16. Bölüm

185 17 0
                                    

Canlar okumalar arttıkça seviniyorum  iyi okumalar :**

Yüzümde adeta bir şok etkisi yaratan buz gibi suyla uyandım.
Neler oluyordu? Onur bıçaklanmış mıydı?? Bütün bu sorular aklımı kurcalarken yavaşça gözlerimi açtım.
Karşımda kahvenin en tatlı tonunda  olan bir çift göz duruyordu. 
Bu gözlerin sahibini bulmak tabiki de çok kolaydı.  Yavaş bir şekilde ,

"Onur." Diye mırıldandım. 

" İyi misin prenses ? " dediği an boynuna atlamam bir oldu.

"Bana ne oldu?" Dediğimde sinirlenmiş gibiydi.

"Birkaç çocuğun oynadığı top kafana çarptı." Dedi.
Hala sinirliydi. Kesin bu çocuklara birşey yaptı bak ben size diyim.
Dehşetle ona baktım ve sormaya korktuğum soruyu sordum. 

"Çocuklara birşey yapmadın değil mi?" Alay edercesine sırıttı. 

"Fazla birşey değil.
Alt tarafı toplarını patlattım ve topu atanı şakasına yumrukladım." Dediğinde kaşlarımı çattım. 

" Bir çocuğa mı vurdun? " Dedim.  Çocuklar her ne olursa olsun deģerliydi benim için bazen 'velet' derdim bazen 'yaramaz' ama hepsi benim için bir 'melekti' bu romanın en masumları. 
Onur'a hiç pas vermeden ayağa kalktım. Yürümeye başladım.
Başımda biraz ağrı vardı ama şiddetli değildi.
Muhtemelen top yanlışlıkla çarpmıştı. Onur yanıma yetişti.

"Selin anlamıyorsun onlar idda üstüne kafana top attılar." Dediğinde durdum. Çok şaşkındım şu an.
Derken içimden 'velet' çıktı.

" O zaman ellerine sağlık." Dediğimde ikimizde kıkırdadık.
Birden bir ses duyduk.

"Hadi sizi bekliyoruz! !!" Bu ses tabiki de Poyraz'a aitti. Onur ,

"Tamam geliyoruz. " Dediğinde sinirlenmişti. Eğilip kulağıma

"Bir gün şu veleti de yumruklıyacağım."dedi. Kıkırdadım.

" O benim kafama top atmadı. " dedim.

"Benim olana el sürdü. Bence mantıklı bir ölüm sebebi. " dedi ve alay edercesine sırıttı.
Aklıma yine o konuşma geldi.

"SENİN OLAN? ? ? " Dedim.  Bana sanki "Ilgın ile çıkıyorum. " Demişim  gibi baktı. Kaşları çatılmıştı.
Bencede haklıydı. Ama şakasına söylemiştim.
  Büyültülcek birşey yoktu. Söylediğimden biraz pişmandım.

" Pardon birden yazarın ikimize yazdığı replikleri hatırladım." Dediğimde direk dudağıma yapışmıştı.
Lan sokak ortasındayız! ! Bi de dudak dudağa harika!! Onu ittirdim. 
Birden dudaklarını dudaklarımdan ayırınca şaşkınlıkla bana baktı. 'Ne oluyor lan' der gibiydi. Yavaşça bize doğru kötü kötü bakan teyzeyi gösterdim. Buna karşılık kıkırdadı. Kulağıma eğilip ,

"HMM. BENİM OLAN? BUNU İYİ DÜŞÜN !" dedi. Lan bu cümle günün sözüydü sanırım. 
Cevabımı almıştım. Onur ile diğerlerine yetiştik.  Bir kafeye girip oturduk.
Benim gözüm hala camdaydı.
O an gözüme lüks bir mağazanın önünde duran anne ve kız gözüktü.
Kız heyecanla annesine vitrindeki elbiseyi gösteriyordu.
Ama sanırım durumları iyi değildi. Kızın altında pembeden griye dönmüş bir pantolon üstünde kenarı yırtılmış bir bluz vardı.  Kıyafetlerin rengi baya ağırmıştı.  Annesi ise kapalıydı. 
Üstünde rengi solmuş bir Manto vardı.  Kız annesine yalvarıyordu.
Annesi olmaz anlamında başını salladı.  Kız heyecanla parmağını "%50 İNDİRİM" yazan tabelayı annesine gösterdi. Annesinin birazda olsa Yüzünde bir tebessüm belirdi. 
Kız annesinin elini tutarak dükkana çekti. Beraber dükkana girip elbisenin fiatını sordular.
Ancak dükkandan Üzgün bir bir şekilde çıktıklarını elbisenin çok pahalı olduğunu anlamıştım. 
Küçük kız hala büyük bir istekle bir elbiseyi bir annesine bakıyordu. O sırada yerimden kalktım. 
Onur'un sorularına aldırmadan koşturdum.
Annesi kıza birşeyler anlatıyordu.  Birazını duyabilmiştim.

"Bak kızım biz çok zengin bir aile değiliz. Anlıyor musun?  Bu yüzden öyle lüks yerlerden alışveriş yapamayız.
Ama ben sana elbise dikerim. " dedi kadın.  Lanet olası paranın gözü kör olsun!! Kız ağlıyordu.
Yaşlı gözlerini silip kafasını salladı. Annesinin elini tutup yürümeye başladı. Hemen mağazaya girip görevliye

"Bu elbise ne kadar ?" Dedim.

"100 tl hanımefendi. "

"Alıyorum. Yanlız biraz hatta baya acelem var çabuk olursanız sevinirim. " dedim. Çantamdan parayı uzatıp adama verdim ve elbiseyi aldım.
Elbise poşetinin içine bir miktar para koyduktan  sonra küçük kıza bağırdım. 

"Hey küçük kız!" Kız Arkasını dönüp bana baktı. 

"Bana mı dedin abla ?"

"Sanırım poşetini unutmuşsun. " dedim. Hemen gelip elimden poşeti aldı. 
Poşetin içindekini görünce Boynuma atladı.
Bende kıza gülümsedim.  Kızla annesine el sallarken bir el belimi tuttu ve beni kendine çekti.

"İşte seni bu yüzden seviyorum.!" 

Biraz kısa oldu affedin. :( umarım beğenirsiniz voteleyin ltfen emeğe saygı

MUTLULUĞUN İÇİNDEKİ MUTSUZLUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin