BÖLÜM 10: "ÇOCUKLUĞUMUZUN BİRBİRİNE DOLANMIŞ HÜZÜNLERİ"

74 1 0
                                    


Uzun süre sonra burada olmak haarika bir duygu. Burayı atmayı düşünmüyordum bölümü fakat yorumlarınız olmadan yapamıyorum.🫶🏽

keyifli okumalar dilerim.<3

Çocuklar hep mutlu olur derdiler.
Çocuklar hep güler,
Hep eğlenir,
Hep cıvıl cıvıl ve masum olur derdiler.
Fakat bazı çocuklar hiç gülmedi,
Hiç eğlenmedi,
Hiç mutlu olmadı.
Bazı çocuklar hep ağladı,
Hep acı çekti,
Hep üzüldü.
Bazı çocukluklar paramparça oldu,
Kimse inanmadı, kimse görmedi, kimse duymadı.
Bazı çocukluklar geçmişten çığlık attı, sustular.
Çocukluğumuz hüzünle doldu taştı
Ve birbirine dolandı sonsuz hüzünlerimiz.

Küçüğüm – Sezen Aksu

Bölüm 10: "Çocukluğumuzun Birbirine Dolanan Hüzünleri"

Zaman durdu bir anlığına ve çocukluğum film şeridi gibi önümden geçti. Paramparça acılarım saçıldı etrafıma. Toplamak istedim fakat acılarımın keskin parçaları ellerimi kesti, kan revan içinde kaldım. Asık suratlar, moraran tenler, şişen gözler ve ağlayan çocuklar geçti gözümün önünden.

Acıya bulanmış küçük bedenler geldi gözümün önüne. Topallayan, acıdan suratını ekşiten, asla gülmeyen bedenler. Çocuklara ait olan bedenler ve yetişkinlere ait olan ruhlar. Yaşlanmış, paramparça edilmiş, çekilmiş ruhlar.

Benim gözümün önünden geçen çocukların yüzü herkesin düşündüğünün aksine asla gülmüyordu. O çocukların mutlulukları kısa süreliydi, göz açıp kapayıncaya kadar yok oluyordu mutluluk hisleri. Gülüşleri sadece saniyeler içinde solan çocuklar tanıyordum. Hiçbiri ışıldamıyordu, hepsinin gözünün feri sönmüştü.

Çocuk denildiğinde, herkesin aklına neşe, eğlence, rengarenk balonlar, gülen yüzler gelirdi belki de fakat herkes görmezden gelirdi diğer çocukları. Evinde her gün şiddete şahit olan, şiddet gören çocuklar unutulurdu. Sokaklarda dilenen, kir pas içinde kalmış, çaresiz bakan çocuklar unutulurdu. Çünkü o çocuklar bu dünyaya, bu hayata, bu insanların içine ait değildi.

O çocuklar kimsesizdi, o çocuklar terk edilmiş ve yalnızlıklarıyla baş başa bırakılmış çocuklardı. Onlar görünmezdi, kolay kolay kimse göremezdi o küçük bedenleri. Onlar bu dünyanın bütün yükünü sırtlarında taşırdı ve kimse de 'gel ben taşıyayım yüklerini' demezdi. Ve o çocuklar böyle büyürdü.

Büyürlerdi fakat çocuklukları onları bırakmazdı. Çocukluklarının çığlıkları susmazdı. O çocukluklar kaybolurdu, unutulmak istenirlerdi fakat çığlık atmayı bırakmadıkları için asla unutulamazlardı.

Hüzünlere boğulan çocukların hikayesiydi bu.

"O öldü," diye fısıldadım, kontrolsüzce. "Kanı ellerimde."

"Kim öldü?" Uzay beni daha sıkı sardı. Kollarının arasında bir anlığına her şey geçebilirmiş gibi geldi fakat bu his uzun sürmedi. "Kimden bahsediyorsun, Dolunay?"

"O... O... Öldü o. Ben... Ellerim... Kan..." Ne dediğimi anlamayarak kekelemeye devam ettim ve bedenim her geçen saniye daha fazla titredi. Uzay başımı kaldırdı ve yüzümü ellerinin arasına aldı. Gözlerimi yüzüne kaldırabilecek gücüm yoktu fakat Uzay başımı yukarı kaldırarak ona bakmamı sağladı. Gözlerim ıslak ıslaktı, ellerim terliydi.

Kaybolmuş Çocuklukların ÇığlıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin