2-) ALLAH'IN VARLIĞININ EN BÜYÜK DELİLİ TEVHİD

20 4 0
                                    

Tevhid, bütün Rasullerin ortak davetidir. Yeryüzüne gönderilmiş olan bütün Rasuller insanlara şu ilkeyi öğretmek için gelmişlerdir; "Ey İnsanlar! Allah'a ibadet edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur." Bu söz, Kuran'da bir çok ayette Rasullerin dili ile tekrarlanmış, kavimler bu söze davet edilmiş, bu söz için Rasuller yalanlanmış, yurtlarından sürülmüş yahut öldürülmüşlerdir. Allah subhanehu ve Teâlâ bir başka ayette şöyle buyurur; " Andolsun ki biz her ümmete Allah'a ibadet edin ve tağutlardan kaçının diye emretmeleri için bir peygamber gönderdik ( Nahl 36)

Hiç şüphesiz tevhid, Allah'ın varlığının en büyük delilidir. Çünkü tevhid, körü körüne bir inancı reddetmektir. Tevhid, Allah'ın bütün kullarını aynı kefeye koyduğu bir tartıdır. Eğer bir insan, tevhidin zıddı olan şirk amelini işlerse, onunla İslam arasında şirk amelinden tövbe etmeyene kadar hiç bir bağ kalmamıştır. Bu ister bir melek olsun, ister peygamber, ister salih bir zat, isterse de avamdan bir şahıs olsun, bütün kullar üzerinde geçerlidir. Bu yönüyle Tevhid, adaletin sağlandığı yegane inanç biçimidir. Allah subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır; " İşte bu, Allah'ın hidayetidir, kullarından dilediğini ona iletir. Eğer onlar da(peygamberler) Allah'a ortak koşsalardı yapmakta oldukları amelleri elbette boşa giderdi.( Enam 88)

Hristiyanlık, Yahudilik, Hinduizm veya kendilerini İslam'a nisbet eden bir takım tarikatlarda insanların bilgin ve avam diye ayrıştırıldığını, ilim sahibi insanların her türlü nimete Mazhar olduğunu, avamın ise bu nimetlerden mahrum bırakıldığını; alimlerin kötülük yapmasının kendilerine bir zararının olmadığını, fakat avamdan kötülük işleyenlerin cezaya çarptırıldığını görmekteyiz. Alim diye bilinen bu şahıslar ne tür günah işlerse işlesinler yaptıkları bu hareketleri bizzat Allahtan gelen ilhamlarla yapmışlardır. İnsanların bunları sorgulamasını bırakın, bunlar hakkında kötü zanda bulunmak bile insanın dünya ve ahiretini mahvedebilir. Fakat tevhid dininin İlahı Allah subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır; " Siz insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? ( Bakara 44) İşte bu ayet, Allah'ın katında hiç kimsenin diğerinden takva dışında bir üstünlüğünün bulunmadığını, yukarıda bahsettiğimiz ayette peygamber dahi olsalar Allah'a ortak koşanların cezasını çekeceğini, yine ileride anlatacağımız "İslam şeriatı" konusunda da değineceğimiz gibi; suçlu kim olursa olsun adaletin uygulanacağını anlatan büyük ayetlerdendir.

Tevhidin zıddı olan Şirk, Allah ile beraber başka bir varlığa ibadet sunmanın diğer adıdır. İnsan kendisini yaratan, rızıklandıran, koruyan, sıkıntılardan kurtaran Allah'ın bu nimetlerini başkalarına nispet edince, Rabbine ortak koşmuş olur. Lokman aleyhisselamın da söylediği gibi; " Şirk en büyük zulümdür( lokman 13)

Daha önceki kısımlarda Allah'ın kendisine hiç bir şeyi ortak kabul etmediğini, evlat, eş, yardımcı tanrılar edinmediğini, körü körüne bir inancı reddettiğini belirtmiştik. Aynı şekilde Allah subhanehu ve Teâlâ kendisine ortak kabul etmediği gibi, kendisine bir takım varlıkları ortak koşan kulları da reddetmektedir. Onlar kendisine gece gündüz ibadet ediyor olsalar bile, onların bütün amellerini yüzlerine vuracaktır. Bu, Allah'ın üzerine yazmış olduğu bir sözdür. Çünkü Allah subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır; " Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz; bundan başkasını dilediğine bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa çok büyük bir iftira etmiş olur( Nisa 48)

Diğer dinlerdeki çarpık inanç biçimlerini, insanların ne yaparlarsa yapsınlar aynı çatı altında bir araya gelebildiklerini, çeşitli ilahlara ibadet ettikleri halde aynı dine mensup kalabildiklerini ve bunun tam tersine İslam'ın ise belli bir akideye sahip insanların birleşimi ile meydana geldiğini düşündüğümüz vakit, diğer din ve ideolojilerden ne kadar farklı olduğunu görebiliyoruz.

Yine Allah subhanehu ve Teâlâ bir din göndermiştir ve bu dini de yine kendisi kanunları, ayetleri ve Peygamberinin uygulamaları ile korumuştur. İnsanlar kafalarına göre hareket edemez, kimse dine kendi heveslerine göre eklemeler yapamaz, delil sunmadan hiç kimse bir fikir ortaya atamaz. Çünkü Allah ve Rasulünün müslümanlara ilk emri dinde yenilikler çıkartmanın yasak olduğunu söylemeleridir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır; "Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim.(Maide 3) Onun elçisi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur; "Şüphesiz ki sözün en doğrusu Allah‘ın kitabıdır ve yolların en güzeli de Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in yoludur. İşlerin en şerlisi sonradan çıkarılanlardır; her sonradan çıkarılan bid'attır, her bid'at dalâlettir ve her dalâlet de ateştedir.” (Müslim) Yine şöyle buyurmaktadır; " Dinimizde olmayan herhangi bir şeyi uyduranın ortaya koyduğu merduttur(red edilmiştir) ve her bid’at sapıklıktır” buyurmuştur.” | Müslim 592, İbni Mace Mukaddime 2) Yine O'nun dinini sırtlanan ilk müslümanlar da, ilk olarak bid'at ehline karşı mücadele etmiştir.

Bunun neticesinde İslam, tıpkı ilk günkü gibi arı ve temiz bir şekilde günümüze intikal etmiştir. Fakat buna rağmen insanlar Allah'ın kitabını ve Rasulünün sünnetini bırakıp, Salih olduklarına inanılan insanların ve Allah'ın kanunları ile hükmetmeyen tağutların peşine düşmüş, vahiyden yüz çevirmiş ve neticesinde İslam milletinden çıkmıştır. Bu yüzden dinlerini oyun eğlence haline getirmiş, ilahi vahiyden uzaklaşan düşünce ve davranış bozuklukları sebebiyle hem kendilerini hem de başka insanları saptırmıştır. İnsanların çoğunun İslam'dan uzak durmasının sebebi İslam'ın kendisi yahut müslümanların davranışları değildir. Bunun sebebi, insanların kendilerine din olarak anlatılan inançlarda karşılaştıkları safsatalardır.

Yine insanların dinden istediğini alıp istediğini bırakabilmesi de dinden uzaklaşmanın sebeplerinden bir tanesidir. Şöyle ki, batıya yalakalık yapmak için İslam'ın cezalandırma sistemlerini bir kenara itip, hoşgörü kısmını insanların gözüne sokma çabaları insanları İslam'dan soğutan diğer bir faktördür. İslam şeriatının tek amacı, yaşanabilir bir toplum meydana getirmektir ve bu amacın aleyhine davranış sergileyenler ise yine İslam'ın bünyesinde bulunan cezalandırma sistemleri ile ıslah edilir.

Örneğin; hırsızlık hemen hemen bütün insanların çirkinliği hakkında ittifak ettiği bir suçtur. İslamın oluşturmak istediği toplumda da bu, yüz kızartıcı bir suçtur. Fakat İslam bu suçu engellemek için bir takım karşılıklar hazırlamıştır. Ana gaye insanları cezalandırmak değil, suçun önlenmesinin ve toplumun bozulmasının önüne geçmektir. Bu yüzden hırsızlık yapanlarin eli insanlara ibret olsun diye kesilir. Diğer bir çok suçun da karşılığı vardır. Dediğimiz gibi ana gaye insanların bu suçları işleyip toplumun huzurunu bozmasının önüne geçmektir.

Yine insanların kendilerini yaratan, rızıklandıran, bütün işlerini ıslah eden, onlara şifa ve rahmet gönderen ve onları darlıktan ferahlığa ulaştıran Rabblerine bir takım kabir ve ölüleri; ağaç ve çaputları, put ve tağutları ortak koşması; neticesinde Allah'ın onlar gece gündüz ibadet etseler dahi bu inancı kabul etmemesi, bu tür inanca sahip olanları tekfir edip onları kendisine hiç inanmayanlar ile bir tutması yine O'nun hak İlah olduğunun delillerindendir.

Şimdi tüm bunları göz önünde bulundurarak, tevhidin neden Allah'ın varlığının en büyük delili olduğunu anlatmaya çalışacağız. Gayret bizden, yardım Allahtandır...

ALLAH'IN VARLIĞININ İSPATIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin