"Tanrım. Woo cidden bu el yazısı çok tanıdık. Nerde gördüm hatırlamıyorum. Lanet olsun." Hongjoong'un stresli konuşmasıyla Wooyoung yayıldığı koltukta diklendi. "Belki bir yerde gözüne çarpmıştır." Hongjoong düşünürken ensesini kaşıdı. "Beni bilirsin. Öyle hemen her şeyi unutacak biri değilim." Woooyoung kafasıyla onayladı ve Hongjoong'un iki saate yakındır gözlerini ayırmadığı not kağıdını elinden aldı. "Yazanlar da silinmiş zaten. Ne yazdığı belli değil. Bu yüzden tanıdık geliyor olabilir mi?" Hongjoong huzursuzca çekti. "Ah. Bilmiyorum."
"Kahve yapacağım istiyor musun?" Woo'nun sorusuyla Hongjoong da ayaklandı. "Hayır. Eve gideceğim." Woooyoung ona yaklaşıp destek verircesine Hongjoong'un sırtını patpatladı. "Strese sokma kendini. Biliyorum bu defa öncekilere göre fazla zor olacak. Ama iyi iş çıkaracağına eminim." Woooyoung'ın cesaret verici konuşmasına karşı Hongjoong ona sıcak bir gülümseme sundu. Alışılmadık bir gülüştü bu. Etraftakiler sadece onun sinsi gülüşünü görürlerdi çünkü...
***
Hongjoong'dan
Eve geldiğim gibi üzerimi değiştirmiş, hiç zahmete girmeden kendimi yatağa bırakmıştım. Tanrım bu defa yardımına ihtiyacım var. Lütfen bana yardım et. Görevimin verdiği zorluğu anlamıştım. Tanımadığım, nerede yaşadığını dahi bilmediğim, yüzünü bile görmediğim adamı öldürecektim. Ve bunun için sadece bir aylık bir sürem vardı. Aksi taktirde işler yolunda gitmezse başıma gelecekleri biliyordum...
Hep özgür insanlara özenmişimdir. Kimseye bağlı olmadan yaşamak... Bunun anlamını uzun zamandır bilmiyorum ben. Küçükken hep işinin en iyisi olan bir bale dansçısı olarak hayal ederdim kendimi. Ama ben şuan buydum. Seri katil Kim Hongjoong. Kadere boyun eğmiştim sadece. Böylece hayatıma ve işime devam edebiliyordum. Bu hayatı ben seçmedim sonuçta. Yaşamaya mahkumdum. Bunu bilerek küçükken kurduğum çocukça hayalleri hep bir kenara attım. Bugün de öyle yapacaktım. Düşüncelerimi bir kenara bıraktım ve gözlerimi kapatıp uykuya daldım...
***
Yazar'dan
Hongjoong'a verilen zor görev üzerine tam tamına iki hafta geçmişti. Bu iki hafta da Hongjoong güvendiği adamlarından olan Choi San'ı Sungjin'in yanın da basit bir işe sokmuştu. Amaç sadece içeriden Hongjoong'a bilgi taşımasıydı. Sungjin'in San'a güvenip işe alması zor olmamıştı. Sungjin son zamanlar da evinin güvenlik sayısını arttırmak istemişti. Bunun nedeni ise yakın zaman da evine yapılan silahlı saldırıydı. Bu yüzden Choi San yeni ismi Park Jake'le işine başlamıştı...
***
San iki haftadır oturttuğu düzenini devam ettirmek adına erkenden uyandı ve takım elbisesini üzerine geçirdi. Tekrardan Jake olma vaktiydi. Ayna da son kez kravatını düzeltti. Son olarak sahte kimliği ve yeni model telefonunu cebine attıktan sonra çıktı evden. Gece nöbeti bugün onunla beraber yirmi kişideydi.
Sungjin'in evine yürüme mesafesinde olması için Hongjoong ona bu geniş evi kiralamıştı. Böylece arabaya ihtiyaç duymuyordu. Evin kapısını da kilitleyip anahtarları cebine attı.
On dakikadan az sürede ulaşmıştı. Büyük ve beyaz demir kapıya ilerledi. "Patron seni bekliyor Jake." San kapıda duran uzun ve kel adamın söylediklerine kafasını salladı ve açılan otomatik kapıdan içeri girdi. Büyük bahçeden beyaz ve grinin tonlarının oluşturduğu fazlasıyla büyük ve dört katlı olan köşke doğru yürümeye başladı. Cam ve kendi boyundan fazlaca uzun olan kapıyı hizmetliler açtığında oradan da en üst kata çıkmaya başladı.
Bu adam fazla zengindi... Bir mafyadan ne beklenirdi ki zaten. Ev boyunca duvardaki altın işlemeler dikkat çekiyordu. Büyük ve fazla ışıltılı avizeler göz alsa da böyle bir ev için normaldi.
Sonun da ulaştığı odanın önündeki görevliler ona girmesi için kapıyı açtılar. İçeri girdiğinde Sungjin kahverengi deri koltuğunda bacak bacak üstüne atıp oturmuş önünde dizilmiş adamlara emirler yağdırıyordu. San'ın geldiğini fark etmiş olacak ki sözlerini tamamlamadan yeni bir cümle kurmaya başladı. "Çıkın şimdi! Dediklerimi harfiyen uygulayın."
Adamlar çıktıklarında Sungjin San'ın oturması için karşısındaki çift kişilik deri koltuğu eliyle işaret etti. San oturduğunda Sungjin'in telefonu çalmış ve yanıtlamıştı.
San iki haftadır buradaydı ama bu adamın sağ kolundan ne bir iz vardı ne de hakkında bir şey öğrenebilmişti.
Sungjin bitirdiği telefon görüşmesinden sonra tekrar San'a döndü. "Bu gece benimle olacaksın. Jake biliyorum yenisin ama bakalım kumarda ne kadar iyisin. Bazen keşfedilmemiş efsaneler olabiliyor. Bunu buraya aldığım her çalışana yaptığım bir test gibi düşün. " San Sungjin yüzünden düşüncelerini dağıtıp dikkatini ona verdi."Peki efendim."
"Güzel giyin ve kendini iyi hazırla. Rakibin fazla iyi olacak. Eğer onu yenersen sana bir hediye vereceğim." San söylenenleri beyninde tarttı ve başıyla onaylayıp odadan çıktı...
***
Wooyoung saatlerdir tavanı seyreden Hongjoong'a döndü. "Daha ne kadar böyle boş boş tavanı izleyeceksin." Hongjoong sıkıntıyla iç çekti. "İçimde kötü bir his var Woo. Sanki başaramayacğım bu görevi." Woooyoung tam konuşmaya yeltenmişti ki çalan telefonuyla oturduğu yerden kalktı ve aramayı yanıtlayıp Hongjoong'un duyması için hoperlöre verdi:
"Bay Jung. Sungjin beni bu akşam kumar için davet etti. Binevi beni test edecekmiş. Hazırlıklı olduğum için kumarla bir sorunum yok. Ama eğer bu akşamki rakibimi yenersem bana bir hediye vereceğini söyledi."
İkili San'ın sakin konuşmasını dinledikten sonra Wooyoung yanıtladı."Bizi haberdar et." San onayladıktan sonra aramayı sonlandırdı Wooyoung...
***
Birazcık uzun bir süre sonra yb. Anlamadığım bir şekilde iyi gitmiyormuş gibi hissediyorum. Her neyse. Bugün okulun ilk günüydü. Gününüz nasıl geçti? Benimki normal ve biraz gericiydi ama sonradan alıştım hehet.
Woo olsa San olmasa olmazdı böylece San'ı da olaylara dahil etmiş oldum. Bakalım nasıl ilerleyecek :)
🍋 🍋 🍋 🍋 🍋 🍋 🍋 🍋 🍋 🍋 🍋 🍋 🍋
🤚🤚🤚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE ME OR LEAVE ME//SEONGJOONG
Action[TAMAMLANDI] "...Bebeğim beni sev ya da bırak bu gece..."