Biyolojik annemin bizi neşeyle karşılayıp üstüne bana sıkıca sarılmasını biraz garipsesem de sesimi çıkartmadan içeriye geçtim.Keşke geçmez olaydım.
Büyük abi Günberk'in kaşları çatık bir şekilde bana bakması ve girer girmez onunla karşılaşmak biraz ürkütmüştü.
Bakışlarımı antrede gezdirirken bana gülümseyen biriyle göz göze gelince karşılık olarak bende gülümsedim.
En azından gülümseyen biri vardı.
"Güneş Hanım buyurun salona geçelim." biyolojik annemin yönlendirmesiyle oturma odasına girerek herkes bir yere oturdu.Annesinin eteğini bırakmayan çocuklar gibi annem nereye ben oraya gidiyordum.
"Ee kızım nasılsın?Seninle hiç konuşamadık.Eray Abin olayı hâlâ atlatamadığını,üstüne gelmemiz gerektiğini söylemişti.Bizde psikolojik olarak daha kötü olursun diye bir süre iletişime geçemedik.Ama geçen gün Ulun senden bahsedince hem seni büyüten ailenle hem de kızımızla tanışmak için yemek düzenleyelim dedik.Aslında ben gelicektim çağırmaya ama İmay gelmek isteyince kıramadım.Bizi yanlış anlama kızım.Düşüncesiz bir anne-baba değiliz.Kızımızı en iyi tanıyan kişilerden biri öyle dediği için iletişime geçmedik.İçten içe bize kırıldıysan gerçekten özür dileriz."
Ben daha konuşmanın etkisinden çıkamadan biyolojik babam yani Mehmet Bey konuştu.
"Menekşeye katılıyorum kızım.Her evlâdın yeri anne-baba da ayrıdır.Seni 20 yıl sonra tanımış,görmüş olsak bile sen bizim canımızsın.20 yıl yanında yoktuk ama bundan sonra ki yıllarda telafi etmeyi çok istiyoruz.Bir annen,baban daha olması kulağa hoş geliyor bence.Bende isterdim iki anne,baba."
Sonlara doğru gülerek söyledikleriyle ağlamak ve tebessüm etmek arasında kalmıştım.
"İyi de babası yok diye biliyorum ben."
Ortanca abinin yani Tolun'un konuşmasıyla herkes ona bakarken ben anneme baktım.Ellerini birleştirmiş başı dik gülümseyerek bakıyordu.
"Annemle babam ayrıldı.Onunla da görüşmüyoruz." kısaca açıklama yaptıktan sonra ortama kısa süre sessizlik hakim oldu.
Menekşe Hanım ve Mehmet Bey'in konuşması samimi gelmişti bana.Hastaneden sonra hiçbir şekilde iletişime geçmemeleri sorumsuz ebeveyn olduklarını düşündürtse de işin içinden yine Eray Abim çıkmıştı.
Şaşırmadım.
Tekrardan anneme çevirdiğimde bakışlarımı yüzündeki ifadeyi çözememiştim.Tolun sırf beni zaafımdan vurmak isterken annemi üzmesi onun hakkındaki düşüncelerimi biraz daha aşağıya çekmişti.
Zaten onun da umrundaydı.
Herkesin birbirini izlemesinden sıkıldığını belli eden Ulun bana döndü.
"Elçim Abla sen ne okuyorsun?"
Ortam da ses olsun diye sorduğu soruya gülümsedim.Gerçekten tek sorunumuz benim şuan ne okuduğumdu.
Günberk'in sessizce "Ne okuduğu da çok da umrumuzdaydı." demesini duysam da ona hiç bakmadan Ulun'u cevapladım.
"Mimarlık öğrencisiyim."dediğimde kafasını yavaş yavaş salladı.
"Simay Ablam da mimarlık okuyor.Bu karışmış mevzusunu bilmeden önce aynı üniversite de olsaydınız,birbirinizi görünce şok olurdunuz." demesiyle sessizce gülerek onu onayladım.