Bir Sen Eksiktin

348 25 8
                                    

~Hümeyra~
Elimdeki çatalla tabağımdaki zeytini bir o yana bir bu yana oynatırken 'Ne yapsam da vazgeçirsem?' diye düşünüyordum bu yeni okul fikrinden. Bunun yanında birazdan okula gitmek üzere evden çıkacağım gerçeği de ayrı bir ironikti tabii."Hümeyra, zeytine zulmetmeyi kes ve doğru düzgün yemeğini ye!""Anne.." yalvarır gibi çıkan sesim ve dolmuş gözlerimle anneme baktım. Belki insafa gelir diye ama tık yoktu ki olmasını da beklemiyordum. On beş gün boyunca insafa gelmeyen kadın şimdi gelirse göbek atardım herhalde. Son bir umut babama baktım. Bizi takmıyordu bile. Sessizce kahvaltısını yapıyordu ve birazdan beni de alıp işine gidecekti."Baba? Bari sen birşey söyle.""Kızım! Dünyanın öbür ucuna göndermiyoruz ya seni. Arkadaşlarınla yine görüşürsün.""Ama ben okulumdan memnundum.""Ondan sabahlara kadar çalıştığın fizikten ortalaman 60 geldi değil mi kızım? Kızım özel okulda düzelir işte notların. Çok iyi bir öğretmen kadrosu varmış okulun. Doğru düzgün eğitimini alırsın işte." sessizce başımı eğdim.
Tamam çok da memnun sayılmazdım ama bu okulumu değiştirmek istemediğim gerçeğini değiştirmezdi. Sonuçta okulda herşeye rağmen sevmeye devam ettiğim kişiler de vardı."Hadi kızım, yediysen yemeğini kalk. Daha seni bırakıp işe gideceğim. Geç kalmayalım." birşey demeden kafamı salladım. Yememiştim birşey ama önemli değildi. Yemek yemek benim için günde bir iki defa zaruri yapılan bir işten başka birşey değildi.Masadan kalkarken saate baktım. 07.05'ti. Beni derse yetiştirse kendisi işe ancak giderdi. Burası İstanbul'du. Öyle kitaplardaki, filmlerdeki gibi beş dakikaya çıkıyorum on dakikaya oradayım lafı sokak dışına çıktığında anlamsızlaşıyordu.
Kapının kenarına öylece attığım çantamı alıp dış kapının yanındaki boy aynasından üzerime baktım. Alışkanlık olmuştu bu artık. Üzerime giydiğim dizimin tam altına gelen mavi tuniğim, siyah normal paça pantolonum ve siyah şalım gayet düzgündü. Dolaptan botlarımı alıp kapının önüne koydum. Pamuk şekerlerimi, pembe panduflarımı, çıkarıp vestiyere koydum ve dışarı çıkıp botlarımı giydim. Öylece aansöre gidecekken annem beni çekti."Nereye böyle üzerindeki bir tunikle? Yaz gelmedi diye biliyorum, daha dün buz tuttu yollar."
"Haa, unutmuşum." diyerek elindeki montumu alıp çantamı kapının önündeki mermere bıraktım. Montumu giyip çantamı tekrar omzuma attım ve başımı kaldırıp anneme baktım."Hadi Allah zihin açıklığı versin kızım. Yeter bu kadar üzdüğün kendini. Her işte bir hayır vardır, belki unutursun." gözlerimi kocaman açarak anneme baktım. Nereden anlamıştı?"Ne unutması yok öyle birşey." hemen inkar psikolojisine girişmiştim. Herkesin yalanını anında anlayan, yalanların ipuçlarını bir reflex gibi yakalayan ben şuan en bariz hatayı yapmıştım. Ve o anneydi. Tabii ki anlayacaktı sabah mutlu gidip birşey olmamış olmasına rağmen moralsiz dönüşümü. Bari belli etmeseydi. Yüzüm de kızarmıştır kesin. Annemin karşısında bir süt kuzusuna dönmüştüm. "Hadi kızım geç kalacağız!" babam benim kesinlikle kurtarıcımdı. Hemen ona dönüp ilerlemeye başladım."Anneler anlar kızım. Sen ne kadar saklasan da sen benim canımdansın nasıl anlamayayım kalbindeki ağrıyı? Gelince konuşacağız bu konuyu, burada bitmedi."
Bekleyeceğimi anlayınca sırtımı duvara yasladım ve telefonumu açtım. Birkaç whatsapp mesajına baktıktan sonra kısa bir facebook turu yaptım. Diğer hesaplara girersem çıkamazdım. Onun paylaştığı bir fotoğrafı görünce bir an kalbim durdu sandım. Twitterdan paylaştığı yazıyı ekran görüntüsüyle burada da paylaşmıştı."Bazı eksiklikler çabuk farkediliyor." Hayır, hayır. Tabii ki benle alakası yok. Hem Dilara da gideceğim diyordu. Evet onun içindir. Zaten uzun zamandır Dilara'yı sevdiği belliydi. Evet beynimin kontrolünü tekrar elime almıştım. Kalbim benden bağımsızdı ama iş beyinde bitiyordu ve ben beynimin kontrolünü çok nadir kaybederdim. Kaybettiğim zamanlarsa çok şükür böyle yalnız veya anlamayacak kişilerle olurdum. Hemen faceden çıkıp telefonu kapattım ve cebime attım. Evet sanırım normale dönmüştüm. Ne zaman başlamıştı bu şey? Bir sene? Hayır o kadar kısa değildi. İki sene de değildi.
"Hıhı, hadi görüşürüz." bir de gelince konuşuruz dedi. Kadın beni domates olarak akşam yemeğine koymayı mı planlıyordu acaba? Şuan bu kadar kızardığımı hissediyorsam akşam ne olacaktım? Annem konuşacağız dediyse ve Allah nasip ederse kaçarı yok, konuşacaktık. Hızla babamın yanına gidip asansöre bindim. Aşağı indiğimizi belli eden kilit sesinden sonra hemen indim. Bir de babama mı açıklama yapsaydım kızarıklığımla ilgili? Hızla apartmandan çıktım ama her türlü babamı beklemem gerekiyordu. Babam da gelip yanımdan geçerken "Bekle, arabayı getireyim." diyerek yan taraftaki garaja girdi. Allah bilir nereye koymuştu da kaç dakikaya gelirdi.
Dokuzun bitiminde birşeyler farketmiştim sanırım ama çok garip bir durumdu. Sürekli birşeyler olmuştu bundan sonra. Birini sevdiği en başından belliydi ama ben umursamadığım için anlamıyordum tabii. Daha sonra sürekli gizemli sözler yazıp beni paranoyaya bağladı. Derslerim bozuldu, hatta bir arkadaşımı kaybetmiştim sırf bu paranoyalarım yüzünden. Bu durumu farkettiğimde ise on bitmişti ve ben yazın kendimi toparlama kararı almıştım. Az da olsa toparlamıştım ama hala derslerimi düzeltemiyordum, hocalarla da aram bozulmuştu. Dengelerim bozulmuştu resmen. Belki yeni okul tamamen unutmamı kolaylaştırırdı. İnşAllah... Tabi bu kadar şey yaşarken kimseye belli etmemeye uğraşmak da daha zordu. Sevdiğini ifşa etmek doğru değildi. -Her ne kadar 'Romantik Müslümanlar' "Seven sevdiğine sevdiğini söylesin." hadisini kullanıp haramı helale sokmaya çalışsalar da..-
Sonunda babam arabayı getirdiğinde saat yirmi geçiyordu. Kesin geç kalmıştık. Hiç gitmesek de olurdu bence. Dün gitmedim mesela. Mis gibi yattım evde. Bu yeni okulda azıcık tırsmama sebep olmuyor değildi. Okula kayıt yaptırdıktan sonra aklıma gelen şeyle okulun net sitesine bakmıştım. Tabi sayfayı açtığım gibi gözüme çarpan sloganla tek kaşım kalkık öylece kalmıştım."Hayatınıza değer katan laik sistemin önc üsüyüz."Babamın direksiyonunda bulunduğu karşımdaki Hyundai ix35 kırmızıya şuan ilk kez itici bakıyordum. Halbuki bu arabayı çok severdim. Arabaya bindim. Babam saatine baktı ve kısa bir hesaplamadan sonra gaza bastı. Ben de kemerimi takıp dışarıyı izlemeye başladım.
İstanbul..belki de aşk gibiydi. Karmaşıktı, yoğundu, sevmeyene sadece çileydi ama sevene ise her şeyine rağmen hayranlık bırakacak kadar güzeldi. Saatlerce günlerce izleyebileceğin kadar güzeldi. Her baktığında bir güzelliğini farkedip tekrar aşık olacak, o güzelliğin tümüne bakıp tekrar aşıl olacaktın. Bir de bu güzelliği yaratanı düşünüp ona da aşık olacaktın. Aşk buydu, acı çekecek, sürünecektin. Ama herşeyiyle sevdiğin için her dakika her saat daha fazla aşık olacaktın ve en önemlisi de bu aşk seni aşkı yaratana götürecekti. Aşkı yaratana aşık olmak en güzeli en güvenlisiydi.Ben şimdi aşk kalbi dediğim yerin damarlarında yeni bir dünyaya gittiğimin farkındaydım ve buna artık karşı çıkmayacaktım. Aşkı yaratan elbet bir güzellik yapacaktı.
~Zeyneb Betül~
Okul kapısından hızla girdim. Girerken zil çalıyordu sınıfa girene kadar en az on dakika geçerdi. Bu da derse her türlü geç kalacağımı gösteriyordu. Daha ilk haftadan geç kalmıştım, harika! Hızlı hızlı yürürken yanımdan bir Hyundai ix35 geçti. Araba gözüme takılırken daha yakınımdan, neredeyse dibimden, başka bir araba daha geçti. Sinirle soludum. Neredeyse çarpacaktı! Ancak araba harikaydı. Peugeot RCZ'nin kırmızısı da mı vardı? Kesin özel tasarımdır. İçinden çıkan Ceren'le duraksadım. Araba Buğra'nın mıydı yani? Kasıtlı yapmış olamazdı değil mi? Ceren hemen geri dönüp yanıma gelirken gözüm Buğra'nın arkasında ki az önce gelen arabadan inen kıza takıldı. Kız kapalıydı
Çölde su bulmuş gibiydim. Ceren yanımda bana bakıyordu. Hızla yürüyerek kıza ilerledim. Okulda bulduğum tek kapalı kızı kaybedemezdim. Buğra'nın yanından geçerken o da sanırım şaşkınca bakıyordu bana. Derse de çoktan geç kalmıştık zaten.Sonunda yetişip kızın omzuna dokundum. Hızla arkasını dönerken yüzüme ufak bir tebessüm yerleştirdim."Esselamün aleyküm.""Aleykümesselam.""Yeni mi geldin okula?""Evet?""Ben Betül. Hoşgeldin.""Hümeyra, hoşbuldum." dedi gülümseyerek.Ceren'i unuttuğumu hatırlayınca arkamı dönüp baktım. O da bana bakıyordu garipçe, belki de Hümeyra'ya emin değilim."E gidelim mi? Kaçıncı sınıfsın?""Dur arkadaki kız da gelsin beraber gidelim zaten geç kaldık derse. On birim bu arada."
"Aa ben de. İnşAllah aynı sınıftayızdır.""İnşAllah." dedim içtenlikle. Ceren ve yanında Buğra da bize yetişmişlerdi."Ben de diyorum ne oldu da bu kız böyle depar attı. Merhaba ben Ceren." Ceren ne alakaysa benle yer değiştirip Hümeyra'nın yanına geçti. Ben de tabi Buğra'nın yanında kalmış oldum. Koca bahçede dört kişi sanki derse geç kalmamışız gibi yürüyorduk."Okulu imam hatibe mi çevirmeyi planlıyorsunuz?" Buğra'nın cümlesiyle kaşlarımı çattım."Kapalılar sadece imam hatipde olmaz alışın artık bizim gibilere.""Böyle bir okulda da olmazlardı pek ama iki günde iki kişi..." memnuniyetsiz ve belki de öfkeli sesi beni de öfkelendirmişti. Okulu imam hatibe çevirecekmişiz. Hah!"Alışsanız iyi olur. Çünkü artık bizi engelleyemezsiniz. Her yerdeyiz." sonunda kapıya geldiğimizde kapıyı açıp giren ilk ben oldum. Son sözü söylemiş gibiydim ama değilmiş meğer. Arkamdan söylenen ve sadece benim duyacağım cümle beynimde çoktan komplo teorileri kurulmasına ön ayak olmuştu. Ne yapabilirlerdi ki? Hem yıl olmuş 2015 hala böyle şeyler var mı? Tamam bu okulun bizim gibileri garipsediğini anlamıştım ama bu kadarı fazla değil miydi? Yüzümdeki ifadesizliğin ardında çoktan savunma sistemi devreye girmişti. En basitinden, kesinlikle okulda bir rezillik vakası yaşatacaklardı. Tabi Allah izin verirse.. İnşAllah öyle bir şey olmazdı. Yapabilecekleri en fazla okuldan atmaktı. Canıma minnet. Merdivenlerden çıkarken Ceren bana seslendi."Nereye gidiyorsun bu kadar hızlı Betül? Zaten her türlü geç kaldık."

İMTİHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin