Bölüm 28

263 23 11
                                    

PRIDD
Işık kadar berrak bir gökyüzünde kanat çırpıyorum. Kızıl Deniz'in rotasını kaybettim. Uçsuz bucaksız olan bu ışıltılı gökyüzünde yolumu bulmaya çalışıyorum. Bir şeyler keşfetmek; yeni şeyler öğrenmek istiyorum fakat çevremde bunu sağlayacak hiçbir şey yok. İlerliyorum... İlerliyorum...
Haykırışlarıma çok benzeyen haykırışlar duyuyorum. Beş farklı ejder ufukta görünüyor ve bana doğru yaklaşıyor. Turkuaz, gri, bordo, eflatun ve lacivert renkli ejderler bir cümbüş yaratıyor. Onlara katılıyorum. Berrak gökyüzünde çektiğim yalnızlığı unutuyorum. Çığlıklarım gökyüzünün bilinmeyen katmanlara kadar ulaşıyor. Dairesel hareketlerle gökyüzünde süzülüyoruz. İçimdeki bir şeyler keşfetme isteği hala devam ediyor. Aşağı bakıyorum ve meşe ağaçları ile bezeli Oakwood'u görüyorum. Diğer ejderler de Oakwood'u fark ediyor. Hep birlikte dalışa geçiyoruz. Oakwood'a yaklaşmama az kalmışken meşe ağaçlarının kokusu bedenimde yer buluyor. Ulu meşe ağacı gözüme ilişiyor ve altında dizlerinin üstüne oturmuş bir kadın var; Annem...
Altı ejderin de gökyüzünden ona doğru gelmesini sevinçle karşılıyor. Yanaklarından süzülen mutluluk göz yaşları değerli bir taş parçası gibi pırıl pırıl. Yaşlar hemen Oakwood'un topraklarına karışıyor.  Ona yaklaşmak istiyorum fakat diğer ejderhalar bana engel oluyor. Anneme ulaşamıyorum. Ejderler, güçlü ateşleriyle anneme kavuşmama izin vermiyorlar. Yarım daire biçiminde sıralanıyorlar ve kor ateşleriyle Oakwood'u yok etmeye başlıyorlar. Onları durduramıyorum. Oakwood'un yakılıp yıkılmasına ve daha da önemlisi annemin canlı canlı alevlerle bulunmasına seyirci kalıyorum. Son bir kez daha bana bakıyor annem ve ulu meşe ağacının yanan dallarının üzerine düşmesiyle son nefesini veriyor...
************************************************************************
Gözlerimi hızlı bir şekilde açıyorum. Kan, ter içinde uyanıyorum. Annemi özlüyorum. Ona kavuşmayı; onunla birlikte normal bir hayat sürmeyi istiyorum. Önüme düşen kızıl saçlarımı arkaya bile atamıyorum. Yorgunum ve güçsüzüm. Etrafıma baktığımda Balder'ı görüyorum. Yüce Segomo sana şükürler olsun! O yaşıyor! Uyandığımı fark ediyor Balder ve hemen yanıma geliyor. Bir şey dememe fırsat bile vermeden tuz tadındaki dudaklarını dudaklarımla buluşturuyor. Ona her karşılık verdiğimde Ddraig Goch olduğumu hatırlıyorum. O, beni ben yapıyor. Bana muazzam bir enerji veriyor. Dudaklarımız birbirlerinden ayrıldıktan hemen sonra kollarımız ve bedenlerimiz kavuşuyor. Sıkı sıkı sarılıyor Balder bana. Canım acıyor fakat bunu önemsemiyorum. İki beden bir vücut oluyoruz. Kokusunu içime çekiyorum. Güvenli kollarında huzuru tadıyorum. Ayrılıyoruz. Gülümsüyorum ona hiçbir şekilde gülümsemediğim gibi. Elleriyle yanağımı okşuyor. Dokunduğu her yer karıncalanıyor. Balder'a, tam da buraya nasıl geldiğimizi ve buranın neresi olduğunu soracakken bulunduğum yere eski püskü siyah cübbesiyle uzun boylu biri giriyor. Kukuletasını indirdiğinde o büyük, koyu kahverengi gözleri görüyorum. Hiçte yabancı gelmiyor bana o gözler. Hafızamı zorluyorum fakat tam odaklanamadan siyah cübbeli adam konuşmaya başlıyor.

"Uyanmanıza çok sevindim Pridd Sober. Yaklaşık on beş gündür bilinciniz yerinde değildi. Sizinle ikinci kez karşılaşmak ve size bu kadar yakın olmak benim için bir şereftir. Unutmadan kendimi tanıtayım. Eminim bu sorunun cevabını fazlasıyla merak ediyorsunuz. Ben WiseKahler. Ejderha Kahini'yim. Sizi Hierakonpolis Dağları'na getiren kişiyim."

"Siz... siz Goch ortak pazarında gördüğüm o siyah cübbeli kişisiniz öyle değil mi? Bana meşe ağacından yapılma o küçük kutuyu da siz verdiniz. İyi de bizden ne istiyorsunuz? Neden bize yardım ediyorsunuz? "

"Biliyorum kafanız bir hayli karışık Pridd Sober. Fakat yakın bir zaman içerisinde merak ettiğiniz her konu açıklığa kavuşacak. Biz ejderha kahinleri Ddraig Goch'u korumaya ant içtik. Senin sayende bizler varız. Ddraig Goch gücünü etkili ve kontrollü bir şekilde kullanmayı sana öğretmek için buradayım."

WiseKahler yerdeki deri çantasına eğiliyor ve küçük bir kristal şişe çıkarıyor.

"Bunu içmelisiniz Pridd Sober. Yarın için gücünüzü toplamak zorundasınız. Balder Stefanson ve sizle birlikte Cleusindeki ejderha kahinlerinin bulunduğu Annwn Tapınağı'na gideceğiz. Büyük günler sizi bekliyor Pridd Sober. Lütfen sadece dinlenin."

Verdiği iksirin kapağını beceriksizce açıyorum ve hemen içiyorum. Anında etki ediyor iksir. İçimin ısındığını ve enerjinin damarlarımda dolaştığını hissedebiliyorum. Öte yandan ne diyeceğimi bilmiyorum. Kafa karışıklığıma bir yenisi daha ekleniyor. Ddraig Goch olarak doğmaktan ve bazı şeylerin ana figürü halini almaktan nefret ediyorum. Garip bir şekilde WiseKahler'e güveniyorum. O, yardımsever ve iyi bir insan bunu görebiliyorum bu yüzden de ona güveniyorum. Haearn'ü sevmemem ve ona hiçbir zaman hiçbir konuda güvenmemem hislerimin kuvvetli olabileceğini gösteriyor. Eğer kızıl ejderin gücünü iyi bir şeyde kullanacaksam bunun için elimden geleni yapacağım ve her şeyi öğreneceğim. Gücümü kontrol altında tutmayı öğrenmek için de Annwn Tapınağı'na gideceğim.

Balder yanıma geliyor ve bana arkamdan sarılıyor. Huzur, Balder'ın ta kendisi. Onsuz bir hayat düşünemiyorum. Konuşmuyoruz. Onunla iç içe yatarken tek düşündüğüm şey annem oluyor. Onu düşünürken farkında olmadan uykuya dalıyorum.

KAN OLİMPİYATLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin