19

644 46 88
                                    

Çağrı en ciddi yüz ifadesiyle hemşirenin gösterdiği pansuman odasına doğru hızlı adımlar atıyor, arkasında kalan ve arkadaşına yetişmeye çalışan Ege ise alnındaki teri silip yılmadan yürümeye devam ediyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çağrı en ciddi yüz ifadesiyle hemşirenin gösterdiği pansuman odasına doğru hızlı adımlar atıyor, arkasında kalan ve arkadaşına yetişmeye çalışan Ege ise alnındaki teri silip yılmadan yürümeye devam ediyordu. Yorucu bir okul gününün ardından hastaneye gitmek pekte kendisinin dayanabileceği bir şey değildi.

Sonunda pansuman odasına vardıklarında peş peşe dizili dört yatağın üzerindeki Esma, Pelin, Yeşim ve Melisa ile göz göze geldiler. Yer bulamayan Hakan kenardaki koltuğa oturmuş, sanki uzaydan düşmüş bir cisimmiş gibi sol gözündeki beyaz bandı inceliyordu. Derya ise kollarını göğsünde toplamış ve omzunu duvara yaslayarak arkadaşlarının hâline üzgün gözlerle bakıyordu.

"Çağrı? Minik kalbinin bizi göremeden yapamayacağını biliyordum."

Yeşim dolu elâ gözleriyle dudaklarını büzerekte konuşsa Çağrı'nın sert tavrını yıkamamıştı. "Siz geri zekalı mısınız?"

Kafaları ve kolları sargıya alınmış Pelin ve Esma birbirine bakıp aynı anda cevap verdi. "Soruyor musun?"

Pelin devam etti. "Şahsen ben bu zamana kadar kendimde zeka pırıltısı görmedim."

Çağrı burnundan soluyup elini alnına koydu. Ege kahkaha atıp tabureyi arkadaşlarının ortasına çekti ve oturdu. "Biz zekamızla barışık insanlarız Çağrıcığım."

Sinirleri bozuk olan herkes küçük bir kahkaha atarken Çağrı hâlâ somurtmaya devam ediyordu. Yeşim onun gözlerine baktıkça hârelerindeki ateş püsküren ejderhayı görebiliyordu. Neye kızmıştı ki bu kadar? Ne de olsa dayak yiyen onlardı.

Çağrı ellerini beline koyup kafasını geriye attı. Şu an tüm sabrının taştığını hissediyordu. Tekrar arkadaşlarına baktı. "Siz kimsiniz? Mahallenin bekçisi mi polisi mi? Niye kavgaya karışıyorsunuz? Ya biri silah, bıçak çıkarsa ne olacak? Hastaneye yine birkaç morlukla döneceğinizi mi sanıyorsunuz?"

Hakan sırtını dikleştirdi. Herkes bir anda ciddiyete bürünmüştü. "Ya öyle deme Çağrı. Ne yapalım yani? Arkadaşlarımızı, bizi dövmelerine izin mi verelim?"

Çağrı derin bir nefes aldı. "Bundan önce polisi aramak aklınıza gelmiyor mu? Ya da kaçmak? İlla her şeyi güç gösterisiyle mi çözeceksiniz?"

Çağrı'nın gözleri Yeşim'in bedeninde gezindi. Sağ kolu ve sol eli sargıya alınmıştı. Kıvrılmış siyah pantolonunun altındaki bacağı da üst tarafıyla aynı durumdaydı. Gerçekten odunla dövmüş olmalılardı. "Şu rezilliğe bak. Canınızın kıymeti yok mu sizin için?"

Melisa elini alnının sol tarafındaki küçük dikişten çekip kaşlarını çattı. "Daha fazla azarlamaya devam edecek misin yoksa seni şu pencereden atıp yanımıza artı olarak aldırayım mı?"

Çağrı dilini yanağının iç tarafında gezdirdi. Sinirli olduğu zaman bu hareketi yapardı. Yeşim ona bakarken az kalsın düşüyordu ki Ege'nin kolundan yakalamasıyla tekrar yatağına uzandı. "Senin akıllı olduğunu sanırdım Melisa ama aranızda hiçte bir fark yokmuş."

Gökyüzü'nün Arkadaşları |texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin