İyi okumalar~~
_________________________Mark Lee ani gelişen şeylerden nefret ederdi. Çok düzenli biri değildi belki ama yine de onu şaşırtacak şeyler hoşuna gitmezdi. Bense onun hoşuna gitmeyeceği her şeydim ama nasıl olduysa beni seviyordu. Bana benziyorsun diyordu ama ben bambaşka olduğumuza emin gibiydim. Yıllar geçtikçe anladım ki gerçekten aynıydık, tabi bu beni umutlandırdı. Ruh eşimi bulmuş gibi hissediyordum kendimi, bir de üstüne ona aşık olmuştum. Bazı şeyleri içimde tutamazdım ben, duygu patlamaları şeklinde dışarı vururdum. Yine aynı şeyi yaptım. Koşa koşa ona aşkımı haykırdım çünkü dedim ya, içimde tutamıyordum. Sesim titreyerek onu sevdiğimi söylemiştim ona. Beklediğim gibi gitmemişti, beni reddedeceğini hiç düşünmemiştim. Henüz 15 yaşındaydım. Bu yüzden çok kalbim kırılmıştı ama Mark yaralarınızı sarmayı çok iyi bilirdi. Onun yüzünden yaşadığım kalp kırıklığını onun sayesinde onarmıştım. Bu nedenle benim gözümde inanılmaz biriydi, kimseyi onun kadar sevebileceğimi düşünmemiştim.
Ne olursa olsun benden uzaklaşmamıştı. Beni her zaman cesaretlendiren biriydi, her zaman beni kollayacağını biliyordum. Bu asla kaybetmek istemediğim bir şeydi.
_____________________________Bir perşembe günüydü. Saat akşam 7'yi gösteriyordu. Okul çıkışında hepimiz Mark'ın evine doluşmuştuk, bugün kurs ya da özel ders yoktu. Biraz takılıp sonrasında ders çalışacaktık ama Renjun ve ben hariç hepsi eve gitmişlerdi. Mark'ın odasında ben, Renjun ve Mark ders çalışıyorduk. Yani asıl ben ve Mark için geçerliydi bu çünkü Renjun Mark'ın odasındaki koltukta uzanmış uyukluyordu. Aslında en çok çalışanlarımızdan biriydi ama uyku düzeni berbattı. En azından bugünlük uyusun istiyordum.
Ben çalışma masasında kimya problemleri ile uğraşırken Mark arkamdan gelip omuzlarımı sıktı. Gerildiğini fark etmediğim omuzlarım onun masajıyla gevşemişti.
Omuzlarıma masaj yapmaya devam ederken kafamı arkaya eğip aşağıdan suratına baktım. Gülümseyerek yaptığı işe devam etti.
"Ellerin sihirli sanırım." dedim iyice gevşemiş bir sesle.
"Çok gerilmişsin, omuzların kaskatı olmuş."
Omuzlarımı bırakıp çalıştığım masaya yaslanıp yüzüme baktı. Yüzümü iyice inceledi.
"Bu sıralar fark ediyorum hep gerginsin, uykusuzsun. Bir sorun mu var?"
Başımı hayır anlamında salladım.
"Her zamanki şeyler."
Mark gözlerini kıstı. Konuyu deşeceğini anlamıştım. Benim canımı sıkan konuyu öğrenmeden bırakmazdı.
"Acıktım." Konuyu değiştirmek istedim. Mark nefesini dışarı verirken başını salladı.
"Yiyelim o zaman. Annem bir şeyler hazırladı."
Renjun'u uyandırmak için uyuduğu koltuğa gidip önüne çömeldim ve kolunu yavaşça dürttüm.
"Renjun, hadi kalk yemek yiyelim. Sonra uyursun." Renjun gözlerini açmadan başını salladı.
"Sonra yiyeceğim." diye mırıldandı.
Mark arkamdan "Ben ona bir şeyler ayırırım, uyanınca yer. Biz yiyelim şimdi." dedi.
Kafamı sallayıp Renjun'un uyuyan suratına baktım ve saçından minicik öptüm.
Mutfağa gittiğimizde Mark'ın annesi tabaklara yemek koyuyordu. Bizi görünce gülümsedi ve hevesle bizi yanına çağırdı.
"Çok güzel yemekler hazırladım size, hemen soğumadan yiyin."
Biz masaya otururken yemekler karşısında ıslık çaldım. "Ahjumma bize ziyafet hazırlamışsın." Gülüp yanağımı okşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hearts don't break around here // markhyuck
أدب الهواة"Bunu bitirmek istiyorum artık." dedim ağlayarak. Mark dehşetle bana baktı. "Başka birini sevmek, seni unutmak istiyorum." ________________________________ Lee Donghyuck platoniklikten vazgeçip birileriyle takılıyordu. Mark Lee ise bundan memnun de...