31

676 49 27
                                    

My Little Boy : Yeşim?

Küçük Boy Bela : Hm

My Little Boy : Dışarı çıksana

Küçük Boy Bela : Neden

My Little Boy : Sana bir şey demem lazım

Küçük Boy Bela : Meşgulüm şu an

My Little Boy : Çikolata yemekle mi

Küçük Boy Bela yazıyor...

My Little Boy : Pencereden görüyorum salak

Küçük Boy Bela :

Küçük Boy Bela : Sapık mısın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Küçük Boy Bela : Sapık mısın

My Little Boy : Değilim

My Little Boy : Aşağı in aşağı

Küçük Boy Bela : Babam kızar

My Little Boy : Baban sen aşağı ineceksin diye kızmaz Yeşim

My Little Boy : Daha fazla bahane üretme de aşağı in işte

My Little Boy : Merak etme ısırmam

Küçük Boy Bela : Sen bana trip mi atıyorsun

My Little Boy : hyr

My Little Boy :

Küçük Boy Bela : ™

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Küçük Boy Bela :

Küçük Boy Bela : Geliyorum

Görüldü

Yeşim hızlıca pijamalarını çıkarıp siyah, bol paça pantolonunu ve üzerine beyaz sweatini giydi. Aynaya bakarak dağılmış saçlarını elleriyle düzeltti ve çalışma masasının üzerindeki telefonu ile anahtarını alıp çıktı. Oturma odasında televizyon izleyen anne ve babasına dışarı çıktığını söylemeyi unutmamıştı, tabii onlarda ekmek alması gerektiğini.

Nefesini düzenleyip sakin adımlarla merdivenleri indi. Çağrı durduk yere neden kapısının önüne gelmişti? Ne diyecekti?

Hızla atan kalbi çılgına dönmüş zihnine hiç iyi gelmiyordu. Günlerdir Çağrı ile eskisi gibi konuşmamış, göz göze bile gelmemişti. Onun küçük, siyah gözleriyle temas kurmamak ne kadar zordu. Kokusunu alamamak, sesinin ve kelimelerinin muhatabı olamamak. O yanındayken bile onu özlüyordu. Midesi kasıldı.

Demir kapıyı açıp dışarı çıktığında Çağrı'yı tam karşısında heyecanla parıldayan gözleriyle kendisini beklerken buldu. Dudakları gülümsemek üzere kıvrılmak üzereydi. Kendini tuttu ve kafasını iki yana salladı. "Neden beni çağırdın?"

Genç oğlan kıza doğru bir adım attı. Heyecandan titreyen ellerini birleştirip yutkundu. Sabahtan beri ne diyeceğini düşünüp durmuş ve planladığı sözleri neredeyse ezberlemişti ama şimdi hepsini teker teker unutmuştu. Gözlerini kırptı. Buradan kaçıp gitmek istiyordu. "Sana bir şey diyecektim de."

Yeşim meraklı gözlerle Çağrı'nın siyah gözlerine baktı. Damarlarında dolaşan özlem ve heyecan tam şu anda kalp krizi geçirmesine sebep olabilirdi. "Evet?"

Çağrı gözlerini kaçırdı. Elini boynuna atıp kaşıdı. Stresten alnından terler akmak üzereydi. "Ne demem gerektiğini gerçekten unuttum."

Gözlerini üzerlerinde parıldayan sapsarı güneşe kapadı. "Aklımı başımdan alıyorsun."

Yeşim şaşkınca kaşlarını kaldırdı. Bu sözü nasıl anlaması gerektiğini bilmiyordu. Arkasını dönüp kimse var mı diye kontrol etti ardından derin bir nefes alıp genç oğlana doğru bir adım attı. "Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum."

Çağrı dudaklarını dişledi. Daha fazla dayanamayacaktı. Ellerini kaldırıp Yeşim'in omuzlarına koydu. Küçük siyah gözlerini heyecanla büyüyen elâ gözlere dikti. "Ben korkak bir çocuk olarak seni seviyorum tamam mı? Hatta sana aşığım. Bu zamana kadar sana acı çektirdiğim için özür dilerim. Beni affet olur mu?"

Genç kız içinden tekrarladı. "Hayır, bayılmayacağım. Hayır, şimdi olmaz. O böylesine güzel bakarken olmaz. Neden gözleri bu kadar güzel? Allah'ım galiba sana geliyorum."

Yeşim'in bir şey demesine izin vermeden arkasını dönüp birkaç adım attı hemen sonra içinde hiç bu kadar hissetmediği büyük cesaretiyle yeniden döndü ve ellerini Yeşim'in kızarmış yanaklarına koydu. Gözlerini kapayıp genç kızın alnına küçük bir buse kondurdu ve geri çekilip gülümseyerek yaşlarla kaplanmış elâ gözlere baktı. "Artık helalimsin."

Yeşim, Çağrı'nın gönderme yaptığı revirdeki öpücüğünü ve sözünü hatırlayarak dudaklarından bir kıkırdama kaçırdı. Zihninin içinde sevinç çığlıkları yankılanırken yanaklarından mutluluk gözyaşları akıyordu. Aceleci adımlarla mahalleyi terk eden Çağrı'nın arkasından uzunca baktı. Heyecanla titreyen ellerini kaldırıp zıpladı. Sarhoş olmuş gibi hissediyordu. Alnına dokunan o naif dudaklar cennetine açılan kapıydı sanki.

Yeşim'in kahkahaları sokağı inletirken hâlâ ağlıyordu. Hayatında hiç bu kadar mutlu olmamıştı. Yıllardır sevdiği çocuğun kalbini fethetmişti. Bundan büyük zafer mi olurdu?

Sabrın sonu selamettir sözünü hayatına geçirebileceğini zannetmemişti.

Pencereden kendisine "Delirmiş mi bu?" diyerek bakan teyzelerin arasında telefonunu çıkardı.

Küçük Boy Bela : Bende seni seviyorum

Görüldü

Çağrı okuduğu mesaja dudaklarını ısırarak bakıp kafasını göğe kaldırdı ve gülümsedi. Aldığı nefesler artık daha huzurluydu. Hayatı hiç bu kadar cesaretle kucaklamamıştı.

Sevmek ve sevilmek güzel şeydi. Bunu iliklerine kadar hissediyordu.

Artık avcunun içindeki beyaz kelebeği korkmadan omuzlarında taşıyabilecekti.

🐣

Gökyüzü'nün Arkadaşları |texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin