YUSUF

523 34 6
                                    

Havanın soğuk olması bizi fakültenin kafeteryasına tıkarken,keyiflerimizi bozamamıştı. Ahmet lise maceralarını anlatırken ortama tok kahkahalarımız karışıyordu.
-Bak bir gün yine felsefe dersindeyiz. Hoca geçmiş karşıya atıp tutuyor...
-Şey Yusuf Araz'ı rektör çağırıyor. Kendisini bulamadım da..
Arkamdan gelen kız sesi adımı söyleyince arkamı döndüm. Kız beni görünce önce şaşırdı sonra da;
-Rektör çağırıyor,dedi ve gitti.
-Ne yaptın lan Yusuf?
-Valla profesör ilkokul bebesi gibi şikayet etmediyse birşey yapmadım. Neyse öğrenelim bakalım.
Kafeteryadan çıkıp fakülteye girdim. Rektörün odasına giderken neden düşünüyordum. Geçen gün hocanın biriyle olan inanç tartışmamız dışında birşey yoktu. Hocanın kapısını tıklayıp 'gel' sesiyle içeri girdim.
-Hocam beni çağırmışsınız?
-Yusuf?
-Evet?
-Heh,gel otur şöyle. Nasıl gidiyor?
Konuyu dolandırma işini sevmezdim pek.
-İyi çok şükür. Hocam beni neden çağırdınız?
-Direk konuya girelim o halde.. Yurtdışı öğrenci değiştirme programlarını biliyorsun?
-Evet..
-AFS'yi duymuşsundur.
-Duydum da b..
-Senin de yurtdışına gönderdiğimiz öğrencilerimizden olmanı istiyoruz.
-Niye ben?
-Derslerindeki başarın ve oldukça yüksek notların seni buna aday yapıyor.
-Hocam benden daha başarılı öğrenciler var...
-Elbette var onlar da aday yalnız bize de ülke için okuyacak adam da lazım. Diğerlerini gönderiyoruz geri gelmiyorlar.
-Benim ülke için okuyacağımı nereden biliyorsunuz?
-Bak ben senin yaşından daha fazladır bu işteyim öğrencinin gözünün içine bakınca onun ne olacağını anlarım. Senin içinde milliyetçi bir insan var bu belli.
Hoca laf arası kendini bir güzel övüp, bizi de beş yaşındaki bebe gibi küçümsedikten sonra haklılığını da gösterdi.
-Hocam biraz ayrıntılı bilgi alsam?
- Sınavlarda başarılı olan öğrenciler, aday durumundadır ve yurtdışına gidişleri ancak yapacakları ülke tercihleri doğrultusunda kendilerine uygun bir aile ve okul bulunduğu takdirde kesinleşir. Tabi sen bir ailede kalmayacaksın. Ülkemizden yaklaşık 40 ülkeye öğrenciler gönderilmektedir ve ülkelerin okul sistemleri ve vize regülasyonlarına göre başvuru koşulları değişiklik göstermektedir. Adaylar ülke tercihleri ve doldurulması gereken detaylı formlar hakkında bilgilendirilecektir.
Hocanın önünden okuduğu şeyle neden aday olduğum da anlaşılmıştı. Hoca devam etti.
-Ara sınıflarda AFS ile yurt dışına giden öğrencilerimizin denklik işlemleri Türkiye'de devam ettikleri okul, gidecekleri ülke ve ders tercihlerine göre değişiklik gösterebilmektedir. TKV bu konuda öğrencilerimize gerekli yönlendirme ve bilgilendirmeyi yapmaktadır.
-Peki yabancı dil?
- AFS Değerlendirme Süreçlerine katılım ve birçok AFS ülkesi için bir yabancı dil ön şartı bulunmamaktadır. AFS öğrencileri gittikleri ülke dillerini, gönüllü ve ailelerinin desteği ile hızlı şekilde öğrenebilmektedir. Başta A.B.D olmak üzere, Fransa , Almanya, Avusturya ve birkaç ülkede başlangıç düzeyinde dil bilgisi istenmektedir. Başarılı adaylar ülke tercihleri aşamasında bu konuda bilgilendirilmektedirler.
-Yalnız hocam dönem ortasındayız?
-Evet bu konuda üzerine biraz yük düşüyor. İkinci dönemin derslerini vizelerden ortalama ile geçmen gerek. Finallere kalmadan dil öğrenmek için erken gideceksin.
-Hocam ben biraz düşünsem? Ailem ile görüşsem,ayrıntılı bilgi içeren bir dosya verir misiniz bana?
-Tabi evladım,ama böyle bir şansı bir daha bulamazsın.
-Bir de hocam nerede kalırım?
-Bir yurt ayarlanacak. Üniversite olduğun için gönüllü aile kapsamından çıktın.
-Peki teşekkür ederim hocam.
-İyi düşün sadece kendini düşünme.
Kafamı sallayarak odadan elimde dosya ile çıktım. Aslında oldukça kafama yatmıştı ama babam ile de görüşmeli izin almalıydım. Bu hayalimin bu kadar erken gerçekleşeceğini tahmin edemezdim. Daha öncede bu konu hakkında araştırma yapmıştım ama puanlarımın çok yüksek olması gerektiği için pek ihtimal vermiyordum. yüksekti aslında ama ben vazgeçmiş gibiydim. Bir şükür namazı kılayım ya.
Kafeteryaya geri dönüp bizimkileri bıraktığım masaya geri döndüm.
-Ne yapmışsın la?
-Birşey yapmamışım ya.
-E niye çağırmış o zaman?
-AFS
-Oha!
-Yok artık!
-Hadi beh!
Ahmet,Oğuz,Fatih. Hepsi farklı tepkiler verirken bu tepkilerinde haklı oldukları da aşikârdı.
-Helal olsun kardeşim. Beklemiyorduk.
-Ben de beklemiyordum Ahmed.
-Niye bu kadar şaşırdınız lan? Adamın notları hepimizi ortalamadan geçirecek kadar yüksek.
Mantıklı yanımız Eren hocanın bahanesini öne sürerken diğerleri onayladı.
-Neyse lan hadi kalkın derse geç kalmayalım. Malumunuz profesör.
-Hee,hadi gidelim.
Fakültenin içine girerken profesörün bugün ne gibi bir saçmalık çıkartacağını düşündüm. Yine birimize çatardı en fazla.
Amfide arka sıralardan birine oturmuştuk. Ders başlayalı beş dakika falan olmuştu ki kapı açıldı. İçeriye giren kişiyi görünce bugünkü olayın da başladığını anlamak zor değildi. Kapının orada hocanın duyacağı sesle birşeyler söyleyen kız büyük ihtimalle derse girmek için izin istiyordu.
-Oh ne âlâ. Kafanıza göre derse geç kalamazsınız. Sen o kafandakine çok güveniyorsun herhalde? Arkanda örgüt falan vardır senin.
Hocanın söylediği şeyler kızla birlikte bizim de ağzımızı açtırmıştı. Yok artık yani hoca! Kız yine bizim duymadığımız şeyler söylerken,hoca onu dinliyormuş gibi görünmüyordu.
-Bırak bırak hep bahane. Ah siz örümcek kafalılar,güzelim Türkiyemizi ne hale getiriyorsunuz?
-Ne hale getiriyoruz hocam!?
Ahmed benden önce davranırken hoca hemen cevap verdi. Hiç durur mu?
-Sizin yüzünüzden gelişemiyor bu ülke.
Böyle bir sözü beklediğim için hemen üstadın sözünü yapıştırdım.
-Siz uzaya mekik gönderdiniz de başörtüsüne mi takıldı?
-Sizin bu ülkede olmanız bile ülkenin ilerlemesini engelliyor.
-Hocam siz değilmiydiniz laiklik laiklik diyen?
-Evet tek yönetim laikliktir. Sonunda kabullenmişsiniz.
-Laiklikte din ve vicdan özgürlüğü vardır hocam bunu unuttunuz mu? Ne siz beni inancımla yargılayabilirsiniz ne de ben sizi inancınızla yargılayabilirim. Bir kız kendi isteğiyle her yerini açınca çağdaş oluyor da kendi isteğiyle kapatınca niye gerici oluyor?
-Çık dışarı!
-Tartışmayı kaybettiğinizi kabul ediyorsunuz yani hocam?
-Çabuk dersimi terk et! Saygısız!
-Siz benim inancıma ve düşünceme saygı duysaydınız ben de size duyardım.
Amfiden çıkarken son sözleri ben söylemiştim. Halâ kapının önünde duran kız şaşkınlıkla bana baktıktan sonra o da çıktı. Ardımızdan bizimkiler ve birkaç kişi daha çıkınca mantıklı düşünen birilerinin hala var olduğuna şükrettim. Sen inanmasan bile ne bana ne de başka birine karışamazsın.
-Lan bir gün profesör falan demeyeceğim dalacağım ha!
Ahmed muhtemelen onun konuşmasına izin vermediğim için de kızgındı.
-Bu dersten sadece bu yıl değil eğer seneye de girerse yine kaldık.
Oğuz bu hocanın bizi bırakacağını daha ilk dersine girdiğimizde söylemişti.
-Kasıtlı bir şekilde bırakırsa şikayet ederiz. Sınav kağıdımızı yırtacak değil ya.
Eren de hocayı yılın başından beri şikayet etme derdindeydi.
-Sınavından bizi bırakamayacağı bir not almamız lazım.
-Boşverin şimdi onu,hadi ikindiyi kılalım bari.
Tartışmayı şimdilik sonlandırıp okuldan çıktık. Yakınlardaki bir camiye gidip ikindi namazından sonra bizimkilerden ayrı bir de şükür namazı kıldım. Anadan babadan başlayıp tanıdığım ve tanımadığım bütün müminler adına hayır duası ettim. Kendime de şu işin hayırlara vesile olması için dua ettikten sonra kardeşimin de bu huzuru tatması için dua ettim.
Sonunda ayağa kalktığımda ayaklarım uyuşmuştu resmen. Camiden çıkarken bizimkiler beni bir banka oturmuş halde bekliyorlardı.
-Cüzle mi kıldım kardeşim?
-Mübarek teravih namazı gibiydi.
-Allah kabul etsin(!) kardeşim.
Fatih işte hemen iğneledi.
-Amin ecmain. E hadi nereye gidiyoruz?
-Bugün daha ders yok. Bizim vakıfa gidelim mi? Bakalım ne yapıyorlar.
Herkes onaylayınca kalktık. İstanbul'a alışmam Ahmed sayesinde kısa sürmüştü. Bilmediği yer yoktu maşAllah. Bir de vakıf vardı. Özellikle lise çağındaki gençleri neredeyse sokaktan topluyor onlara dinimizi anlatıyor,gençliklerini kurtarmayı hedefliyorlardı. Bu hayırlı işlere biz de katılıyorduk ancak sınavlar zamanı sırf finallere kalmayayım da ortalama ile geçeyim diye vizelere eve kapanıp çalışıyordum. Annem bu halimi görse beni evden kovardı. "Sen benim oğlum olamazsın" derdi muhtemelen.
Vakıfa gittiğimizde yine bir sohbete girdik. Konu da imandı. Profesörü düşündüm. Sen onca sene oku,hala inanma. Aklın nereye kaçtı be adam?
Akşamı da vakfın oradaki camide kılıp eve dönmüştük. Ahmed ve Oğuz ailesi ile kalıyordu. Eren,Fatih ve ben de ev tutmuştuk.
Eve gelince odaya gidip dosyayı inceledim biraz. Sorun çıkaracak bir yer yok görünüyordu. Zaten burslu okuyacaktım ve ihtiyaçlar program sponsorları tarafından bağışlarla karşılanıyordu. Telefonumu çıkarıp babamı aradım.
-Esselamun aleyküm! Baba nasılsın?
-Vealeykümesselam,iyi çok şükür oğlum sen nasılsın?
-İyi işte durumunuz nasıl? Annemler nasıl?
-İyi o da yanımda seni soruyor.
-Sonra onunla da konuşurum,baba senle birşey konuşacağım.
-Hayırdır inşAllah?
-İnşAllah. Baba bugün rektör beni çağırdı ve hani daha önce de söylemiştim ya yurtdışı değişim programlarını,
-Evet gitmek istiyordun?
-Evet bugün rektör buna hak kazandığımı söyledi. Sana sormak istedim.
-E bu program nasıl birşey biraz bilgi ver hele.
-Sınavlarda gösterilen başarı bizi aday yapıyormuş zaten. Bizim yapacağımız ülke tercihi sonunda bir yıl orada eğitim alacağım.
-Hmm,İngilizce yabancı dil?
-Bir zorunluluk yok,zaten hoca bu yılın ikinci dönemi gidip dil öğreneceğimi diğer yıl başlayacağımı söylüyor.
-E bir maddi karşılık yok mu?
-Önümdeki dosyada şöyle diyor;
Dünya çapında her yıl 12.000 den fazla öğrencinin faydalandığı AFS Kültürlerarası Programları her ülkede bulunan profesyonel ofis çalışanlarının koordinasyonu ve 120.000den fazla aktif gönüllünün desteği ile sürdürülmekte, ihtiyacı olan öğrenciler için, programlar, maddi destek ve sponsorların bulunması için görüşmeler devamlı sürdürülmektedir. AFS Kültürlerarası Programları çerçevesinde, öğrencilerin yurtdışındaki yeme, içme, barınma, öğrenim, geniş kapsamlı sağlık sigortası, gidiş-geliş uluslararası ulaşım, hazırlık, sene içi ve dönüş oryantasyon aktivitelerinin masrafları; sponsor kurumların destekleri, bireysel burslar, öğrenci katkı payları, aile, okul ve çevrenin katkıları ile karşılanmaktadır.
-Sen o dosyayı bana bir yolla. Bir de burada ben inceleyeyim.
-Tamam ben senin işyerine fakslarım bunu yarın.
-E dersler baya iyi herhalde böyle birşeye aday olduğuna göre?
-İyi iyi,neyse sen dosyayı inceleyince daha derin konuşuruz,annemi versen onunla da bir konuşayım.
-He dur veriyorum,al hanım.
-Annem nasılsın?
-İyiyim çok şükür oğlum sen nasılsın?
-İyi çok şükür.
-Ne dosyası hiçbir şey anlamadım.
-Babam anlatır sonra,yurtdışı değişim programı.
-Ne? Yurtdışı mı? Nasılmış o iş?
-Annem şimdi sana da anlatamam burada babam anlatır.
-Neyse tamam,istediğin birşey var mı? Yapıp yollayayım.
-Valla sarmana köftene hasretiz burada.
-Aç kalmayın orada kendine bak ha.
-Yok yok biz kendimize bakarız. Sen merak etme.
-Tamam,ben birşeyler yollarım kargoyla. Paran var mı?
-Var annem daha on gün oldu alalı.
-Tamam, var mı bir diyeceğin?
-Betülü de ver bir onunla da konuşayım.
-Aha veriyorum,kendine iyi bak
-Tamam,ellerinden öpmüşüm babamla ikinizin.
-Betül,abin.
-Valla mı? Abii!
-Esselamun aleyküm.
-Vealeykümesselam.
-Nasılsın Çiko?
-Çiko demeyeydin iyiydi. Sen nasılsın?
-İyi çok şükür,dersler nasıl zorluk falan var mı?
-Puff,çok zor abi ya! Sınavlar yeni bitti. Üzerimden tır geçmiş gibiyim.
-Çalışıyorsan sorun yoktur.
-Ben senin kadar zeki değilim işte hele dil dersleri... Korkulu rüya.
Güldüm. Sınavları kötü geçince hep sen zekisin diyordu.
-Neyse çok da kafana takma. E durumlar nasıl? Karışan rahatsız eden var mı?
-Yok abi beni kim ne yapsın? Dersler dışında bir sorun yok.
Sesi düşünceli gelmişti,sanki benden birşeyler saklıyor gibi.
-Eminmisin?
-Eminim ya! E sen nasılsın asıl. Derslerin falan zor mu?
-İdare ediyoruz bir şekilde.
-Hiç yalan söyleme notlarının yüksek olduğunu biliyorum.
-Niye sordun o zaman?
-Laf olsun işte. Uf abi ya ben seni çok özledim ne zaman gelirsin?
-Ben de özledim Çiko da bakalım,bir aya falan gelirim belki.
-İnşAllah, geldiğinde beni görünce çok şaşıracaksın.
Sesi bile sinsi sırıtışını belli ediyordu.
-Ne yaptın lan kendine?
En korktuğum şey açılmış falan olmasıydı ama buna artık babam da annem de izin vermezdi. E ne yaptı bu kendine?
-Kendime birşey yapmadım ya biraz görünüşümü değiştireceğim o kadar.
-Betül beni sinir etme neyin peşindesin?
-Tamam sana soruyorum siyah mı olsun lacivert mi?
-Ne siyah mı lacivert mi?
-Feraceeeemmm...
Hadi be! Betül ve ferace. Yok artık. Çok şükür Allah'ım.
-Nasıl yani ne feracesi?
-Bildiğin ferace abi,hani böyle uzun,bol,cilbab var ya. Ondan.
-Bilmiyordum aydınlattığın için sağol. Sen ve ferace?
Sorar gibi bu iki kelimeyi yan yana getirince o da anlamıştı böyle bir şeye ihtimal vermediğimi.
-Ne olmuş yani? Ben ferace giyemez miyim?
-Giyemez değil,giymezsin. Bak feraceyi giydikten sonra sıkılırsan çıkarmak... Ciddi bir iş bu biliyorsun.
-Artık o eski ben değilim,eski fikirlerim tamamen değişti. Hele bir giyeyim çıkarıyor muyum görürsünüz.
-Hayırdır,ne oldu da değişti fikirlerin?
-Pek birşey olmadı aslında sadece okuduğum bazı şeyler kafama odunla vurulmuş gibi etkiledi.
-Hayırlı olsun. Hep bunu bekledim.
-Sende mi? Niye daha önce söylemiyorsunuz ya? Annem de senin gibi tepki verdi. Aman neyse feracem siyah mı olsun,lacivert mi? Bizim okulda kimse siyah feraceyle gelmiyor,dikkat çekerim. Gerçi tam ferace giyen yok ki siyah giysin bir de.
Şuan daha çok kendiyle konuşuyor gibiydi.
-Çiko bir dur, tesettüre hangisi uygunsa onu al. Yurtdışında kapalı yok diye başını açmayacaksın okulda da kimse siyah giymiyor diye onlara uyma.
-Evet biliyorum,neyse hele bir gidelim almaya.
-Tamam o zaman kendine iyi bak,derslerini de fazla kafana takma ama çalış bak.
-Tamam abim sen de kendine iyi bak,Allah'a emanet ol.
-Bir telefon uzağındayım unutma.
-Hep aklımdasın zaten sıkıntılı anlarımda hızır gibi yetişiyorsun.
-Neyse sen de Allah'a emanet ol,kapatıyorum.
-Dur,yüzüne kapatacağım.
Daha cümlesi biter bitmez gerçekten yüzüme kapatmıştı. Yüzümde huzurlu bir gülümseme vardı. Rabbim dualarımızı kabul etmiş, Betül'ün gözündeki perde kalkmıştı. Ferace fikrini bile değiştirip siyah-bol diyorsa o iş tamam demektir.
Odadan çıkıp bizimkilerin yanına gittim. Fatih mutfağın önünden geçerken,
-Çay istiyor musun?
Dedi elindeki sallama çayı ismine uydurup sallayarak.
-Çay ciddi iştir yeğen,sallamaya gelmez.
-Affedersin dayı,dikkat edemedim.
-Bir daha olmasın yeğen.
İkimizde biranda gülünce tüm ciddiyet bozuldu tabi.
-Zahmet olmazsa bir tane içerim kardeşim.
-Geç sen içeri zaten gideceksin artık misafir sayılırsın.
-Daha hiçbir şey net değil, görelim bakalım Mevlam neyler,neylerse güzel eyler.
Hoş sohbet eşliğinde sallama çaylarımızı içtikten sonra şu profesörün dersine gerçekten çalışmak gerektiğini hatırlattım ve hep beraber kitapları açıp çalışmaya başladık.
Yatsı ezanı çoktan okunmuştu ve biz hala ders çalışıyorduk. Aslına bakılırsa onları da ben zorluyordum çalışmaya. Yoksa onların çalışacakları yoktu. Onlar benim ezelden beridir inek olduğumu sanarken gerçek,çok daha farklıydı.
Lisenin ilk yılları çok hatta neredeyse hiç çalışmasam da sınavlara dikkat ediyordum ama on bir on ikide edindiğim hayırsız grubum beni derslerle birlikte ibadetimden de uzaklaştırmıştı. İlk kez bir günde iki üç vakti kaçırdığım,kazalarını bile kılmaya üşendigim zamanlarda babam oldukça çaba sarfetse de ergenlik ya arkadaşları önde tutmuştum. Lise son YGS'ye girip de eli boş çıktığımda bile hiçbir şeyin farkına varmamıştım.
Bir gün bizim mahalleden benim yaşlarımda bir genç vefat etmişti. Lise bitmek üzere iyice zıvanadan çıkmışım. Babam cenazeye çağırınca önce gitmek istemedim sonra babam çocukluk arkadaşımın öldüğünü söylediğinde başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi olmuştum. Melih benim çocukluk arkadaşım,olmayan erkek kardeşimdi.. Hele de bu yaşta ölmüş olması beni kendime getiren şeydi.
Haberi aldığımda bizim grupla okuldan kaçmıştık yine. Hiçbirine birşey demeden, onları orada bırakıp hemen cenaze yerine koşmuştum. Koşuşum hiçbir işe yaramamıştı gözyaşlarımı saklamaktan başka. Çoktan ayrılmıştı yanımızdan Melih.
O olaydan sonra babam "Ölüm her an kapıda Yusuf, Azrail vaktin dolmasını bekliyor ve acımıyor da. Giderken öte tarafa götürecek neyin var elinde düşündün mü?" demişti. Zaten içime oturmuş olan sıkıntı büyümüş sonunda patlak vermişti. "Yok babam yok,şimdi şurada ölecek olsam Allah'ın karşısına çıkabileceğim hiçbir şey yok elimde. Bari sen hakkını helal et."
"Benim hakkım helâldir oğlum bu zamana kadar seni kötü işlerden koruyamadım sen hakkını helal et."
"Sen yaptın yapabileceğini,benim gözlerim kör,kulaklarım sağır olmuş da ne görmüş ne duymuşum."
Cenazeden sonra grupla olan iletişimi kestim. Zaten son zamanlar olduğu için okula da gitmiyorduk. YGS'den zorla barajı geçmiş olsam da bu puanla hiçbir şey olmamıştı. Aklım başıma gelince bir sene boyunca adam gibi çalıştım ve sonuç olarak buradaydım. Şimdi de dersleri bırakırsam bir daha toparlayamayacağımın farkında olarak çalışıyordum. Onlar beni hep inek bilsinler ben kendimi bilirim.

Sabah namazından sonra akşam çok geç vakte kadar oturduğumuz için uyumuştuk. Derslerimiz de aynı olduğundan kimin dersi kaçta derdi yoktu. Fakülteye giderken birara dosyayı babamın işyerine fakslamıştım. Babamın bu işe olur demesi önemliydi. Onun fikirleri her daim yardım etmiştir bana.
Hava aralık ayında oluşumuzdan oldukça soğuktu. Yine kafeterya da oturmuş oradan buradan konuşuyorduk. Keyifler yerindeydi, bugün profesörün dersi de yoktu. Allah saadetimizi bozmasın.
Ders için amfiye girince gözüm ilk sıralardan birine oturmuş,kafası önde burasıyla iletişimi kesmiş olan dünkü kıza takıldı. Tabi ona bakınca kendimden utandım. O kendini haramdan korumak için kafasını içine gömmüş neredeyse ben ne yapıyorum?
Farkedemediğim bir şekilde biz amfiye girince millet susmuş. Kız da kafasını kaldırdı ki galiba hoca geldi sandı. O an sayılamayacak saliseler süresince göz göze geldik. O kafasını bir yöne ben başka yöne çevirsem de gözleri aklıma kazınmış gibiydi. Mavi-yeşil gibiydi. Anlayamamıştım tabi ama renkli olduğu belliydi. O ne renk olduğu belli olmayan gözler uzunca bir süre aklımdan çıkmayacak,o gözler yüzünden gözüme uyku girmeyecekti. Onu da kendimi de günaha sokmak istemesem de şeytan boş durmayacaktı. Al işte tam herşey yolunda giderken gönül derdi olmasa olmazdı. Bakalım hayır vardır elbet bu işte. Belki de bir imtihan vardır ucunda.

Esselamun aleyküm! Yusuf'u duyunca aklına ilk "aşk" gelenler tayfası burada ? Bu bölüm MinaBaya ithaf ettim. Çünkü cidden helal olsun yani ben bir bölümü bile bir erkeğin bakış açısından yazarken bu kadar zorlandım ama kız tüm kitabı hiç fire vermeden yazıyor. Neyse, oylar düşüyormuş görüyorum? Hayırdır beğenmiyor musunuz?;-( Bari neyi beğenmediğinizi söyleyin. Allah'a emanet olun!

İMTİHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin