PRIDD
Korkuyorum. Ölümden, başarısızlıktan ve sevdiklerimi kaybetmekten korkuyorum. Aklım çok dolu. Ne yapacağımı bilmiyorum. Ddraig Goch olarak üstüme yüklenen sorumluluk çok fazla. Son oyunu geçmek zorundayım fakat bu oyunun içlerinde en kanlısı olduğunun farkındayım. Olimpiyatların adına yakışacak bir oyun. Beşinci oyun öncesi ve sonrası kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Aklım annemde. İçimde garip bir sıkıntı var. Nippur çöllerinde çaresiz kalmış bir yolcu gibi hissediyorum kendimi. Annemi özlüyorum ve başına bir şey gelecek diye endişeleniyorum. Onu görmemle sevinç kalbimde yer edindi fakat Haearn denilen o güvenilmez adamın annemi neden çağırdığı hakkında en ufak bir fikrim yok. İyidir diye ümit ediyorum. Ümit etmek bazen insana yetmiyor. İçimdeki sıkıntı bir türlü geçmek bilmiyor. Hiçbir şeye odaklanamıyorum. Tükendiğimi vücudumun her köşesinde hissediyorum. Arkamdaki ayak seslerini duyabiliyorum. Balder bana yaklaşıyor. Elini omzuma koyuyor. "Kötü görünüyorsun Pridd. Bir sorun mu var?"
İçimde kopan fırtınaları anlatsam da o fırtınalar dinmeyecek. Elini omzuma koymasıyla kendimi hayatla dolmuş hissediyorum. Balder bana iyi geliyor. Aramızda garip bir etkileşim olsa da onunla birlikte daha güçlü oluyorum."Merak etme bir şey yok. Sadece halsizim hepsi bu."
Yorgun bir gülümse yerleşiyor suratıma. Onun gülümsemesi daha enerjik. Mutlu olduğumu hissediyorum. Keşke diyorum keşke onunla farklı bir zamanda farklı bir yerde tanışabilseydim. Hiç beklemediğim anda eğiliyor ve arenanın ortasında yanağımdan öpüyor.
"Ddraig Goch her zaman güçlüdür. Bunu sakın aklından çıkarma."
Ne hissedeceğimi bilemiyorum. Kısa zamanlı bir şok geçiriyorum. Beni öptü. Herkesin ortasında beni öptü. Halsizlik veya yorgunluk kalmıyor artık. Hjälteli Balder kalbimi ele geçiriyor. Konuşmama fırsat bile vermeden yanımdan ayrılıyor ve istemeyerek Valur'un yanına geçiyor. Sersemliyorum bir an. Mutluluk beni sarıp sarmalıyor. Kısa bir süre için de olsa kafamda uçuşan düşüncelerden uzaklaşıyorum. Sona kalan üç galip olarak yeniden bir sıraya giriyoruz. Dani Bordr taraçanın önüne yaklaşıyor ve konuşmaya başlıyor.
"Kan Olimpiyatları'na yakışır bir tablo görüyorum karşımda. Lelegli Valur'u, Hjälteli Balder'ı ve Gochlu Pridd'i tebrik ediyorum. Final oyununa geçmeden önce arenanın demir odalarına geçip kendi şehrinizin meclis başkanları ile kısa bir sohbet yapacaksınız. Birilerinden akıl almanız çok önemli. Duel oyunu için bir kaç tüyo öğrenmeniz işinize yarayacak. Son oyunun da mükemmel geçeceğinden hiç şüphem yok. Demir odalara gidip meclis başkanlarınızla görüşebilirsiniz."
Kalabalık bu kez neden çığlıklar eşliğinde tezahürat yapıyor hiç anlamıyorum. Zaten kalabalığın kan olimpiyatlarından bu denli zevk almasını da garipsiyorum. Üç galip olarak arenanın iç kısmına doğru ilerliyoruz. Üç demir oda da yan yana ve kapılarında meclis başkanları duruyor. Kapıların üzerinde şehir simgeleri var. Balder'ın gireceği demir odanın kapısında Tanrılar Denizi'nin bir kabartması, Valur'un odasındaki kapıda Leleg Mağaraları'nın bir resmi ve benim odamın kapısında ise Oakwood'un muhteşem çıkarması var. Oakwood'u özlüyorum. Kendine özgü havasını ve sakinliğini özlüyorum. Haearn beni görünce gülümsüyor fakat benim içimden ona karşı bir mimik yapmak gelmiyor. Diger kapılara baktığımda Balder Gunnar Jökullson ile Valur ise Saygıdeğer lakaplı Mausolos ile birlikte. Aynı anda hepimiz birlikte demir odalara giriyoruz. İçeri de meşeden yapılmış orta büyüklükte bir masa ve yine aynı şekilde meşeden yapılmış iki basit sandalye var. Haearn ile karşılıklı oturuyoruz. Biraz önce kendimi iyi hissederken her şey değişiyor. Bu adamı sevemiyorum. Onu ne zaman görsem sinirleniyorum ve kendimi kontrol altında tutmakta zorlanıyorum. Aklıma kötü düşüncelerin gelmesinin tek nedeni bu adam. Sinsiliğini anlamak pek de zor değil. İri vücudundan sanki zehir akıyor. Sonsuza kadar kapatmasını istediğim ağzını açıyor konuşmak için.
"Buraya kadar gelmene şaşırmadım tabiki de. Sen Ddraig Goch'sun. Goch şehrinin gururusun. Olimpiyatları kazanacaksın ve Goch'a altın çağını yaşatacaksın. Sana güvenim sonsuz Pridd o yüzden sana tavsiye vermek istemiyorum. Sadece rahatlamanı istiyorum.
"Nedense sizi görünce ben hiç bir şekilde rahatlayamıyorum. Bunu sizin için ya da Goch için yapmıyorum. Yapmam gerektiği için Kan Olimpiyatları'nın içindeyim. Bu arada annemi neden yanınıza çağırdınız? Annem nerede?
Bakışları hemen değişiyor Haearn'nün. Üzgün ve sinirli karışımı bir ifade beliriyor yüzünde. Sürekli parmaklarıyla oynuyor. Gözlerinin içinde bir çok duygu var.
"Merak etme annen iyi Pridd. Ben sadece senin hakkında ona güvence vermek istedim. İyi hissetmesi gerektiğinden ve endişelenecek bir şey olmadığından bahsettim. Annene ve babana hiçbir şekilde benzemiyorsun Pridd. Bu da beni fazlasıyla şaşırtıyor. Sen farklı olmak için dünyaya gelmişsin."
Anneme ve babama benzediğimden eminim. Haearn sadece saçmalıyor. Babamın konusunu açması beni daha da geriyor ama bir yandan da içimde merak tohumları oluşuyor.
"Babam nasıl biriydi? Bana anlatabilir misiniz? Onu çok merak ediyorum. Annem bu zamana kadar bana babam hakkında pek bir şey bahsetmedi. Bildiğim tek şey babamın beni korurken öldüğü. Kahraman gibi can verdi babam. Tanıyamadığım bir insanı özlemek ne kadar da garip. "
Haearn bu kez sinirli olduğunu çok açık bir şekilde belli ediyor. Suratı sinirden kızarıyor. İri ellerini sıkıyor ve yumruk haline getiriyor.
"Senin baban hiçbir zaman bir kahraman olmadı Pridd. Annen sana neler söyledi;seni nelerle kandırdı bilmiyorum ama gerçekleri öğrenmek zorundasın. Baban anneni bırakıp gitti. Onu yapayalnız bir hayata mahkum etti. Ona acıdan başka bir şey getirmedi. Senin baban zevkine düşkün bir düzenbazdan başka bir şey değildi. Gunnar Jökullson herkesin gururuyla oynayan bir sahtekar!"
Anlayamıyorum. Haykırmak istiyorum ama haykıramıyorum. Babam Hjälte meclis başkanı Gunnar Jökullson olamaz! Haearn bana yalan söylüyor. Ona inanmak zorunda degilim. İçimdeki fırtınanın şiddeti git gide artıyor.
"Beni bu şekilde kandıramazsın. Annem asla bana yalan söylemez. Benim babam beni korurken öldü. Annem Gunnar Jökullson ile bir şey yaşamadı. Bunu aklına sok! Beni yalanlarınla zehirleyemezsin! Buna izin vermem!
"Efsanede bahsi geçen kız sen olsan da bu senin salak olduğun gerçeğini değiştirmez. Aç gözlerini aptal kız! Annen seni yalanlarla büyütmekten başka bir şey yapmadı. İnansan da inanmasan da annen o şerefsiz ile birlikte oldu. "
Artık kendimi kontrol edemiyorum. Kafasında kurduğu bu oyunlarla beni asla kandıramaz. Sabrım tükendi artık. Yeniden gözlerim kor ateşe bürünüyor. İçime dolan enerjinin tarifi imkansız. Ateş ve ışık beni oluşturan ana unsurlar. Haearn'ün gözleri korkuyla açılıyor. Odadan çıkmak için bir hamle yapıyor fakat ona engel oluyorum. Kolunu tutmamla derisi erimeye başlıyor. Acıyla çığlık atıyor Haearn. Durmuyorum. Durmakta istemiyorum. Derisinin altındaki kemik görünüyor. İşte o zaman kolunu bırakıyorum. İlk defa gücümü kontrol edebiliyorum.
"Bir daha sakın ama sakın bana yaklaşma! Annemden ve benden uzak dur!
Onu odada öylece bırakıyorum. Kendimi koridora atıyorum ve ağlamaya başlıyorum. Arenaya bu halde çıkmak istemiyorum. Ellerimle hemen gözlerimi siliyorum. Gözyaşlarını kovalıyorum. Böyle bir hayatın içine doğduğum için isyan etmek istiyorum. Yalanlardan ve oyunlardan artık çok sıkıldım. Merak ettiğim cevapsız sorulara bir yenisi daha ekleniyor. İnsanlardan ve onların kişiliksiz tavırlarından nefret ediyorum. Önümdeki son engeli de aşıp bu arenadan defolup gitmek istiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN OLİMPİYATLARI
FantasiaAşk, cesaret ve kan. 8 şehir 8 rakip. Balder ve Pridd 8 site devletlerinden en ünlüleri olan Hjälte ve Goch şehirlerinden iki katılımcı. Bu seneki kan olimpiyatlarinda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Unutulmaya yüz tutmuş bir efsanenin sır per...