10- mutsuzluğun kıyısında

637 69 57
                                    

İyi okumalar~~
__________________________

Elimdeki ekmek poşetini sallaya sallaya yürürken aynı zamanda ofluyordum. Yuta hyung tarafından sabahın köründe ekmek almaya yollanmıştım. Sicheng hyung ile erken kalkıp, sağlıklı besleniyorlardı. Herkesin özendiği o çifttiler.

Birkaç gündür burada kalıyordum, daha doğrusu çocuklarla buraya geldiğimiz günden beri kendi evime gitmemiştim. Anneme haber vermiştim, ne kadar bunaldığımı biliyordu sanırım. Normalde bu kadar uzun süre kalmama izin vermezdi ama sesini çıkarmıyordu. Yalnızca gün içinde beni arayıp nasıl olduğumu öğreniyordu. Bunun için ona müteşekkirdim çünkü burada, Yuta ve Sicheng hyung ile kalmak bana çok iyi gelmişti. Onların rutinine ayak uyduruyor ve meditasyon yapıyordum. Garip bir şekilde beni rahatlatıyordu. Son zamanlarda düşüncelerimden uzaklaşmıştım, kendimi yenilendiğimi hissediyordum. Çocuklar burada kaldığımı biliyorlardı ve bir şeyler olduğunu hissediyorlardı. İçime kapandığımı anlıyorlardı. Jeno her gün mesaj atıp alttan alttan nasıl olduğumu anlamaya çalışıyordu. Ona arada cevap veriyordum, eğer canım isterse.

Bana sürekli mesaj atıp, merak eden biri daha vardı. Sungchan, her gün beni arayıp mesajlar atıyordu ama ona da cevap verebilecek gibi hissetmiyordum kendimi. Son görüşmemiz Jeno'nun evinde olmuştu. Bir keresinde ona iyi olduğuma dair mesaj atmıştım ama devamı yoktu. Jeno'nun dediğine göre bizimkileri beni görmek istediği konusunda darlıyordu. Herkesi endişelendirdiğimi biliyordum ama elimde değildi işte. Kimse ile konuşmak istemiyordum, şimdilik kendi güvenli noktamı bulmuştum. Bir süre daha burada her şeyden uzak bir şekilde kalmak istiyordum.
Cebimden anahtarı çıkarıp içeri girdim ve mutfağa yöneldim. Yuta hyung ocakta bir şeyler yaparken Sicheng hyung onun yanında dikilmiş telefonla konuşuyordu. Elimdekileri mutfak masasına koyarken Sicheng hyung bana bakarak "Evet, o iyi. Kahvaltı yapacağız şimdi." dedi. Kiminle konuştuğunu anladığım için bıkkınca iç çektim. Kapana kıstırılmıştım. Ben masaya oturduğumda Yuta hyung da yaptığı omleti getirdi. Sesini çıkarmadan "Mark." dedi ağzını oynatarak. Kafamı salladım. Burada kaldığım süre boyunca beni aramak yerine Yuta ya da Sicheng hyungu arıyordu. Bana alan tanımaya çalıştığını biliyordum ama pek yardımcı olduğu söylenemezdi. Mark ile tekrar yüz yüze geleceğimi düşündükçe stres oluyordum çünkü ona konuşacağımızın sözünü vermiştim. Verdiğim sözü tutmak istemiyordum.

"Mark senin için çok endişeli." dedi Sicheng hyung yanıma otururken. "Kendini suçluyor."

Onlara her şeyi anlatmıştım: Mark'ı, Mina'yı, Sungchan'ı... Kendimi soktuğum bu karmaşık duruma artık onlar da dahildi. Bana yardımcı olmaya çalışıyorlardı.

Kafamı salladım. "Biliyorum. Bende en az onun kadar kendimi
suçluyorum zaten." dedim.

Yuta hyung ofladı. "İkinizin de bir suçu yok aslında. Yalnızca ikiniz de salaksınız." Sicheng hyung onun omzunu dürterken ben "Teşekkürler." diye mırıldandım.

"Öpüşün." Sicheng hyungun sesiyle ona doğru baktım. "Öpüşmek her şeyi çözer."

"Evet biz hep öpüşerek barışırız." dedi Yuta hyung. Bir elini de Sicheng hyungun beline sardı.

"Çünkü siz sevgilisiniz." dedim bıkkınlıkla. "Unuttuğunuz bir şey var; biz arkadaşız."

"Ona karşı hislerin varsa arkadaş değilsinizdir." dedi Sicheng hyung ve gülümsedi. "Önceden en iyi arkadaşım derdin şimdi sadece arkadaş diyorsun."

"Benim ne hissettiğimin bir önemi yok." dedim önüme bakarak. Söylediği şeylerden kaçmaya çalışıyordum.

"Mark için bir önemi var gibi duruyor." dedi kaşlarını kaldırarak. "Zaten Mark hep biraz geç anlamıştır." Yuta hyung kıkırdadı.

hearts don't break around here // markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin