Bir kitap düşünelim... İçinde bazen biyolojik olaylardan, bazen de fiziksel bulgulardan bahsediliyor. Bazen evrenin oluşumu hakkında fikirler beyan edilirken, bazen de gözle görülemeyecek, ancak bilim ve teknolojjinin gelişmesiyle anlaşılabilecek hakikatlerden haber veriliyor. Fakat bu, en büyük teknolojinin tekerlek olduğu vakitte, bundan 14 asır önce yapılıyor. Henüz ne teleskop, ne bilgisayar ne de doğru düzgün kâğıdın dahi bulunmadığı bir zamanda, asrımızın en önemli meselelerine ışık tutuluyor. Üstelik bu kitap bilimsellik davası da gütmüyor. O'nun tek amacı, insanları kula kulluktan kurtarıp Allah'a kul olmaya çağırmaktır.
Her şeyden daha önemlisi bu kitap, bilimsel bulgulardan bahsederken, bunları sanki zaten milyarlarca yıldır biliyormuş gibi aktarıyor, bu bilimsel işaretleri insanın ahlâkî ve itikadî sorumluluklarının örneği şeklinde resmediyor. Bazen tek bir kelime ile, insanlığın ilminin zirvesinde ulaştığı bilimselliğe işaret ederek, insanlara ilimlerinin bir kelime kadar basit olduğunu hatırlatıyor, bazen de küçük bir temasla akıl almaz gerçekleri gözler önüne seriyor. Bunu yaparken " Bunlarda akıl sahipleri için ibretler vardır." demeyi de ihmal etmiyor. " Bu kanunları, bu bilgileri biz yarattığımız için biliyoruz. O halde sizi yaratan Rabbinize hiç bir şeyi ortak koşmadan ibadet edin." diyerek insanları düşünmeye sevk ediyor. O halde bu kitap, romanlardan, hikayelerden, efsanelerden ve kâfirlerin iddia ettiği gibi "eski kavimlerin masallarıdır." şeklinde masallardan değildir. Bu kitap Yüce Allah'ın İndirdiği kerim kitabıdır.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır; " Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, dişi örümceğin durumu gibidir. Dişi örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi!"( Ankebut 41) Yüce Allah Müşriklere şöyle seslenmektedir; " Benden başka dostlar, şefaatçiler, şeyhler, gavslar, mürşidler edinenler ve benim indirdiklerim ile hükmetmeyen yöneticilerin kanunlarına göre hareket edenlerin durumu örümceğin durumu gibidir. Örümcek kendisine bir ev yapar. Fakat bu ev, evlerin en guvensizidir. Yani sizin o dost edindikleriniz size hiç bir fayda veremezler." Ayetin bu manası müşrikleri ilgilendiren kısımdır. Çünkü onlar, Allah'ın dışında bir takım varlıklara ilahi vasıflar yükleyerek onları Allah'a ortak koşarlar. Örneğin hükmetme yetkisini insanlara vererek Allah'ın hükmetme hakkını gasp ederler. Yine şifa verdiklerine inanarak bir takım insanlar, kabirler yahut ağaç ve kutsal kabul edilen yerlere giderek onlardan medet umarlar. Onların bu hareketleri örümceğin evi gibidir. Çünkü örümceğin evi evlerin en guvensizidir.
Hemen hemen bütün canlılar evlerini barınmak, orada ısınmak ve serinlemek yahut tehlikelerden korunmak için inşa ederler. Fakat örümcek yuvasını öldürmek, pusu kurmak ve yıkmak için inşa eder. Sinekleri, arıları veya başka canlıları ağına takıp öldürmek, onların evlerini yapmalarının en büyük sebebidir. Genelde canlılar üzerinde yapılan gözlemlerde erkekler dişilere göre daha büyüktür. Örümcekler ise, dişisinin erkeğine göre daha büyük olduğu nadir hayvanlardandır. Erkek örümcek dişi örümcek ile birleşmek için dişi örümceğin ağına gelir. Çiftleşme işlemi bittikten sonra dişi orümcek erkek örümceği de öldürür. Yani örümceğin evi kendi türü için bile güvenilir değildir. İşte yüce Allah bu örnek ile Müşriklere Allah'ın dışında dayanak edindikleri şeylerin onları korumaktan çok tehlikelere sürükledilerine, onlara Allah katında şefaat etmekten çok cehenneme sürüklediklerine, hidayet etmekten çok küfre düşürdüklerine işaret etmektedir.
Ayetin diğer kısmı ise İnkârcıları ilgilendirir. Şöyle ki, 14 asır önce örümceğin cinsiyetini gözlemleyebilmek mümkün değildi. Daha doğrusu gözlem sonucu elde edilecek sonuç, daha iri olan dişi örümceğin erkek, küçük olan erkek örümceğin ise dişi olduğu sonucuydu. Arapçada " عَنْكَبُوتِۚ" ismi her iki örümcek cinsi için de kullanılır. Fakat devamında gelen " اِتَّخَذَتْ" siğası müennes varlıklar için kullanılır. Yüce Allah ayette " اِتَّخَذَتْ بَيْتًاۜ" yani "kendine ev edinir" lafzını dişi için kullanmaktadır. Eğer müzekker bir varlık için kullanacak olsaydı " اِتَّخَذَ" siğasını kullanırdı.
Bilimsel olarak da, örümcek ağlarının dişi örümcek tarafından örüldüğü tespit edilmiştir. Elbette diğer başka gözle gözlemlenebilir canlılardan da yuva yapan dişiler vardır. Fakat örneğin gözle gözlemlenebilir canlılar üzerinden değil de, örümcek gibi dişisinin erkeğinden büyük olduğu bir canlı üzerinden verilmesi bir hayli manidardır. Bu da Kur'an'ın, her şeyi en ince ayrıntısına kadar gören, bilen ve duyan Yüce Allah'ın kelamı olduğunun delillerindendir.
Başka bir yerde yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır; "Rabbin bal arısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.( Nahl 68-69)
Ayette kendisine hitap edilen bal arısı da tıpkı örümcek gibi dişidir. Tıpkı örümcek gibi hem dişi hem de erkeği için " نحل" yani "Nahl" kelimesi kullanılır. Fakat akabinde gelen fiillerde ise dişi veya erkek siğası kullanılarak cinsiyetlerinden haber verilir. Yüce Allah'ta ayette kendisine vahyedilen ve kendisinden bal üretimini yapması istenen arıdan bahsederken fiilin dişi siğasını kullanmaktadır. Ayette geçen ev edin kelimesi erkek için kullanılsaydı, kelime " اِتَّخَذَ" "ittehez" şeklinde okunurdu. Fakat Allah subhanehu ve Teâlâ ayette dişi için kullanılan " اتَّخِذ۪ي" siğasını kullanmıştır. Aynı şekilde "her türlü meyvelerden ye" kısmındaki "ye" kelimesi, erkek için kullanılmış olsa " كُل۪" yani "kül" şeklinde gelmesi gerekirken, ayette dişiler için kullanılan " كُل۪ي" yani "küli" lafzı kullanılmıştır. Ayette "yollarına gir" kelimesi de " فَاسْلُك۪ي" şeklinde dişi siğası ile kullanılmıştır. Son olarak balı karnından çıkarması da dişi bal arısının işlevidir. Eğer bu erkeğin görevi olsaydı "بُطُونِهَ" "butunih" şeklinde gelirdi. Lakin balı karnından çıkarma işlevini de dişi bal arısı gerçekleştirmektedir. Ayette geçen "بُطُونِهَا" "butuniha" siğası da dişi bal arısının bu işlevi gerçekleştirdiğini göstermektedir. Yani sayılan bütün bu fiillerin faili bal arısıdır.
Bilimsel olarak da, bütün bu fiilleri, işçi arılar olan dişi bal arıların gerçekleştirdiği kanıtlanmıştır. Kur'an'ın saydığı bu fiiller ile erkek arıların hiç bir ilişkisi yoktur. Örümceklerin aksine dişilerinden daha büyük ve büyük gözlü olan erkek arıların tek görevi ana arı ile beraber olarak üremelerini sağlamaktır. Yaz sonunda bu görevlerini yerine getiren erkek arılar dişi arılar tarafından kovandan atılırlar ve dişi arıların bakımına muhtaç oldukları için çok geçmeden ölürler. İşte bunlar, ayetlerde bize öğretilen bilimsel hakikatlerdir. Yüce Allah bu haberleri verdikten sonra şöyle devam etmektedir; " Elbette bunda, düşünen kimseler için gerçekten ibretler vardır..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALLAH'IN VARLIĞININ İSPATI
Non-FictionBir bedeviye denildi ki; "Rabbini ne ile tanırsın? Dedi ki; "Yoldaki bir iz yolculuğa, gübre deveye delalet ederken, içinde burçlar bulunan gökyüzü, yolları, vadileri olan yeryüzü ve dalgalı denizler, her şeyi işiten ve her şeyi gören Allah'ın varlı...