Hongjoong kaç saat ağladığını hesaba katmayarak yorgunluktan uyuya kalmıştı. Wooyoung uyanmasın diye Hongjoong'un odasından çıkarken arkasından kapıyı kapatmıştı. Saatlerdir onu sakinleştirmeye çalışmış, en sonunda Hongjoong dayanamayıp uykuya bırakmıştı yorgun bedenini. Wooyoung biraz rahatlamışçasına kendisini koltuğa attı ve telefonuyla ilgilenmeye başladı.
Saat neredeyse gece yarısını gösteriyordu. Sıkıntıyla derin bir iç çekti ve oturduğu yerden kalkıp mutfağa yöneldi. Dolaptan temiz bir su bardağı çıkardı ve tezgahtaki sürahiden bardağa biraz su doldurup tek dikişte içti. Birden beyninde yankılanan Hongjoong'un ağlama ve yakarış sesleri tekrardan başa sarınca bir anlığına dalmıştı. "Ahh Hongjoong. Ne zaman bitecek işkencen?" İlk defa görmüştü bugün onun ağlayışını ve saatlerce dinlemişti. "Kim bilir ne kadar zordu o göz yaşlarını saklaman.." sessizce kendi kendine söylenerek salona yönelip kendini koltuğa bıraktı ve gözlerini zor da olsa kapattı.
***
Wooyoung mutfaktan gelen seslerle gözlerini araladı ve yerinde doğruldu. Doğan güneş ışınlarını tam olarak salona yansıtıyordu. Merakla mutfağa adımladı ve Hongjoong'un ağrı kesici bir hapı ağzına attığını gördü. Hongjoong suyla beraber hapı yuttuktan sonra Woooyoung'a döndü. "Bugün sahile gidebilir miyiz?" Woo böyle bir soru beklemiyormuşçasına önce dyraksadı ama sonrasında hemen cümlelerini toparlamıştı. "Olur tabi. Ama önce kahvaltı yapmalıyız. Şöyle yapalım ben kahvaltıyı hazırlayayım sende duş al. Sonra çıkarız." Hongjoong onaylar şekilde mırıltılar çıkardıktan sonra mutfaktan çıktı ve banyoya ilerledi.
Önce kıyafetlerini üzerinden sıyırdı. O kadar yorgun hissediyordu ki bunu yaparken bile zorlanmıştı. Ardından duşa girdi ve soğuk suyun vücudunu kendine getirmesine izin verdi. Tanrım. Nasıl yapacağım? Düşünceleri yine Seonghwa'ya kaymıştı. Daha doğrusu dünden beri tek düşündüğü oydu. O ve onu nasıl öldüreceği. Sonuçta kimse sevdiğini elleriyle öldürürken hoşlantı duymaz. Öyle değil mi?
Son işlerini de halledip banyodan çıkmıştı. Temiz kıyafetler giydikten sonra Woooyoung'ın yanına gitti ve çoktan hazırlanmış olan kahvaltı masasına oturdu. "Senin için portakal suyu sıkmamı ister misin?" Hongjoong hayır anlamında başını iki yana sallayınca Wooyoung onaylayıp Hongjoong'un karşısına oturmuştu. "Güzelce yemelisin. Yoksa zorla yediririm." Woo'nun tatlı azarlamasına karşı Joong her ne kadar gülmek istesede onu durduran, daha önce hissetmediği bir his vardı içinde. Bu yüzden bir tepki vermemeye karar verip güçlükle yemek çubuklarını eline aldı ve zorla da olsa yemeğe başladı.
Sessiz ve konuşmasız bir kahvaltı sonrası Hongjoong üzerine siyah düz, hafif boğazlı bir tişört, normalde giydiklerinden biraz daha kalın bir gömlek ve siyah bir pantolon geçirmişti. Her zamankinden çok daha derli toplu görünüyordu. Normalde olsa file çoraplar, kısa şortlar, ojeler gibi aptal insanların bir erkekte yadırgayabileceği her şeyi yapabiliyordu ama şuan bunu bile umursayacak durumda değildi. Ayakkabılarının bağcıklarını bağladıktan sonra odasından çıktı.
Woooyoung'ın çoktan hazırlanmış olduğunu görünce direkt dış kapıya yönelip açmıştı. Woo da çıktıktan sonra kapıyı kilitleyip asansörü beklemeye başladılar...
***
Arabada da evdeki gibi çıt çıkmıyordu. Yarım saat süren yolculuk sonrası arabadan inip kumlara doğru yürümeye başladı ikili. Hongjoong yeterli olduğunu anlayınca suyla arasında biraz mesafe bırakarak kumlara oturdu. Wooyoung da arkasından gelip yanına oturmuştu. İkili bir süre daha seesiz kalmayı seçmiş, sadece suyun sesini dinlemişlerdi.
"Neden sahile gelmek istedin?" Woo'nun ani sorusuyla Hongjoong gözlerini diktiği noktadan ayırmayıp sadece konuştu. "Kendime bir söz vermiştim. Aslında... Ben en son sahile aşık olduğumda gelmiştim. O zaman küçüktüm. 14 yaşlarımda... Kendime bir söz vermiştim eğer aşık olduğum kişiyi elde edemezsem bir daha gelmeyecektim buraya. Edemedim ve zaten sonra hiç aşık olmadım. Ta ki Hwa'yı tanıyana kadar. Ama ben o gün bir söz daha vermiştim eğer bir gün yine aşık olursam sevdiğim adamla geleceğime... Sanırım gelmeyeceğiz asla beraber. Bende bu saçma sözü bozmaya karar verdim kendi içimde."
Woo derin bir iç çekti."Yapmaya karar verdin yani?" Hongjoong birden duraksasa da yanıtlamıştı. "Başka şansım var mı Woo? Bende bilmiyorum nasıl yapacağım ama yapmazsam olacakları çok iyi biliyorum... Sen şimdiye kadar görmedin hiçbir görevde başarısız olduğumu. Aslında oldum... İlk görevimdi ve çok ağırdı. Fakat cezası daha da ağır olmuştu..." sonlara doğru sesi hafif kısık çıksa da Wooyoung onu anlamıştı."Her kararına saygım var... Ama Joong... Her neyse..."
Hongjoong daha da çok üstelemeyip başını Woooyoung'ın omzuna yasladı ve suyun gelgitini izlemeye devam etti...
***
Hongjoong'un giydikleriiii
🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋
Umarım güzel gidiyorduuur
🤚🤚🤚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE ME OR LEAVE ME//SEONGJOONG
Action[TAMAMLANDI] "...Bebeğim beni sev ya da bırak bu gece..."