zaman: 2021
yer: kore, seul|
"Yoongi!!! Yoongi Min!!! Kahvaltı hazır çabuk buraya gel!!"
Sıktığım portakalın elim altında ve sıkacakta ezilmiş kabuğunu hemen tezgahın üzerindeki çöpün içine yollarken kapıya doğru bağırıyordum. Gerçekten bu herif uyanmak ne bilmiyordu.
Tamam, belki gece üç tur atmıştık ama uyanmalıydı işte!
Hem kalçam acımasına rağmen ben uyandıysam ve kahvaltıyı hazırladıysam en azından gelip ya yanımda oturup konuşmalıydı ya da o da yardım etmeliydi. Kimi kandırıyorum kenarda beni izlese bile yeterdi.
Çok aşıktım. Anlatamayacağım kadar çok aşıktım. Sekiz aydır aklım uçmuştu resmen. Arkadaşlarımla sevgililer günü akşamı gittiğimiz işlek bir caddedeki kafede telefonla konuşmak için yağmur yağan dışarıya çıktığımda başıma geleceklerden habersiz kalabalık içinde öylesine bir elimde şemsiyeyle orada dikilip Mingi'yle konuşuyordum. Ama kalabalıktan çıkan kuru gürültü arasında birden yükselen bağırış sesleriyle sese döndüğümde gözüm en önde koşan Yoongi'ye ve arkasındaki üç kişiye takılmış, şok olup kalmıştım orada. Kalabalık içerisinde hızla süzülen Yoongi'yle dudaklarım büzülmüştü açıkçası çünkü çok rahat ve hızlı hareket ediyordu.
Sonra hiç beklemediğim bir şey oldu. Göz göze geldik, siyah ortadan ayırdığı uzun saçları ve sağ gözündeki, kaşının biraz üstünden elmacık kemiğinin altına uzanan yara dikkatimi çekti, daha tam odaklanmadan Yoongi önümde bitti. Elleri belimi bulup beni çok sert bir şekilde hızla duvara yapıştırdığında dudaklarım üzerinde soğuk dudaklarını hissetmem de aynı anda olmuştu.
Şemsiye tutan elim yere inmiş tüm yağmur damlalarını üzerimize misafir ederken kocaman açılmış gözlerim onun keskin gözleriyle birleşmişti. Sol kolu kaçmamam için belimi sımsıkı sararken sağ eli şemsiyeli parmaklarıma tutunup şemsiyeyi hızla kaldırarak üzerimize siper etmişti.
Biz o an dışarıdan yağmur altında öpüşen ama dışarıya da gözükmek istemeyen romantik bir çift gibiydik.
Ama işin esas kısmı Yoongi adamlardan saklanıyordu. Yaklaşık bir dakika sonra kimse bizi ayırmadığında ise Yoongi sanki gerçekten sevgiliymişiz de öylesine öpüşüyormuşuz gibi hareket ettirdiği dudaklarını geri çekip şemsiye altından geldiği yönün tersine baktığında adamları atlatmış olduğunu anlamıştı.
Ben şok olmuş ona bakarken bana dönmüş derin bir nefes alarak resmen tınısıyla kendimden geçtiğim derin sesiyle boğukça hafif bir gülüş atıp konuşmuştu.
"Selam? Ani bir tanışma oldu ha, adın ne?"
Şok olmuştum. Bu kadar rahat tavırlarıyla şok olmuş ve beni geren rahatlığıyla da hızla itmiştim onu. "Siktir git!"
"Memnun oldum siktir git. Sen benim adımı sormayacak mısın?"
Yine şok olmuştum. Kollarını göğsünde bağlamış karşımda çok değişik bir havayla dimdik dururken yine şok olmuş onu baştan sona süzmüştüm. Yeşilin koyu tonları ve gümüş takıları arasında kaybolmuştu ve siktir bu ona çok yakışmıştı.
"Manyak mısın sen?! Ne yaptığını sanıyorsun?!"
Resmen sokak ortasında cırlamamla dudaklarını yalayıp omuz silkerek elinin tersiyle kızaran dudaklarını kaşımış, gözlerini devirerek tek kaşını kaldırmıştı.
"Kaçmamda yardımcı ufak bir öpücük aldım güzelim. Sakin ol, abartma."
Abartma mı? Abartma mı! Öylesine dediği dudaklarımızı bastırarak olurdu ama o alt dudağımı yiyip bitirmişti resmen be.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
remember me |yoonmin
FanfictionYAZMA İSTEKSİZLİĞİNDEN DOLAYI ARA VERİLDİ (bölüm gelmeyecek) BÖYLE DURSUN DEDİĞİNİZ İÇİN KALDIRMIYORUM!! Gece sevgilisiyle uyuyan Park Jimin gözlerini açtığında kendini Min Krallığının sınırlarında bulur.