Güneşin hafifçe ortaya çıkmasıyla beraber ikili saatlerdir salonda oturuyorlardı. Hongjoong Woooyoung'ı ne kadar sakinleştirmeye çalışsa da onu çok iyi anlıyordu. Ne kadar kabul etmese de ondan kötü durumdaydı ama arkadışına destek olmaktı tek amacı.
"Git ve biraz uyu. Bende uyuyacağım." Hongjoong'un söyledikleriyle Woo güçsüzce ayağı kalkıp uyuyacağı odaya geçtiğinde Hongjoong da odasına geçti.
Güçsüzce yatağa bıraktı kendini. Yavaşça yanağından akan göz yaşını durduramamıştı. "Tanrım. Yalvarırım işkencemi bitir... Yalvarırım." Hongjoong sesli söylediği düşüncelerinin acınası olduğunu düşünerek incinme hissiyle gülümsedi.
Görevinin süresinin bitmesine iki gün kalmıştı ve zaman yaklaştıkça daha da çok yanıyordu canı. Bir gecede alıştığı o kokuyu unutamıyordu, her gözünü kapattığında aklına geliyordu kızıl olanın görüntüsü. Her nefes aldığında o gece onu nefessiz bırakan kızıla gidiyordu aklı. Sadece Seonghwa vardı aklında. Beynine kazımıştı her ayrıntısını. Sinsi gülüşünü, bembeyaz dişlerini, iri bakışlarını, parlak ve kızıl saçlarını...
Sadece sonsuzlukta kaybolmak istedi Hongjoong. En derine düşmek istedi...
***
Soğuk bir duşun ardından rahatlamışçasına hazırladığı kahvaltı masasına oturdu. Arkadaşının dalgınlığını fark ederek dikkatini dağıtmaya karar verdi. "Dinle Woo. Toparlamalısın. İki günümüz kaldı ve o iki günde San'ı bulup Seonghwa'nın işini bitirmemiz lazım."
Ne kadar incitsede gerçekler bunlardı ve Woooyoung'ı kendine getirmeliydi.
"Farkındayım Hongjoong. Sadece... Çoktan ölmüş olmasından korkuyorum." Hongjoong derin bir iç çekti. "O kadar kolay öldüreceklerini düşünüyor musun? Sanmıyorum ben. Hem ben bir söz verdim bulacağız onu. Şimdi kahvaltını yap."
Ikiside yemeğe başladıklarında Hongjoong aklına gelen düşünceyle konuşmaya başladı tekrardan. "Bize yardım eden adam.. Soobin ona ulaşmalıyız. Senin için kolay bir görev. Onun hakkında bilgi edin ve ulaş. Eğer şansı varsa bize 7. katın kamera kayıtlarını versin. Karşılığında ne isterse vereceğini söyle. Bende Seonghwa hakkında bilgi edinmeye çalışacağım. Böylece oyalanmadan daha hızlı şekilde hallederiz."
"Hongjoong... Dikkatli ol." Hongjoong hafif ama sıcaklık veren bir gülümseme sundu arkadaşına. "Merak etme bir sorun çıkmadan halledeceğim."
***
Kahvaltıdan sonra Wooyoung bilgisayarın başına geçmiş, Hongjoong ise çoktan evden çıkmıştı. İlk olarak aklına gelen ilk yer olan Gay Bar'a gitmeye karar verdi.
Bar kapısını yavaşça araladığında içeride neredeyse kimsenin olmadığını gördü. Bunun sebebi ise henüz gündüz olmasıydı. Gündüzleri pek kimse gelmezdi. Hızlı adımlarla bar tezgahına yöneldi. Tanıdık ve aradığı yüzü gördüğünde derin bir nefes verdi.
Barmen arkadaşı da onu fark edip şaşırmıştı. "Hey Joong. Uzun süredir görmemiştim seni." Hongjoong ona daha çok yaklaşıp bar sandalyelerinden birine oturdu ve dikkatini tezgahın arkasındaki barmene vererek konuştu. "Jae.. Bir konu da yardımına ihtiyacım var."
Jae tezgahın arkasından geçip Hongjoong'un yanındaki bar sandalyesine oturdu. "Dinliyorum."
"Benimle gördüğün adamı hatırlıyor musun?" Jae bir süre hatırlamaya çalışarak düşündükten sonra konuşmaya başladı. "Hım evet kızıl saçlı olan değil mi?" Hongjoong başıyla onayladyıp sözüne devam etti. "Benden sonra hiç geldi mi bir daha."
"Üzgünüm cidden hatırlamıyorum ama senin için randevu listesine bakacağım."
Jae yerinden kalktı ve kasa tarafına yönelip bir defter çıkardı. Son bir haftanın randevularını incelemeye başladı. Kısa bir süre göz gezdirdikten sonra gözleri aradığını bulmuşçasına tek bir noktada takılı kaldı."Hah. İki gün önce, gece için randevusu varmış. Tek kişilik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE ME OR LEAVE ME//SEONGJOONG
Action[TAMAMLANDI] "...Bebeğim beni sev ya da bırak bu gece..."