9

250 40 0
                                    

"Gidelim mi?" Hongjoong'un sessizliği bozan sorusuyla Woo cevap olarak ayaklanmıştı. Yarım saatten fazladır ikiside konuşmamış, sadece suyun onları rahatlatmasına izin vermişlerdi. Ne kadar mümkünse bu...

Aynı yolculuktan sonra eve gelmişlerdi. Hongjoong odasına gitmiş, Wooyoung ise salonda oturuyordu. Evin bu kadar sessiz olmasına dayanamayıp ayaklandı ve mutfağa yöneldi. Yemek pişirmek en iyi kafa dağıtma şekliydi şuan için. Gerekli malzemeleri tezgaha dizdi ve ellerini yıkayıp önlüğü beline bağladı...

Kısa bir süre sonra her şey tamamdı. Masayı bile hazırlamıştı. Yaklaşık iki saattir mutfaktaydı ama Hongjoong'dan ses çıkmıyordu. Odasına yönlendi ve kapıyı tıklattı ve içeriden ses gelmeyince kapıyı sessizce açtı. Gördüğü manzara yere oturmuş ve dizlerini kendine çekmiş şekilde tek bir noktaya odaklanmış bir Hongjoong'du. Fazlasıyla dalgın görünüyordu bu yüzden Woooyoung'ı fark etmemişti bile. Wooyoung bunu fark edince  Hongjoong'un önüne çömelip omzuna hafifçe dokundu birkaç defa. Hongjoong ani hareketle irkilmiş ama kendine gelmişti birkaç saniye sonra. "Yemek yiyelim." Woo'nun konuşmasıyla Hongjoong kafasını onaylar şekilde sallamış oturduğu yerden kalkmıştı.

İkiside yemek masasına oturduğunda ortamı tekrardan sessizlik kaplamıştı. Wooyoung Hongjoong'a odakladı bakışlarını. Hongjoong fazlasıyla dalgın bir tavır sergiliyor, gözlerini sadece önüne dikmişti. Elindeki çubukları bir anda masaya bıraktı ve ani bir hareketle ayağı kalktı. "Yemek istemiyorum Woo." tekrar odasına döndüğünde Wooyoung ona itiraz etmemişti.

***

Saat gece yarısını gösterirken Wooyoung salonun ortasında endişeli bir şekilde volta atıyordu. "Hongjoong. Bir şey olduğuna eminim." Hongjoong tüm gün odadan çıkmamış ama Woo'nun endişesi üzerine salona, onun yanına gelmişti. "Sadece bir saat daha bekleyelim. Hem çok geçmedi yirmi dakika oldu neredeyse." Hongjoong arkadaşını sakinleştirmek istercesine ruhsuz bir şekilde konuştu.

San bugün arama saatini yirmi dakika geçirmişti. Normalde olsa dakikası dakikasına arardı. Daha önce böyle bir gecikme olmamıştı. Wooyoung ise ona bir şey olduğundan endişeliydi. Yirmi dakikadır salonun ortasında bir ileri bir geri yürüyüp duruyordu. Ama beklemekten başka bir şansı yoktu...

***

Burnuna gelen keskin bir kokuyla gözlerini açmaya çalıştı San ama başarısızdı. Her yer kapkaranlıktı ya da o öyle görüyordu. Boğazı kurumuş, nefesi düzensizleşmişti. Bileklerinde bir baskı hissediyordu. Büyük ihtimal kalın halatlarla kolları bağlanmıştı. Hiçbir şey hatırlamıyordu. Son hatırladığı ofisinde arkası dönük pencereyi izlemesiydi. Sonrası ise... Yok... Oturduğu tahta sandalye iyice rahatsız etmeye başlamıştı. Kalçası ve sırtı ağrımaya başlamıştı bile.

Bir anda gözlerindeki kalın ve siyah kumaşın açılmasıyla irkilmişti. Gözlerini açan beden sonrasında karşısındaki sandalyeye oturmuş ve sandalyede iyice yayılmıştı. Adamın yüzü karanlıktan dolayı görünmüyordu. Bulunduğu yeri iyice süzüp aklına kazımaya çalıştı San. Küçük bir penceresi olan bu yere sadece bu pencereden ince bir ışık sızıyordu ki bu ışık ise gece olduğundan çok daha azdı. İlk uyandığında burnuna gelen keskin kokunun yanındaki benzin bidonlarından geldiğini anladı. Burası bir nevi depo gibi bir yer olmalıydı.

"Kimsin?" San'ın sesi kontrol edemeyeceği kadar sert çıkmıştı. "İyi uyudun mu?" karşısından alaycı bir ses gelince daha da sinir olmaya başlamıştı. "Neden buradayım?" adam umursamazca kıkırdadı. "Hemen konuya gir diyorsun yani Jake. Ah pardon Choi San. Immm bir bakalım Choi San. 23 yaşında. Kang Younghyun adı altında çalışıyor. Ortaokul sonda yapılan zorbalıkla nedeniyle okuldan ayrılmış. Sonra ise Younghyun'un yanında çalışmaya başlamış. Yanlış mıyım? "

" Kimsin dedim? Bu bilgilere nereden ulaştın?" adam tekrardan kıkırdadı."Beni hafife alma Choi. Soruları ben sorarım. Cevap vermesi gereken sensin. Şimdi işimi zorlaştırma ve sorularıma cevap ver. Her yanıt alamadığım soruda daha çok canını yakarım. Kim Hongjoong. Bana onu anlat. Hakkındaki her şeyi. Yaşı? Geçmişi? Ailesi? Arkadaşları? Ve beni öldürmeye ne zaman geleceği... " sonlara doğru kısılan sesiyle San son  sözüyle kim olduğunu anlamışçasına yanıtladı."Park Seonghwa böyle bilgiler bize verilmez biz sadece verilen görevi yerine getiririz."

Seonghwa kıkırdadı ve yumruğunu San'ın çenesine geçirdi. "BANA KİM HONGJOONG'U ANLAT!" San yediği yumruğun şokuyla daha da sersemlemiş susmayı tercih etmişti. Bu sefer gözüne inen yumrukla sadece kıkırdamıştı. "Bunun sinirini benden çıkarabilirsin Seonghwa. Ama sana onun hakkında tek bir bilgi bile vermeyeceğim." San vazgeçmişçesine vücudunu daha da çok serbest bıraktı sandalyeye....

***

Bölüm sonuuuu

🤚🤚🤚🤚

🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋

LOVE ME OR LEAVE ME//SEONGJOONG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin