Aradan bir hafta kadar geçmişti. Defteri bir daha bulamamıştım. Aslında fazla meraklı olmayan yanım bu işi bırakmamı söylüyordu. Haklıydı da. Annem de olsa özeldi sonuçta.
Bugün son bir kez deneyecektim. Zaten yarın sınavlar başlıyordu,vaktim olmayacaktı. Bugün annem yakın bir arkadaşı olan Esma teyze ile çarşıya gideceklerdi. Muhtemelen ben okuldan döndüğümde hala dönmemiş olacaklardı. Yani inşAllah.
Kendi kendime plan yaparken hocanın bana seslenmesiyle girdiğim alemden çıktım.
-Zeynep?
-Efendim hocam?
-Soruya cevap versen diyorum.
Ne sorusu ya? Ayrıca bu hocalar niye inadına Zeynep diyorlar bana?
-Hocam kusura bakmayın duymamışım soruyu neydi?
-Niye dinlemiyorsun dersi?
-Dalmışım biran.
-Boşluğa ne gelir?
Tahtaya baktım. Ders ingilizceydi ve akıllı tahtadan işliyorduk. Yine bir grammer sorusu. Hertürlü sallayacağım için ne sorusu olduğunun bir önemi yok.
-She have been studying?
-Evet,present perfect contınuous olduğu için have been studying gelir.
Cam tarafından bir itiraz geldi.
-Ama hocam present perfect olmaz mı?
Gerisi benim için önemli değildi. Nasıl olsa sallamış ve tutturmuştum. Şimdi alemime geri dönebilirdim.
Evet nerede kalmıştım; heh,komodinlere baktım. Aynanın çekmecesine ve dolabına baktım. Bir tek gardrop kalıyordu. Orada da bulamazsam merakım kendine başka birşeyler bulmalıydı. Zira sıkılmıştım bu işten. Anneme yakalanmamak zor işti. Karıştırdığım yerleri farketmesin diye aradığım süreden daha uzun süre harcıyordum. Hem de sınavlar başlıyordu ve kesin çakacağım dediğim 3 tane sınav vardı. Bunlar kesindi,gerisi Allah kerimdi. Birisi az önce soruları atıp tuttuğum ingilizce diğeri almanca,sonuncusu ise kimyaydı. Dil derslerini liseye geçtiğimden beri sevmiyorum. Kimyayı ise oldum olası..
Sonunda ders bittiğinde kızları yaka paça sürükleyerek sınıftan kaçarcasına çıkardım. Açtım ve bir dakika daha o sınıfta kalırsam hocanın gelip nutuk çekme ihtimali yadsınamayacak kadar yüksekti.
Kantine inip birşeyler aldık ve bir masaya oturup keyifle yemeye başladım. Yemek yemek de ayrı bir şey ya! Tostumu bu sefer Azra'dan önce bitirdim. Şeyda da her zamanki gibi yavaş yavaş yiyordu. Galiba ondan bu kadar zayıftı. Tamam ben de obez falan değilim çok şükür de..Üflesen uçacak gibi geliyordu bazen bana. Böyle kolumun altına alıp koruyasım falan. Ama kız benden daha güçlüydü orası ayrı bir dünya. Azra da ben de bu güce bazen şaşırıyorduk.
Ben kızları incelerken Azra kendisini benim bulaştırdığım wattpadden bir kitap söyledi. Elif Gibi Dik.
-Elif Gibi Dik,sanki ismi tanıdık geliyor.
-Elif Gibi Sevmekten geliyor olmasın?
Pis şair. Tabi ki okumuştu o kitabı. Şeyda'ya dönüp;
-Bir şeyi de bilme,gıcık şair.
-İnşAllah be kuzu,o günleri de göreceğiz inşAllah.
Onu umursamayıp Azra'ya döndüm;
-Nasıl bir kitap?
-Dini,çok hoşuma gitti.
-Hmm yukarı çıkınca bakayım.
Şimdiye kadar wattpadde bir çok,oldukça çok,kitap okumuştum. Ama hiç dini hikaye okumak gelmemişti aklıma. Daha doğrusu öyle kitapların olduğunu bile bilmiyordum. Olması normaldi aslında. Sadece ben hiç okumamıştım. Merak ettim konusunu.
-Konusu ne?
-Ben de daha okumadım ama kapağı falan çok güzeldi.
Evet kitapları kapaklarına ve arkasındaki yazıya göre değerlendiren çoğu insandan birileriydik.
Öğrenciler için zil çaldığında çoğu kişi duymamış gibi davranıyordu. Bizim gibi. Bana göre öğrenciler zilinden çok öğretmenler zili bizim içindi. Çoğu kişide olduğu gibi.
Sınıfa girdiğimde cebimden telefonu çıkarıp okulun internetine bağlandım ve hemen kitabı yükledim. Derste okuma olasılığını düşününce telefonumu sevdiğime ve yaban ellere-hocalara- vermek istemediğime kanaat getirdim ve bunu da eve sakladım. Ama merak da ediyordum bir yandan. Zaten bu yüzden kitapları başladığım gün bitiremezsem öbür gün öğlene kadar bitirirdim mutlaka. Hep meraktan. Saçma sapan şeylere meraktan takılıp kalıyordum bazen. Normal bir insan değildim kabul.
Yine derslere girip çıkarken hocaların kimisi sınavlara çalışmak için serbest bırakıyordu. Ben de önüme kitabı açıp boş boş bakıyordum. Tabii ki bir denklem sorusu vardı önümde. Denklemi görünce ara sıra unuttuğum olayı tekrar hatırlıyordum. Planımın düzgün işlemesi durumunda defteri bulunca sayfaların fotoğraflarını çekecek,defteri aynen yerine koyup odamda okuyacaktım. Tehlikeye atılmanın hiç bir mantıklı tarafı yoktu. Annem defterin yokluğunu falan anlarsa açıklama yapamazdım. Bu yüzden de defteri almayacaktım.
Tabi bir de defteri bulamama durumu vardı ki onu düşünmek bile istemiyordum. Eğer öyle olursa bir daha aramak için uğraşmayacaktım. İnsanlara meraksız bir kişilik olarak bu bile fazlaydı. Ama bu kişi annemdi ve ben onu tanımıyordum.
Bu durum iyice içimi sıkmaya başladığında yanımda oturan Azra bana döndü.
-Hayırdır?
-İçim sıkıldı.
-Benim de bırakalım mı burada?
-İyi olur zaten çalışmıyordum.
-Ee senin durumlarda ne var? Çok konuşamadık.
-Birşey yok bulamadım. Bugün son kez deneyeceğim.
-Yani aslına bakarsan bulamaman hayırlı olmuş annen bile olsa eğer değerli olmasaydı bu kadar saklamazdı. Sonuçta özel.
-Haklısın ama arayanın günlükte kim olduğunu bulacağım gibime geliyor.
-Niye bu kadar merak ediyorsun ki?
-Sen olsan merak etmezmisin Azra? Birileri anneni arayıp rahatsız ediyor ve bu durum bizimle de ilgili.
-Doğru söylüyorsun. Off neyse ya. O değilde biz sınavları ne yapacağız?
-Çakacağım. Net.
-Yok ya sen yine iyisin de asıl ben napıcam? Hiçbirşey bilmiyorum.
-Sanki ben prof. oldum.
Zilin çalmasıyla bütün ders boyunca ineklemiş olan Şeyda da hemen kendine geldi.
-Sonunda ya.
-Ne sonundası be. İnekledin bütün ders.
-Yok ya bir soruyu sabahtan beri çözemiyordum. Sonunda çözdüm.
Azra ile birbirimize bakı aynı anda;
-Silkin ve kendine gel Şeyda!
-Aman tamam be. Hadi biraz dolaşalım beynim yandı.
Birşey demeden sınıftan çıktık. Ben saçma sapan şeyler düşünüp kafamı eğmişken bir ayakkabı benim ayakkabımın tam önünde durdu ve ikimizde aynı anda frenledik. Son anda çarpışmaktan kurtulmuştuk. Kafamı kaldırıp o kişiye baktım. Bir şey diyebilir miyim? Oha! Bu kişiyle bu hafta üçüncü kez çarpışıyoruz az kalsın.
-Pardon. İyi misin?
-Sorun değil,iyiyim,deyip yanından geçtim. Hey Allah'ım ya nasıl denk geliyorsa!
-Yüzde beş daha iyi yol tutuşu,ppphhhhaaaa!
Son çıkardığı ses atılmamak için uğraşılmış kahkahaydı.
-Sus Azra ya!
Derken ben de gülüyordum. Evet üç kere karşılaşmış ama çarpışmamıştık.
-Üç oldu bu.
-Farkındayım. Bir de halimi hatrımı soruyor. Hadi ben birşeyler düşünürken önüme bakmadım sen niye bakmıyorsun? Hem insan bari bir kenara çeker nasıl arkadaşsınız siz?
-Valla ben de farketmemişim. Çocuk bir anda ortaya çıkıyor.
-Hah bir hayaletimiz eksikti zaten. Çığlık atan kız bir yandan hayalet çocuk bir yandan,büyülü okullara döndü burası. Şizoya bağladım iyice.
-Şizo ne be?
Diyerek cahilliğini gün yüzüne çıkaran Şeyda'ya "Sen bilmezsin" bakışı attım.
-Şizofren demek oluyor.
-Mal ya başka birşey bulamadınız mı?
-Şizofrenin yerine ne diyelim sayın şair?
-Bilmem,neyse ya boşver de birşey söyleyeceğim. Bu biraz fazla değil mi? Yani bu hafta üç oluyor aynı kişiyle.
-Yani bana da garip geldi de ne olacak başka? Aynı okuldayız,tesadüf.
-Tevafuk..olabilir.
Azra'nın söylediği şeyle ona döndüm hafifçe. Duymuştum bu kelimeyi ama anlamını tam bilmiyordum.
-Tevafuk ne?
-Ben de tam bilmiyorum ama bunun bir sebebi var.
-Nasıl bilmiyorsun ya?
-Ya tanımını bilmiyorum. Ama bazen karşına biri çıkar,işte o kişinin karşına çıkmasını Allah istiyor ve o kişiyle karşılaşman tesadüf değil,bir nedeni var.
-Hmm,tanımına bakayım bir. Durun.
Tabii ki durmadık ve yürürken birileriyle çarpışmamak için kızların arkasından yürümeye başladım,telefondan wi-fi'ya bağlanamadım ama pakedim olduğu için hemen girdim internete.
Tevafuk:iki şeyin birbirine uygun ve denk gelmesi demektir. Hususen tesadüfe verilme ihtimali olmayan ve arkasında ilahi bir kasıt ve iradenin varlığı hissedilen denk gelmelere tevafuk denir.
Tanımı sesli bir şekilde kızlara okuduktan sonra daha iyi anlamıştım. Yani tesadüf derken biz aslında -haşa- Allah'ın iradesi dışında gerçekleştiğini söylüyormuşuz. Tevafuk ise bunun Allah'ın iradesi ile olduğunu söylüyor.
Teneffüs boyunca bunu tartıştıktan sonra zil çaldı ve yukarı çıktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMTİHAN
Teen Fiction"Hemen oradan kalk minik yobaz! Yoksa ilk günden hayatta unutamayacağın kötü şeyler yaşamak zorunda kalırsın." Şaşkınca Ona bakarken zaten yaşayabileceğim kadar kötüsünü yaşadığımı ve Onun bana daha fazlasını yaşatamayacağını düşünüyordum da O bilmi...