sıkıntılı bir hayat ile başbaşa kalır. Sadece bütün bunları yaratan Allah'tır. Gavsa dua edildikten sonra gavs gelip kendisine sığınan insanı kurtarır, fakat bu kurtarma işini yaratan Allah'tır.
Ölüleri diriltmek, hastalara şifa vermek, ölümü ertelemek yahut hakedene ölümü yakınlaştırmak, her yerde hazır ve nazır olmak, kaderleri ertelemek, dilediği vakitte gaybın haberlerine ulaşmak ve mutlak şefaatçilik değişmez vasıflarıdır.
Yanlız Tasavvufun diğer dinlerden tek bir farkı vardır; Mutasavvıf biri onları İlah kabul etmez. Onların Allah'ın dışında ilah edinildiklerini bizzat Allah subhanehu ve Teâlânın kendisi söylemektedir. Çünkü Allâh sübhanehu ve teâlâ bu saydığımız hususların tamamında hükmün sadece kendisinde bulunduğunu beyan etmiş, hayır ve şerrin kendisinden geldiğini, kaza ve kadere kimsenin mâni olamayacağını, her yerde hazır ve nazırın sadece Allah olabileceğini, gaybın sadece kendi bilgisi olduğunu, şefaatin tümüyle kendisine ait olduğunu, hastalara şifayı dertlilere devayı kendisinin verdiğini, rızkı, yağmuru, doğa olaylarını kendisinin meydana getirdiğini bizlere haber vermektedir. Zaten şirk, Allah'a ait vasıfları kullara vermekten başka bir şey değildir.
Bu ilah edinilen varlıklardan bazıları şunlardır;
A-) Gavs: Kendisine sığınıldığı ve kendisinden yardım istendiği zaman kutba verilen isim.Sûfîler darda ve sıkışık durumda kaldıkları zaman, "yetiş yâ gavs, meded yâ gavs, imdat yâ pir!" diye feryat eder ve kutbun mânevî himâyesine ilticâ ederler. Gavs, velilerin en büyüğü ve kâinatta tasarruf sahibi bir zattır. O, kâinattaki manevi işlerden sorumludur. Birde Gavsul Azam vardır ki genelde Gavsul Azam 1000 yıl önce yaşamış olan Abdulkadir Geylani'ye verilen isimdir.B-) Kutub: Tasavvufta, evrenin manevi yönetiminden sorumlu veliler hükümetinin başkanı. Mutasavvıflara göre değirmen taşı milin çevresinde döndüğü gibi bütün evren de kendisinin çevresinde döndüğü için, veliler başkanına kutub denilmiştir. Herhangi bir sıfatla birlikte kullanılmadığında kutub kelimesi bu başkanı dile getirmekle birlikte, birden çok kutubdan söz etmek mümkün olduğundan Kutub yerine "Kutbu'l-Aktab" (Kutublar Kutbu) deyimi kullanılır. Kutub'a, kendisine sığınanlara yardım eden anlamında Gavs ya da "Gavsu'l-Azam" da denir.
Kutubluk makamının Kutbu'l-İrşad ve Kutbu'l-Aktab ya da Kutbu'l-Vücud denilen iki çeşidi vardır. Kutbu'l İrşad, nübüvvet (peygamberlik) kurumunun içyüzünü (batın); Kutbu'l Vücud ise son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)'in içyüzünü temsil eder. İrşad kutubları nebiler gibi çok olabilir; fakat Vücud Kutbu her dönemde ancak bir tane bulunabilir.
Tasavvufi kitaplarla mutasavvıflar arasında sık kullanılan "Aktab-ı Erbaa" (Dört Kutub) deyimi, genellikle Abdülkadir Geylani, Ahmet Rufai, Ahmet Bedevi ve İbrahim Desuki'yi dile getirir. Bazan Ebu'l-Hasan eş-Şazili, İbrahim Desuki yerine dördüncü kutub olarak anılır. Mevlana Celaleddin Rumi, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli ve Şeyh Şaban Veli de Anadolu'nun dört kutbu kabul edilir.
Kutb'un başında bulunduğu Ricalu'l-Gayb (Gayb Erenleri), Merdan-ı Huda, Merdan-ı Gayb ve Hükumet-i Sufiye (Mutasavvıflar hükümeti) gibi adlarla anılan veliler düzeninde Kutub'un sağ ve solunda İmaman denilen iki imam yeralır. Kutub'un sağında yeralan imam (İmam-ı Yemin), Melekût âleminin işleri ile; sol yanında yeralan imam (İmam-ı Yesar) ise Mülk âleminin işlerine bakar. Sağdaki imam, Kutub'un hükümlerine; soldaki imam, Kutub'un hakikatine mazhardır. Kutub öldüğü zaman yerine soldaki İmam geçer.
Evtad: Allah tarafından âlemi mânen idâre etmekle görevlendirilmiş ve kendilerine olaylara hükmetme izni verilmiş olan velîlerin belli bir mertebede olanlarına verilen isim [Dört kişi oldukları kabul edilir. Bu velîlerin mertebelerine göre aldıkları diğer isimler sırasıyle abdal, büdelâ, nükabâ, gavs ve kutuptur.
Mutasavvıfların en büyüklerinden biri olan Molla Cami evtad hakkında şunları söyler; Evtâd denilen evliyâ, dünyânın dört tarafında bulunurlar. Her biri bulunduğu yerde dünyevî bakımdan huzûr ve rahatlığı sağlamakla vazîfelidir. Evtâddan dünyânın doğu tarafında bulunan zâtın ismine Abdülhayy, batıdakinin ismine Abdülalîm, kuzeydeki zâtın ismine Abdül-Mürîd, güneydeki zâtın ismine ise Abdülkâdir denir.
Bunlarla birlikte Tasavvufta abdal, ahyar, nüceba, nükeba, Gavsul vasilin, kutbu irşad, kutbu vücud, merdan-ı huda, merdan-ı gayb, imamı yemin ve imamı yesar gibi isimler de bulunur. Bunlar, Kur'an ve sahih sünnette kendilerinden hiç bahsedilmeyen, onların iddia ettiği; "Allah onlara izin vermiş" iddiasına dair hiç bir delil bulunmayan ruhani kişiliklerdir.
Diğer dinlerdeki İlah edinilen varlıklardan bahsederken, şu husus dikkatinizi çekmiştir. İlah edinilen varlıklardan her birinin görevleri vardır. Örneğin, su tanrısı, ateş tanrısı, yaratıcı tanrı, koruyucu tanrı, eğitici tanrı, aşk tanrısı ay tanrıçası, güneş tanrısı vs vs. Bir tek fark vardır ki, Tasavvuf dinine mensup kişiler bunlara doğrudan tanrı diyememekteler, fakat Allah'a ait vasıfları bu ruhani varliklara vermekteler. Şirk ise, Allah'a ait vasıfları başkalarına vermektir. Velev ki, bütün bunları yaratanın Allah olduğuna inansanlar bile. Zaten müşriklerin nankör olarak isimlendirilmesinin sebebi, Allah onları içinde bulundukları durumdan kurtarmış olduğu halde, onların "Beni falan efendi kurtardı" demeleridir.
![](https://img.wattpad.com/cover/279975325-288-k970599.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALLAH'IN VARLIĞININ İSPATI
ספרות לא בדיוניתBir bedeviye denildi ki; "Rabbini ne ile tanırsın? Dedi ki; "Yoldaki bir iz yolculuğa, gübre deveye delalet ederken, içinde burçlar bulunan gökyüzü, yolları, vadileri olan yeryüzü ve dalgalı denizler, her şeyi işiten ve her şeyi gören Allah'ın varlı...