5. BÖLÜM | DÜĞÜM

31.7K 1.8K 1.3K
                                    

"Kaderleri, düğümleniyordu."

Bölüm müziği:
Perdenin Ardındakiler- Ankara'yla bozuşuruz

****

5. BÖLÜM-DÜĞÜM


Neydi?

Yıllarca adını koyamadığı, belki de koymak istemediği, kaçtığı o derin çukur neydi böyle kalbini avcuna sıkıştıran? Görmekten hep korktuğu o bal kuyusu gözlerinde günden güne daha çok kaynayan duyguları anlasa da, hapsolmaktan korktuğu o şey ne olarak adlandırılıyordu? Yapabilecekken, elinden her şey gelebilecekken, durduğu noktada sayan adımlarına karışan tedirginlik neyden kaynaklanmıştı?

Mantık, bu kadar mı güçlüydü zihninde?

Olmasaydı ne olacaktı peki? Her gün, her dakika işlerini bitirmek için an kolladığı, gelmek için sabırsızca gün içinde koşturduğu hallerine bir isim verebilecek miydi? Her gece geldiğinde sabahına yataktan çıkmak istemeyişinin, kollarını sıkıca sarmaladığı ince belin o narin dokusundan ayrılmamak için alarmını günden güne daha geç kurmasının anlamı neydi?

Neydi?

Aklı almıyordu. Geldiği durumu, yokluğuna çarpan kalbinin şiddetini ne aklı, ne bir anda her şeye kapanan mantığı almıyordu. Titreyen ellerine baktı uzunca. Oturduğu bankın sert dokusuna daha çok yayılıp etrafında gezdirdi bakışlarını kimsenin bakışlarını umursamadan.

Otogardaydı.

Herkesin yüzünde tekrar tekrar bakışlarını gezdirirken göreceği tek bir tutam kıvırcık saçın dalını farketmek için gozlerini bile kırpmaktan korkuyor, gözden kaçıracağı tek bir detay uğruna nefesini bile almak istemiyordu dikkatini dağıtmamak için.

Çaresizce gişe girişlerinde dizili insan topluluğuna baktı.

Nereye gitmişti? Nasıl gitmişti? Hiç dışarıya çıkmadığını biliyordu.

Detaylar, canından can alıyordu sanki.

Yıllarca hapis kalan ruhunun bir anda serbest kalmasının acemiliği ile ne yapabileceğini sorguluyordu saatlerce. Alışveriş yapmadığını, gezmediğini, tek bir gün şehrin tozuna karışmadığını biliyordu.

Biliyordu Serhad.

Her şeyi bilen aklının galibiyeti, kalbini ezip geçmişti acıtarak.

Günden güne bağlandığı kadının dört duvar arasında her şeyi olurken, gerçek hayatta hiçbir şeyi olamamıştı.

Kendinden nefret de etse, kendine saysa da sövse de ne yazardı bu saatten sonra? Silahını çıkarıp kafasına sıksa, yokluğunu hissetmese, daha az acırdı canı, biliyordu bunu ama önce bulacaktı.

İyi olduğunu bilecekti.

Hiçbir yeri bilmeyen hali, çaresizce ne tarafa gideceğini düşünen zihni üşüştü aklına bir anda.

Gidebilmiş miydi?

Aklına gelen her kötü ihtimali kalbi şiddetle reddederken derince nefesini çekti içine. Nefes yerine zehir dolan ciğerlerinin sıkıştığını, onu görene kadar günden güne daha çok solduracağını biliyordu içini. Bir anda alev alan mantığının külleri ciğerlerine savrulmuş, değdiği her bir nefes dalını ateşe vermişti sicim dolu közler. Aksine kalbinde hissettiği susuzluk ile yutkundu acı çekerek.

LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin