Cherry elinde tuttuğu dosyayla dışarı çıkarken tutunacak bir yer arıyordu. Ayakta duracak hali de, düzgün düşünecek hali de kalmamıştı. İki hafta önce korkarak geldiği hastanenin önündeydi yine. Bu sefer çok daha kötü bir durumdaydı ve vücudunun ona şu an ihanet ettiğine inanamıyordu.
flashback
"Sonuçların bu kadar uzun sürede çıktığını bilmiyordum. Korkuttu doğrusu." Cherry doktorun tam karşısında otururken gerginlikle güldü. Sonunda tomografi sonuçları çıkmıştı.
Doktor dudaklarını birbirine bastırıp gözlüğünü çıkardı. Elinde tuttuğu kağıtlarda ne varsa, hiç iyi bir şey olmadığını hissediyordu Cherry. Doktorun ifadesinden de belliydi. Sadece en kötüsü olmamasını diledi.
Hayatının yavaş yavaş güzelleştiği bu dönemde, en kötüsünün gelip onu bulmamasını istedi. Onu heyecanlandıran birilerini, yapmayı sevdiği şeyleri bulmuşken kayıp gitmek istemiyordu.
"Cherry, normalde doktor-hasta ilişkilerinde böyle şeyler söylenmez ama sen benim kızım yaşındasın. O da senin gibi üniversiteye gidiyor." Cherry devam etmesi için başını salladı.
"Belki de bu yüzden bu sonuçların beni çok etkiledi. Çok gençsin." Cherry yutkunurken artık asla iyi bir şey duymayacağını biliyordu. Alt dudağını ısırırken nefesini tuttu. Doktorun derin bir nefes verdiğini duydu.
"Beyninde bir tümör var. Bu malesef ki en kötü haber değil." Cherry duyduğu şeyle sanki bunu haftalardır bekliyormuş gibi gözlerini kapattı. Hissetmişti, bir şeyler olacağını biliyordu. Kendini toparlayıp gözlerini açtı. Eli sıkı sıkı çantasını tutarken en kötü haberin de gelip onu delip geçmesini bekledi.
"Bunu fark etmemiz uzun süremizi aldı. Kimsenin suçu yok açıkçası. Sende beyninde tümör olduğunu tahmin edip daha erken gelemezdin. Fakat biraz geç kalınmış görünüyor."
Cherry bu sefer bir tepki verememişti. Dişlerini sıkarken başını salladı sadece. Kısaca ölüm haberini veriyorlardı ama o bir anda hissizleşmiş gibiydi. Bunu kabul etmenin bu kadar kolay olacağını hiç düşünmezdi. İnsan elinden bir şey gelmeyeceğini anladığı ilk noktada sakin kalıyordu. Bunu bu şekilde öğrenmek istemezdi.
Ondan sonra ki yarım saatte doktor tedavi yöntemlerinden bahsetse de Cherry hiçbirini can kulağıyla dinlememişti. Doktorun söylediklerinden tedavinin sadece onu yoracağını, iyileşme şansının çok düşük olduğu bir oranda son anlarını buna harcayacağını çıkarabilmişti.
Bunu istemiyordu ama doktorla tartışmamak adına düşüneceğini söylemiş ve teşekkür ederek odadan çıkmıştı. Teşekkür etmesi ironikti. Hayatının en kötü haberini aldığı odadan hiçbir şey yokmuş gibi çıkıyordu.
flashback sonu
Bulduğu bir banka oturduğunda eline damlayan gözyaşıyla ağladığını yeni fark etmişti. Beklediği şey buymuş gibi hıçkırıklara boğulurken saklamaya gerek duymadı. Burası hastane bahçesiydi ve herkes burada ağlayan insanları görmüş olmalıydı.
Güçsüz hissetmekten nefret ederdi. Birilerinin ona acımasından hep nefret etmişti ve bu durum şimdi onu tam olarak buna sürükleyecekti. Hayatının son anlarını birilerinin ona acımasını izleyerek geçirmeyi hiç istemiyordu.
Dosyayı yanına bırakıp, dirseklerini dizine yaslayarak yüzünü ellerine sakladı. Bütün hayatı boyunca hayatının bu dönemini beklemişti. Üniversiteye geçeceği, kendi evi olacağı, arkadaşları ve belki sevgilisi olacağı dönemi. Tam bu dönemin ortasında, hayatının en güzel yerinde öleceğini öğrenmesine bakılırsa verdiği tepki az bile kalırdı.
Sakinleştiğini düşündüğü anda ellerini çekecekken elinin üzerinde hissettiği dokunuşla hızla geri çekildi. Kalp atışları çok sakinmiş gibi daha da hızlanmıştı. Tek eliyle yanaklarını silerken karşısındaki kişiye baktığında kaşlarını çattı. Lee Jeno onun boyuna gelebilmek için hafifçe eğilmiş elini tutuyordu.
"Ne yapıyorsun sen burada? Ne bu halin?" Jeno sorularını sıralarken Cherry aceleyle elini çekip yanındaki dosyayı arkasına aldı. Jeno elbette bu hareketini görmüştü. Anlam veremezken dosyayı çektiği yere oturup Cherry'nin yüzüne yaklaştı.
"Neden ağlıyorsun?" Cherry gözlerini kaçırıp uzaklaştığında konuyu değiştirmesi gerektiğini biliyordu. Hiç açmak istemediği bir sohbetti bu.
"Asıl sen söyle, senin ne işin var hastanede?" Jeno onun sorusunu hızlıca geçiştirebilmek adına kolunu gösterdi.
"Kontrol günüydü bugün." Cherry anlamış gibi başını salladığında Jeno onun bunu konuşmak istemediğini anlamıştı. Onu burada böyle görmek korkutsa ve şaşırtsa da uzatmadı. Kötü bir şey olduğu her halinden belliydi ama onu sıkmak istemedi. Kalkıp elini uzattığında Cherry arkasından dosyayı alıp elini tutarak banktan kalktı.
"Eve gidiyordum, atla." Cherry modunu değiştirmek adına gülüp ona baktı.
"Senin sürdüğün motora binip ölmeyeceğim." Jeno ikinci kaskı Cherry'nin kafasına geçirirken cevapladı.
"Ölmene izin vermem, merak etme."
Yavaş süreceğini belli etmek için kurduğu bu cümlenin Cherry'de ki etkisini bilmiyordu. Cherry o an dolan gözlerine engel olamasa da kafasındaki kaskın onu bu görüntünün görünmesinden koruyor olması bir avantajdı.
Bunu kafasından uzun süre atamayacağını bilerek motora binip Jeno'ya sarıldı. Alışması gereken çok durum olacaktı. Tek tek hepsini öğrenecek ve hepsini ezberlediği anda buradan gidecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
when the party's over [lee jeno]
Fanfiction"Yani Jeno, hiçbir zaman elden ayaktan düşmeyeceğim ve "Her şey güzel." dediğin anda, hiç istemeden buralardan gitmiş olacağım. Bu seni diğer seçenekten çok daha fazla üzecek çünkü fark etmeyeceksin. Ben arkamda enkaz bırakmak istemiyorum. Bunu başa...