"Bedenine bıraktığı her dokunuş, ruhunda oluşan kirlerden ibaret kalmıştı."
***
Çoğu beden, en acı çektikleri zamanda sadece susarak ve kendi benliklerini dinleyerek nefes almaya çalışırdı. Nefessizlik boğazına dayandığı an, bir hıçkırık ile çözülürdü düğümü ve ardından onu peşin sıra takip eden tıkanıklık, boğaz ağrısı hatırlatırdı saatlerdir susarak çektiğin acıyı. Yüreğindeki kalın parmaklara sahip olan el, hic düşünmeden bir anda avcunda olan kalbini parmaklarının arasına acımasızca sıkıştırdığında, boğazındaki düğüm tekrar birer hıçkırıkla çözülür ve bedeninin rahatladığını anlardın. Bunun aksine ağladıktan sonra beynine çöken tatlı ağrıyı herşeyiyle kabullendiğini hissederdin.
Hissedememişti.
Bedeni günlerdir ne susarak acı çekiyordu, ne de hıçkırarak.. Sadece ifadesizce odasının penceresinden boş, çöplerle dolu sokağa bakıyor, geçmişini düşünerek acı çekmek istiyordu. Acısını hissedeceği en son insan bile olmaktan çıkalı bir hafta olmuştu.
O'na dair hiçbirşey hissetmek istemiyordu artık.
Ne acı.
Ne nefret.
Ne de sevgi.
Aynaya yansıyan görüntüsüne baktı Yazgı. Dudaklarına sürdüğü kırmızı rujuna, üzerine giydiği kırmızı, diz üstü dar elbisesine baktı. Saçlarına baktı uzunca genç kadın. Uzun, beline kadar salınan kıvırcık denilecek kadar kısa dalgalara sahip olan buklelerine baktı. Gözlerine yaptığı hafif makyaj, badem gözlerini daha çok güzel görünmesine neden olmuştu uzun zaman sonra.
Aynada gördüğü kadının üzerine sinen kire, lekelere baktı dikkatlice. Yıllardır her gece ona dokunan adamın bıraktığı izlerin üzerine sinen lekelere baktı. Baktıkça gözlerine sinen acı, bedeninde hissettiği izlerden yayılan acıdan daha ağır basıyordu. Kalbi, öylece parçalara ayrılmış, bir tek gurur dimdik ayakta onu karşılıyordu baktığı heryerde. Alkışlıyordu onu yaptıklarından, düşündüklerinden dolayı. Onu öylece kullanıp bir köşeye atan, atmadan önce yine saatlerce işini gören bir adam için başı dik durduğuna gururla bakıyordu.
Aynada gördüğü başı dik kadına baktı Yazgı. Günlerdir gözünden tek bir damla yaş bile düşmeyen kadına baktı. İçindeki, aklına geldikçe ezilen biryerleri hep kendini hissettirmisti ama asla gözlerinden taşmasına izin vermeyen kadına baktı.
Uzunca baktı.
Vermeyecekti.
Herşeye rağmen asla başını eğmeyen, ezdirmeyen kadına baktı Yazgı. Öyle miydi gerçekten de?
Eğmişti başını..
O gece herşeyi gözardı ederek, gururunu hiçe sayarak eğmiş, herşeye rağmen sorgulamıştı gidişini. Tek kelâm bile haketmeyen adama sormuştu 'neden' diye. Hata mıydı yaptığı bilmiyordu ama bin parçaya bölünen kalbinde hissettiği tek şey pişmanlıktı. Tek bir söz bile etmeden gitmesine izin vermeliydi. Öylece defolup çıkmalıydı hayatından. Tek bir soru bile fazlaydı öyle birine..
Bileğine sade bir bileklik taktı Yazgı. Güzelliğini, görmek isteyen herkese gösterecek, yıllar sonra benliğine işleyen bu mekanda yapması gerekeni yapacaktı. Masada bulunan tek parfüm şişesine kaydı gözü.
-Kokuna ölürüm senin..
Gözlerini hızlıca açıp kapattı. Başını olumsuzca salladı hemen. Ona dair tek birşey bile beyninde canlansın istemiyordu. Aklına geldikce kendine olan öfkesi, nefreti gün yüzüne çıkıyor, her geçen saniye yıllarına lanet ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEKE
Ficção Adolescente| Lekelere hapsolmuş bir geçmişin, gelecekteki izleri nasıl temizlenirdi ki.. | ... 'Sorgulamadın,' dedi zihni.. 'Hiçbir zaman nasıl bir adamı sevdiğini, sana vereceği zararları, geri dönüşü olmayan günleri hiç düşünmedin..' Nabzı bile duraksayarak...