6- hep öyleydik

642 65 26
                                    

İyi okumalar~~
________________________

"Ben çıkıyorum." diyerek içeri seslendim. Ayakkabılarımı giymeye uğraşıyordum. Annem benden de önce çıkmıştı ve evde yalnızca babam ve ben vardık. Kahvaltıyı beraber yapmıştık çünkü ondan daha fazla kaçamazdım. Her ne kadar tartışsak da beni üzse de bir zaman sonra içim yumuşuyordu. O da bana normalden daha yumuşak davranınca bütün sinirim uçup gitmişti.

"İyi dersler! Dikkatli ol." diye seslendi o da. Tamam diye seslendim ve kapıyı arkamdan kapattım. Saat sekiz buçuğu geçiyordu, okula giderken yolda Jisung'u ve Jeno'yu alacaktım. Birbirine en yakın oturan kişiler bizlerdik. Diğerleri okula genellikle otobüsle gelirdi ancak dönüşte illa ki beraber dönerdik. Lisemizin son yılında bu zamanların bizim için oldukça değerli olduğuna inanıyorduk. Bıkana kadar beraber takılıyorduk.

Yolda sallana sallana Jisung'un evine giderken cebimden telefonumu çıkardım. Geçen haftadan beri telefonumla normalden daha çok vakit geçiriyordum çünkü Sungchan ile mesajlaşıyorduk. Tanıştığımız gün o bakışmamızdan sonra pek ona doğru bakamamıştım çünkü çok utanmıştım. Gözlerimin içine bakmaktan hiç çekinmiyordu. Xiaojun hepimizi Sungchan ile tanıştırdıktan sonra benimle ilk konuşan o olmuştu. Masada biraz çaprazımda oturuyordu. Bana doğru hafifçe uzanmış ilgiyle bana sorular sorup bir sohbet başlatmıştı. Bense yeni gelin gibi bir tribe girmiştim. Utana sıkıla onunla konuşurken neyse ki sonradan kendime gelmiştim. Oturduğumuz süre boyunca çoğunlukla ikimiz konuşmuştuk, gerçekten çok eğlenceli biriydi. Güzel bir ses tonu vardı ve konuşurken ona bakmayı kesememiştim. Aslında daha az önce utanıyordum. En sonunda artık eve gitmek için kalkarken elini bana uzattı. "Tanıştığıma gerçekten çok memnun oldum, Donghyuck." dedi gülümseyerek. Güldüğümüz için yanakları kızarmıştı ve hafif dağılmış kumral saçlarıyla bana bakıyordu. Karşılık olarak elini sıktım ve kocaman gülümsedim. "Bende öyle, Sungchan." dedim.

Akşamında uzun bir süre ders çalıştıktan sonra yatmadan önce telefonumla oynamak istemiştim. Bildirimlerde ise Sungchan'ın istek attığını gördüm. Heyecanla profiline tıkladığımda yine çok yakışıklı olduğu profil resmi gözüme çarptı. Gülümseyerek takip isteğini kabul ettim ve bende ona istek gönderdim. İsteğimi dakikalar içinde kabul ettikten sonra bana mesaj atmıştı. İlk adımı atmaktan gerçekten çekinmiyordu, bu özelliğini sevmiştim.

O mesajdan sonra konuşmaya başlamıştık ve neredeyse bir haftadır konuşuyorduk. Çok uzun zamandır hayatıma yeni birini almamıştım ve yeni yeni birisini tanımak hoş bir duyguydu. Bu arkadaşlık ya da farklı anlamda bir şey de olabilirdi ama hissettiğim şeyler hoşuma gidiyordu. Sungchan bana iyi bir enerji veriyordu. Şimdi de bana kahvaltı yaparken attığı günaydın mesajına bakıyordum. Babam yanımda olduğu için cevap verememiştim; sofrada telefon yasaktı.

Karşılık olarak günaydın yazdıktan sonra yolda arabalar tarafından çarpılmamak için telefonumu tekrar cebime koydum.

Hava soğuktu ama henüz kar yağmamıştı. Bu nedenle biraz soğuktu ve ben kat kat giyinmiştim. Ne olursa olsun her zaman kışı severdim; böyle karasal bir iklimde yaşasam bile. Üzerimdeki montun içine gömülerek yürümeye devam ettim. Jisung'un evine yaklaştığımda Jisung kapıdan çıktı. Ona doğru yaklaşırken ıslık çaldım. Saçlarını yine boyamıştı. Bu seferki maviydi, Chenle yine onu es geçmemişti. Üzerine saçıyla uyumlu bir pastel renk mont giymiş ve saçlarına birkaç minik toka takmıştı. Ayrıca gözünün altına minik bir kalp çizmişti.

"Kime süslendin bu kadar?" dedim koluna girerek. Güldü ve saçını kulağının arkasına geçirdi. "Ben insanlara süslenmem, insanlar bana süslenir." dediğinde kahkaha attım.

"Sabah sabah nereden geliyor bu özgüven Jisungşii? Özgüveninin hakkını veriyorsun ama çok iyi gözüküyorsun."

"Sağol canım. Her zamanki halim." diyerek şımardığında yanaklarını sıkıştırdım. 

hearts don't break around here // markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin