"Mektup gelmedi mi hala?"
Tabağımdaki kahvaltılıkları çatalla iterken çaprazımda dikilen Eunchae'ye bakarak her gün olduğu gibi yine aynı soruyu sordum. Sesim ise neşesizden halliceydi.
Eunchae'nin gönderdiği mektup oraya ulaşalı altı gün olmuşken hala bir geri dönüş alamamıştık. Bu ise tam olarak ne anlama geliyor emin değildim. Yoongi beni umursamıyor olabilirdi ama cevap gelmediğine göre. Hoş, buna nasıl bir cevap gelirdi bilmiyorum zaten. Yine de ne olduğunu bilmediğim tüm beklentilerim yok oluyordu yavaş yavaş.
Umursanmamıştım.
Titrek bir nefes alıp çatalımı kenarıya bıraktığımda bakışlarım masaya odaklıydı sadece. Dudaklarım büzülürken bugün ne yapsam diye düşündüm.
"Yemeyecek misiniz? Geleli iki hafta oldu ve zayıfladınız. Yemek yedirmediniz mi diye kızabilirler bize."
Burnumdan verdiğim nefes sonrası alayla gülüp Eunchae'ye baktım. Evet, zayıfladığımın ya da az yediğimiz ben de farkındaydım ama pek de umursadığım bir şey değildi. İki haftada arkadaşım olmak üzere olan kız da bunun farkında olacak ki yiyeyim diye arada böyle şeyler söylüyordu.
"Korkma korkma. Oradan kimse görmez beni, zor."
Öyleydi. Kim gelip görecekti de beni? Belki Jungkook ama o da ne zaman gelir ya da gelebilir mi emin değildim. Taehyung da bir ihtimal. Jungkook'un yanında gelebilirdi. Yoongi ise... Gelmezdi.
Mutlu muydu acaba? Her şey eskiye dönmüş müydü onun için? İstediği olmuştu sonuçta. Yoktum. Görmüyordu beni. Mutludur ya. Tanıyorum ben malımı. Saçma sapan Krallık işlerini yapıyordur işte. Başında dert yok tabi. Dert benim bu arada.
Min Kralının en büyük derdiyken gelecekteki Yoongi'min en büyük şansıydım.
Bu düşünce tüm yetilerimi aniden durdururken yüzüm bariz bir şekilde asıldı, günlerdir akmayan yaşlar pınarlarımda birikti yeniden ama asılı kaldı orada. İzin vermedim akıp gitmelerine.
"Eunchae, bugün biraz ormanda yürümek istiyorum. Göle giderim belki."
"Peki, ne zaman çıkmak istersiniz hazırlanalım."
Gözlerim kısılırken başımı iki yana salladım. Tek gitmek istiyordum. Belki de beni pek iyi görmediklerinden tek bırakmak istemiyorlardı ama gerçekten tek kalmaya da ihtiyacım vardı. Yanımda birilerinin de olması iyiydi ama bir yere kadar.
"Ben hazırlanır çıkarım. Seninleyse akşam yemeğinde görüşürüz."
Kafasını salladıktan sonra bir şey diyecek gibi oldu ama sustu. Eh, anlıyordu sanırım ne hissettiğimi ki çok üstüme gelmemeye karar vermişti.
"Verdiğiniz samimiyete dayanarak bir şey sorabilir miyim?"
Kaşlarım merakla havalanırken ufak bir onaylamayla beklemeye başladım. Niye geldiğimi falan mı soracaktı acaba? O ise beni şaşırtarak odada duran diğer çalışanları dışarıya çıkmaları için ikaz etmişti. Bu kadar gizli ne olabilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
remember me |yoonmin
FanfictionYAZMA İSTEKSİZLİĞİNDEN DOLAYI ARA VERİLDİ (bölüm gelmeyecek) BÖYLE DURSUN DEDİĞİNİZ İÇİN KALDIRMIYORUM!! Gece sevgilisiyle uyuyan Park Jimin gözlerini açtığında kendini Min Krallığının sınırlarında bulur.