BÖLÜM 4: "KOZASINA HAPSOLAN KELEBEĞE VE ÖZGÜRLÜĞE DAİR"

154 24 172
                                    

Keyifli Okumalar!🖤
Umarım her şeye rağmen seversiniz...
Lütfen yazım yanlışlarına falan dikkat etmeyin, düzenlemeye zamanım olmadı...

BÖLÜM 4: "KOZASINA HAPSOLAN KELEBEĞE VE ÖZGÜRLÜĞE DAİR"

Beni kozama hapsettiler,
tutsak ettiler
ve kelebek olmama izin vermediler.
Kanatsız kaldım,
yaşama tutunamadım.

Bölüm 4: "Kozasına hapsolan kelebeğe ve özgürlüğe dair"

2005

Kelebek kozasının içine hapsolmuştu, ne yapsa da bir türlü oradan çıkamıyordu. Kelebek olabilmesinin önünde sadece bir engel vardı, o da tutsak olduğu bu kozaydı. Ama o sadece tırtıl olabiliyordu ve tırtılken bile özgür değildi. Kozasının içine hapsolan tırtıl dünyayı keşfedemiyordu, kendini keşfedemiyordu ve hayatı deneyimleyemiyordu. Ama en önemlisi de, bu küçük tırtıl arkasına kanatlarını takıp uçarak özgürlüğün tadına varamıyordu. Ve bu onu en çok yaralayan şeydi.

Küçük tırtıl artık tüm umutlarını yitirmişti. Bu kozadan bir gün kurtulacağına dair tüm inançları yok olmuştu. Kendini hem buraya hem de kalbine ve ruhuna tutsak hissediyordu. Her geçen gün umutları daha fazla yok oluyordu ve her geçen gün bu küçük tırtıl daha da güçsüzleşiyordu. Belki de kelebek olamayacaktı. Belki de özgürlüğün ve hayatın tadına varamadan göçüp gidecekti dünyadan bu küçük tırtıl...

Benim adım Efsa.
Sanırım artık 6 yaşında değilim, tam olarak kaç yaşında olduğumu bilmiyorum.
Ve benim hikayem bu küçük tırtılın hikayesine benziyor.

Kelebek olmayı, uçmayı ve özgürlüğü her bir zerremle arzulasam bile kötü kalpli kral buna engel oluyordu. Kozamda yaşamaya çalışmak beni çok yormaya ve zorlamaya başlamıştı. Bu hayat kolay kolay alışabileceğin bir hayat değildi. Ne kadar zaman geçse de hala can yakıyordu yaşananlar.

Çocuk yaşımızda büyümek zorunda kalmıştık, küçük bedenlerimize büyük yaşanmışlıklar sığdırmışlardı. Küçüklüğümüze bakmayın, içimizde çok acı barındırıyorduk hatta belki de bazı yetişkin insanlardan bile daha olgunduk. Burada geçen zaman bize olgunluğu öğretmişti. Burada geçen zaman bize acımasızlığı, kötülüğü, pisliği ve sokakların tehlikesini öğretmişti.

Çocukluklarımızı elimizden almışlardı ve onu bir daha geri alamazdık biliyorduk. Çocukluğumuz heba olmuştu. Kule gibi duran çocukluklarımızı tek tek devirmişlerdi, geriye yıkık dökük bir enkaz bırakmışlardı. Çocukluğun gerçekten ne olduğunu bile unutmamızı sağlamışlardı. Çünkü onlar bizi gerçek hayatla çok erken tanışmak zorunda bırakmıştı.

Ne kadar zaman geçmişti, inanın bilmiyorum ama bana bir ömür gibi hissettirmişti. Bu ömrün her geçen günü çocuksu umutlarımı daha fazla yitirmiştim ve geriye hiçbir şey kalmamıştı. Kelebeklerin aşıladığı umudu dahi unutmuştum, artık kelebekler bile acı veriyordu. Tüm bakış açım değişmişti kelebeklere ve hayata dair. Kelebeğin kozasına tutsak olduğunu ve bazen oradan kurtulamadığını anlamıştım. Aynı benim gibi.

Kısacık ömrümünü bile yaşayamıyordu kelebek ve bu kısacık zaman bile onun için bir ömürdü.

Burada, bu çöplükte, bu enkazda bir ömrümü geçirmiş gibi hissediyordum. Babamın geleceğini umut ederdim ya, gelmeyeceğini kabullenmek uzun zamanımı almıştı. Babamın gelmeyeceğini idrak ettiğim ve kabullendiğim gün ben büyümüştüm. Çocuk yaşımdan çıkmış, bir yetişkin olmuştum. Hayatın gerçek yüzüyle tanışmak zorunda kalmıştım. Sadece altı veya yedi yaşımda büyümek zorunda kalmıştım ben. Bu hayatla tanışmak için fazla küçük bir yaştı.

Kaybolmuş Çocuklukların ÇığlıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin