Hongjoong'un bugünlük görevi bitmişti. Günün yorgunluğyla kendini evinin yakınlarındaki ve sürekli gittiği gay bara atmıştı. Hongjoong kalabalık içinde bile yalnız olan biriydi. Ama bu bara gelmeyi severdi en azından başka insanların yüzünü görebiliyordu ve eğlenebiliyordu.
Her zamanki içkisinden sipariş etti ve kuytu köşesine gidip oturdu. Etrafı süzdü. Genelde göze çarpardı ve insanların dikkatini çekerdi ama bura da rahattı. Kendi gibi bir çok insan vardı. Tabii ki Hongjoong cazibesi çok ayrı bir şeydi fakat kendini korumayı biliyordu. Bu yüzden bu barda fazla bilinir ve kimse ona iltifat etmeye bile kalkışamazdı. Bu gencin karanlık bakışları bile insanları ürpertirdi çünkü. Küçük cüssesine göre fazla güçlüydü. Vücudunu ortaya atan kıyafetler giyerdi sürekli bu yüzden korkmadan.
Bakışlarını etrafta gezdirmeye devam ederken gözüne takılan gençle bakışlarını onda durdu. Kendisi gibi onun da siyah ojeleri vardı. Sert bakışlı ve acımasız görünüyordu. Parlak ve kırmızı saçlarıyla çok uzaktan bile fark edilebilirdi. Giydikleri pahalı şeylere benziyordu. Kırmızı, kadife bir pantolon, düğmelerinin neredeyse yarısından fazlası açık olan siyah bir gömlek ve yine kırmızı ve kadife bir ceket vardı üzerinde. Gömleğinin açık düğmelerinden göğüs kasları görünüyordu. Boynunda ise siyah ve gri detayları olan bir choker ve dört tane farklı boyutlarda zincir ayrıca gümüş olan kolyeler vardı. Parmaklarında ise yine gümüş olan yüzükler ve bir bileğinde ise zincir bir bileklik vardı.
Oldukça şık görünüyordu. Hongjoong ondan etkilenmiş gibi duruyordu. Bakışlarını ona diktiğinin farkında bile değildi. Kızıl olan onun bakışlarını fark edince o da ona baktı ve bakışları buluşmuştu. İri gözlerinin içinde kaybolmuştu Hongjoong. Birbirlerini bakışlarıyla yediler bir kaç dakika. Kızıl saçlı gencin yanına siyah saçlı ve uzun boylu bir adamın yaklaşmasıyla bakışları birilerinden ayrılmıştı. Hongjoong'unkiler hala ayrılmamıştı ama kızıl olan yanına gelen adamla ilgileniyor ve konuşuyordu. Adamdan rahatsız olduğu belliydi sadece kırmak istemiyor gibi duruyordu.
Hongjoong bir kaç dakika daha seyretti. Kızıl saçlı olan artık sıkılmışa benziyordu bu adamdan. Hongjoong gözlemledikleriyle oturduğu yerden kalktı ve yanlarına yürüdü. "Sevgilim. Seni bekliyordum bende." Hongjoong'un konuşmasıyla adam yanıtladı. "Sizi baş başa bırakayım." adam konuştuktan sonra yürüyerek kalabalıkta kayboldu. Kızıl olan tepkisizce Hongjoong'a döndü. "Neden yaptın bunu." içkisinden bir yudum aldı ve cevabını bekledi. "Rahatsız olmuşa benziyordun. Ben Joong. Memnun oldum." el sıkışmak için bir elini kızıl olana uzattı. Karşılık alıp el sıkıştıklarında karşısındaki beden konuşmaya başladı. "Bende Hwa."
Hongjoong sinsice yandan gülümsedi. Hwa denen bu adamdan gözlerini alamıyordu. Anlaşılan bu karşılıksız değildi. Hwa onu bir anda belinden kavradı ve kendine çekti. "Bu gecelik benim ol." Hongjoong zor biriydi. Ama bu adam... Ona kendini güvenle bırakabilecek gibi hissediyordu. "Seve seve." Hwa Hongjoong'un elinden tuttu ve arkasından sürükleyerek barın arka tarafında bulunan odalardan birine götürdü. Kapıyı arkasından kilitledi ve Hongjoong'u yatağa fırlattı.
"Bir süredir seni izliyorum ve dudakların... Tadına bakmak istiyorum." Hongjoong'un konuşmasıyla Hwa yatakta yatan bedene eğildi ve dudaklarını onunkilerle birleştirdi. Hongjoong ağzına gelen içki tadıyla hoşnut olmuş Hwa'nın dudaklarına daha da çok bastırmıştı kendini. Hwa onun alt dudağını emmeye başlayınca Hongjoong da Hwa'nın üst dudağıyla uğraşıyordu. Bir süre sonra dilleri birleşti ağızlarının içinde ve Hwa Hongjoong'un dilini emmeye başladı. Dudaklarıyla onun diline yaptığı ileri geri hareketleriyle Hongjoong minik bir inleme bırakmıştı sonunda.
Hwa dudaklarını onunkilerden ayırdı ve küçük olanın uzun botlarını ayaklarından çıkardı. Sonrasında ise Hongjoong'un boynuna eğildi ve öpücüklerini ve ısırıklarını bırakmaya başladı. İlk önce köprücük kemiklerine sonra tişörtünü çıkartıp yavaş yavaş karnına indi Hongjoong'un inlemeleriyle. "A-AH... İnanır mısın bilmiyorum ama... Bu benim ilkim olacak." Hwa duyduğuyla öpücüklerini durdurdu ve gözlerini onunkilerle buluşturdu. "Yeterince nazik olmaya çalışacağım." konuştuktan sonra öpücüklerini tekrardan süt kadar beyaz cilde bırakmaya devam etti. Öpücüklerini kasıkalarına da indirdikten sonra Hongjoong şortunu ve boxerını nazikçe çıkardı. Ardından Hongjoong da Hwa'nınkileri çıkardı.
Hwa tekrardan Hongjoong'u yatağa yatırdı ve şifonyerin çekmecesinden kayganlaştırıcı çıkartıp sürdü. Yavaş kareketlerle Hongjoong'un girişine bir parmağını soktu. Hongjoong bunun ardından boğuk bir inleme bıraktı. Hwa ikinci parmağını nazikçe onun girişine itti. Makas ve ileri geri hareketleriyle Hongjoong'un deliğine yeterli genişliği verdikten sonra parmaklarını çıkardı ve kendini onun girişine konumladı. Hongjoong biraz korkup, tereddüt etsede onun içine girmesine izin verdi. Ama anlayamıyordu. Bu adamda çok başka bir şey vardı. Anlayamadığı. Güven veren bir şeyler....
Hwa yarısına kadar bile girmemişti ama Hongjoong acıyı hissediyordu. Seonghwa onun korktuğunu anlamıştı, her ne kadar saklamaya çalışsa da. "Korkma. Nazik olacağım." Hongjoong gözlerini kırpıştırarak onayladı. Hwa yarıya kadar içine yavaşça girdiğinde Hongjoong acı ve zevkle dolu yüksek sesli bir çığlık bırakmıştı odaya. "Tanrım.... Nasıl bir zevk bu. Ah a-ahh" Hongjoong inlemeleriyle konuşunca gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. "Yap şunu. Hepsini alabilirim." Hwa duyduğuyla Hongjoong'un içine nazik ve yavaşça tam anlamıyla girdi. Hongjoong tekrardan bir çığlık bırakmıştı dudaklarının arasından.
Hwa ileri geri hareketlerini başlatmıştı ve Hongjoong'un içinde gel gitler yapıyordu. İkisinin inlemeleri ve terleri birbirininkilere karıştı. Hongjoong Hwa'nın kasıkalarına, Hwa ise Hongjoong'un içine gelmişti. Ikiside yorgun düşüp kendilerini yatağa attılar. Kolları birbirlerini sardı ve sarılarak uykuya daldılar. Bir daha tekrarı olmayacağını bildikleri bu gecenin tadını çıkardılar...
***
Hwa'nın üzerindekiler bunlardı...
🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋
🤚🤚🤚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE ME OR LEAVE ME//SEONGJOONG
Aksiyon[TAMAMLANDI] "...Bebeğim beni sev ya da bırak bu gece..."