zaman: -
yer: min krallığı|
Sarayda bir telaş hakimdi. Hem de çok büyük bir telaş. Min hanedanlığının kırk yıllık Kralı hain bir suikast sonucu öldürülmüştü. Tüm saray ne yapacağını bilmeden oradan oraya koşturuyor, hala saray içinde olduğu düşünülen katilleri bulmak için seferber oluyordu. Bunun dışında çoktan sarayın dışına da bir sürü asker gönderilmişti. Gecenin bu saatinde askerlerin ve atların durmadan sokaklarda koştuğunu duyan halk sesten uyanıyor, camdan bakar bakmaz korkuya kapılıyordu.
Ne oluyordu böyle?
"Onların, hepsi, bulunacak!"
Min Yoongi ne topuzundan kurtulup omuzlarına dağılan sarı saçlarını, ne de son anda katillerin biriyle kavga ederken kaşının biraz üzerinden elmacık kemiğine kadar aldığı yaradan yarısı kan olan yüzünün korkunçluğunu umursamadan elindeki kılıcını ustalıkla çevirerek yine bağırdı.
Bir sürü çalışan ve muhafızı topladığı toplantı odasında oradan oraya durmadan yürüyor, yüzünün ve babasının acısını bir kenarıya bırakarak intikam duygusuyla yanıyordu. Odadaki yaşlı büyücü hariç herkes korkudan titreyip kafalarını kaldırmadan ellerini önünde birleştirmişken gerek Krallarının ölümü, gerek Yoongi'nin görüntüsü, gerek de delirmiş gibi olan tavırlarıyla bazıları ağlıyordu.
Yoongi derin bir nefes alıp elindeki kılıcı çevirmeye devam ettiğinde daha fazla dayanamadı ve arkasını döndüğü gibi kılıcı deli gücüyle fırlatarak babasının baş muhafızının boynuna saplanmasına, adamın boynundan fışkıran kanlarla yere düşerek değişik seslerle birkaç saniye içerisinde ölmesine sebep oldu. Çoğu çalışan çığlık atmamaya çalışarak titreyip tek elini ağzına götürür gibi olduklarında hızla kendilerini düzeltip dişlerini sıktılar.
Hepsi biliyordu, Min Yoongi'yi daha fazla kızdırmak katliamdan başka sonuca varmazdı.
"Siz neden işinizi yapmıyordunuz?"
Kolunu uzatıp kafasını yana eğerek diğer muhafızlarda gözlerini gezdirdiğinde sesindeki kısık ton daha korkutucu gelmişti.
"Prensim, hepimiz uyutulduk."
Yoongi yarım ağız gülüp dişlerine bulanan kanın gözükmesini sağladığında ilerleyip ölen muhafızın boğazından kılıcını çıkardı. Kanlı kılıcını konuşan muhafızın gözlerinin içine bakarak kıyafetlerine silmeye başladı. Muhafız üzerine bulaşan arkadaşının kanıyla derin nefesler alıp sakin almaya çalışırken Prensin gözlerine bakamıyordu.
"Uyutuldunuz ha?"
"Evet. Evet, büyü gibiydi Prensim, anlamadık hiçbirimiz! Kendimize geldiğimizde çoktan Kralımız ölmüştü. Biz isteyerek uyumadık Prensim inanın."
Büyü.
Yoongi kılıcını kaldırıp karşısındaki muhafıza saplayacağı an dişlerini birbirine bastırıp kendini tuttu ve ağzından kaçırdığı seslerle hızla dönüp kılıcını öne uzatarak köşede kendisini bekleyen yaşlı büyücünün yanına ilerlemeye başladı.
"Çabuk bana babamı kimin öldürdüğünü söyle, yoksa ben seni öldürürüm."
Büyücü elinde büyüyen Prensin gözlerine bakarken ilk defa korktu. Canı için değil, Prensin kendisine hiçbir zaman zarar vermeyeceğini biliyordu. Gözleri ilk defa böyle harlanmış bir ateşle bakıyordu prensin ve korkusu bu yüzdendi yaşlı adamın. Felaket doluydu gözleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
remember me |yoonmin
FanfictionYAZMA İSTEKSİZLİĞİNDEN DOLAYI ARA VERİLDİ (bölüm gelmeyecek) BÖYLE DURSUN DEDİĞİNİZ İÇİN KALDIRMIYORUM!! Gece sevgilisiyle uyuyan Park Jimin gözlerini açtığında kendini Min Krallığının sınırlarında bulur.