Bölüm 6

921 36 7
                                    

Annemin sesiyle uyanıyorum. Baş ucumda oturuyor. Elleri saçlarımda. "Kalk artık uykucu bak sabah oldu."diyor o sıcak gülümsemesiyle. Yanağından öpüyorum  ve sıkı sıkı sarılıyorum ona. Meşe ağaçlarının o güzelim kokusu kahverengi kızıl karışımı olan saçlarına sinmiş. Alnımdan öpüyor ve odamdan çıkıyor. Goch ortak pazarına gitmek için hazırlanmaya başlıyorum. Aynanın karşısına geçtiğimde neden diğer kızlar gibi güzel olmadığımı düşünürken buluyorum kendimi. Uzun kızıl saçlarım ve açık mavi gözlerimle tipik bir Goch insanıyım. Şehrin diğer kızlarına oranla daha uzunum fakat çokta sıskayım. Belki de güzelim fakat bunun farkında degilim; bilmiyorum. Kafamdaki bu önemsiz düşünceleri havadaki sineği kovalar gibi kovalıyorum. Üstüme kahverengi bir kazak geçiriyorum. Annemin ördüğü kazaklardan biri. Sade ve sıcak. Kazağın annemi yansıttığını düşünüyorum o an. Siyah düz pantolonumu da giydikten sonra saçımı örmeye başlıyorum. Sağımdan ve solumdan dökülen perçemler suratıma duru bir güzellik katıyor. En azından annem bunu düşünmekte ısrarcı. Aynada gereğinden oyalandığımı farkedip hemen aşağı iniyorum. Anneme görüşürüz diyip dışarı çıkıyorum. Hava güneşli fakat rüzgar şiddetli bir şekilde esiyor bugün. Kavaklı yolda yürüyorum. Ortak pazara gitmek için en kısa yol bu. Kavakların yaprakları rüzgar ile dans ediyor. Bugün şehir pazarın kurulmasından dolayı etraf cok kalabalık. Goch sakinleri genellikle dışarıya çıkmazlar. Bretonlar hariç. Onlar her zaman deli dolu olup şehrin tadını çıkarmasını bilirler. Goch Şehri beş farklı kelt milletinin bir araya gelmesinden meydana geliyor. Bretonlar, Galler, İrlandalılar, İskoçlar ve Kervenekler. Beş milletin konuştuğu beş dili Goch şehrindeki herkes konuşmak zorunda. Bu da şehirdeki iletişimi kolaylaştırıyor. Ortak pazara varıyorum. Bu pazara "ortak" pazar denmesinin nedeni 8 site devletinin de bu pazarda buluşmaları. Pazar uzun bir yol ve sağlı sollu yan yollardan oluşuyor. Her yan yolda bir site devletinin satıcıları var. Sağımdaki yan yola giriyorum. Kart-hadastlılar bu yan yolda satış yapıyor. Çeşit çeşit balıklar ve deniz canlıları var pazarın bu kısmında. Annemin çok sevdiği midyelerden ve karideslerden alıyorum. Parasını ödedikten sonra pazarın ana kısmı olan uzun yola çıkıyorum. İnsan seli akmaya devam ediyor pazarda. Zor yürüyorum. Almam gerekenleri alıp hemen evime gitmek istiyorum. Kalabalık git gide artıyor. Bu da gerilmeme neden oluyor. Yalnızlığa alışmışım bir kere. Böylesine kalabalık alanlarda rahat olmam imkansız benim için. İlerliyorum ana yolda. Pazarın son kısmında yer alan Tlaxcalların yer aldığı yan yola giriyorum. Midye ve karides pişirirken bir takım soslar kullanır annem; bu da yemeği daha egzotik ve lezzetli bir hale sokar. Tlaxcallılar biraz garip insanlardır. Esmer tenleri ve büyük kahverengi gözleriyle onları nerde görseniz tanırsınız. Tlaxcal yan yoluna girdiğim zaman yakınımdaki sos tezgahına doğru ilerliyorum. Parasını ödeyip sosları aldıktan sonra yeniden pazarın ana kısmına çıkıyorum. Pazarın son kısmı diğer kısımlarına göre biraz daha tenha. Rüzgarın şiddetini arttırmasıyla ürperiyorum. Bir el hissediyorum omzumda. Hemen arkamı dönüyorum. Siyahlara bürünmüş biri var karşımda. Siyah cübbesi çok eski sırtına geçirdiği pelerin yırtık pırtık. Korkuyorum o an. Uzaklasmak istiyorum bu yabancıdan. Fakat yapamıyorum. Heyecanım giderek artıyor. Siyaha çalan koyu kahverengi gozlerinde herhangi bir ifade göremiyorum. Ellerini cübbesinin cebine sokuyor ve ahşaptan küçük bir kutu çıkarıyor. Kutunun üzerindeki bir meşe ağacı. Dalları kutunun etrafını sarıyor. Başımı kaldırıp nedir bu diye soracakken yabancının ortadan kaybolduğunu görüyorum. Kafam allak bullak. Kutuyu neden bana verdi anlamıyorum. Kafamdaki sorular gitgide artıyor. Yeniden kutuya bakıyorum. Kutunun ön yüzündeki yazı dikkatimi çekiyor. "Ddraig Goch"(Kızıl Ejder)

KAN OLİMPİYATLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin