deep conversations at the hospital

247 34 8
                                    

Aynı günün sabahı kendisi için beklediği koridorlarda şimdi Jeno için bekliyor olmak Cherry'e tuhaf hissettiriyordu. Koridoru turlamayı bırakıp odanın önündeki koltuklardan birine oturarak başını duvara yasladı. Dışarıdan görüldüğünde tam bir trajedi sanılabilirdi ama kendisi sadece yan komşusunun olaylarıyla uğraşıyordu.

Jeno kapısının önünde bayıldığında Cherry'nin yardımına yönetici koşmuştu. Cherry'nin sesinin boş binada yankı yapması zaten çoğu kişiyi kapıya çıkarırken sadece yöneticiyle birlikte bir kişi daha Jeno'yu arabaya taşımaya yardım etmiş ve ikisini hastaneye getirmişti. Hastaneye getirmesi zaten oldukça yeterliydi bu yüzden Cherry adamı evine göndermişti. Yalnızlardı.

Jeno'nun girdiği odadan çıkan doktorla Cherry'de ayağa kalkıp doktorun konuşmasını beklemeye başladı. Bir şey olmayacağını biliyordu ama böyle bir durumda streslenmemek elde değildi. Doktor küçük bir yaradan bu kadar kan kaybederek dayanmış olmasının onu zayıf düşürdüğünü söylediğinde Cherry rahatlamıştı.

Doktordan da izin alarak odaya girdiğinde Jeno tek kolu sargıda, yöneticinin hastaneye gelirken bir yerden bulup verdiği tişörtle uzanıyordu. Derin bir nefes alarak duvar kenarındaki sandalyeyi yatağın kenarına çekti.

Bir kolu sarılıyken diğer koluna serum takmışlardı. Uyurken olduğundan çok başka gözüküyordu. Sanki asıl benliği buymuş gibi oldukça saftı. Uyandığında çok farklı biri olsa da kötü bir insan olmadığını Cherry'de biliyordu. Her ne kadar ondan hoşlanmadığını iddia etse de binada onun yaşında sadece o olduğu için bir diyalogları olmasından mutluydu.

Bayıldığında onu çok korkutsa da şimdi iyi olması hepsinden önemliydi. Bakışlarını eline çevirip düşünürken o görmese de Jeno gözlerini açmış ona bakıyordu. Odaya girdiğinden beri zaten uyumadığı için kendindeydi.

"Ee ben uyuyorken başımda bir şeyler söylemen gerekmiyor muydu? Bu olmadı çık bir daha gir." Cherry onun sesiyle başını hızlıca kaldırmış ve ayağa kalkmıştı.

"Hey, sakin olsana. Ne bu acele?" Jeno'nun gayet soğukkanlı ve sakin olması Cherry'i her seferinde şaşırtsa da bunu göz ardı etti.

"İyi misin?" Jeno yine cevap olarak sadece başını salladı. Buraları atlamak istiyordu. Yanındayken biraz uğraşmaktan zarar gelmezdi. Olanları konuşmaktan kaçıyordu.

"Boş ver onu. Şimdi ne olacak, yanlışlıkla üstüme falan mı düşeceksin?" Cherry bu sefer gözlerini devirmekten kendini alıkoyamadı. Hasta birine göre çok konuşuyordu.

"Hasta ve böyle bir kişiliği olan birine göre fazla romantiksin." Böyle derken parmağıyla onu göstererek bu sefer kendisi de dalga geçtiğinde Jeno kaşlarını kaldırdı. İlk defa cevap alıyordu.

"Annem romantik komedilere bayılır. Maalesef ezberledim." Cherry başını sallayıp yerine geri oturdu. Muhtemelen bugün hastaneden çıkamayacaktı. Saat oldukça geç olmuştu ve şimdi onu burada bırakıp eve gitmek anlamsız bir hareket olurdu. O yüzden vakit geçirmek için bir şeyler bulmalıydı. Bu garip sessizlikte oturmak istemezdi.

"Peki sen, sen hangi filmlerden hoşlanırsın?" Jeno onun sorusuyla önce oturmaya çalıştı. Yatmaktan sıkılmıştı ve iyi hissediyordu. Cherry onun çabasını görünce olabildiğince yardım etmiş ve geri yerine oturup cevabını beklemeye başlamıştı.

"Benden aksiyon, gerilim, korku gibi cevaplar bekliyor olabilirsin ama komedi severim ben. Günlük hayatta zaten istemesek de bir sürü sıkıntıyla karşılaşıyoruz. Neden birde kafamı dağıtacağım şeyde gerileyim ki?" Cherry ondan daha basit düz cevaplar beklerken böyle düşünmesini sevmişti. Başını salladı, haklıydı.

"Sen ne seversin? Genel olarak ama.."

Sorusuyla beraber durup düşündü. Genelde kimse kimsenin ne sevdiğini merak etmezdi ve formaliteden sorulurdu. Bu yüzden bu sorulara genelde basit cevaplar verirdi. Tabii Jeno'yla sürekli özel ve gergin anlarını paylaştıkları için ondan saklamaya gerek duymamıştı. Çoktan kimsenin görmesini istemediği birbirlerinin zayıf anlarına şahit olmuşlardı.

"Ben kitapları severim. Yanlış anlama, kitap kurdu da sayılmam ama sadece varlıkları bile farklı bir estetik bana göre. O yüzden sahafları da severim mesela."

Bir saniyeliğine ona baktığında ilgiyle dinliyor olması onu şaşırtmıştı. Kitap, okul, çizim gibi şeyleri genelde onunla dalga geçeceği zaman cümlelerinin arasına kattığı için bunu da ciddiye almaz sanmıştı.

Yaklaşık bir saat daha ikisinin de beklemediği konulardan sohbet ettikten sonra doktorun gelip serumu çıkarmasıyla ikisi de sustu. O an anlamasalar da bir saattir sohbet ettiklerini ve aslında gerçek benliklerini gördüklerini fark ediyorlardı.

Cherry böyle şeyleri severdi. Hiç beklemediği bir karakterden beklemediği birisi çıkınca daha da sevmişti. Bu düşünce onu gülümsetirken doktorun çıkmasıyla geri yerine oturdu.

"Uyu hadi, çok geç olmuş." Jeno doktorun söylemesiyle zaten uzanmış tavana bakıyordu. Bir günde Cherry'e bu kadar yumuşak bir yan geliştirmiş olduğu düşüncesi onu korkutuyordu. Çoğu şeyden o kadar kolay korkmazdı ama bir zaaf kazanma, bir gün bir şey olduğunda arkada birini bırakma düşüncesi onu deli gibi korkutuyordu.

"Sen ne yapacaksın?" Başını ona çevirip sorduğunda Cherry kaşlarını çattı.

"Koltuk var ya." Tek eliyle sandalyenin arkasındaki koltuğu gösterdiğinde Jeno üsteleyemeyecek kadar yorulmuştu. Başını salladı.

Onun hareketiyle Cherry sandalyeyi kenara çekip koltuğa oturdu. Telefonunu çıkarıp yarım saat gelen mesajlara bakarken gözlerinin ağırlaştığını hissetmesiyle telefonu kenara bıraktı. Jeno çoktan uyumuştu.

Upuzun ve olaylı bir günün yorgunluğu kendini iyice belli ederken küçük koltuğa olabildiği kadar uzandı. Hayatı elinde olmadan değişiyor gibi hissediyordu.

when the party's over [lee jeno]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin