the fear

171 20 34
                                    


Cherry aynada bir sağa bir sola dönerek kıyafetini gözden geçirdikten sonra gülümsedi. Kombininden gayet memnundu ve saçları da güzel gözüküyordu.

"Gayet güzelsin bebeğim. Sadece, arkadaşlarımla buluşmak için bu kadar güzel olmasan da olurdu."

Ellerini yatağa dayamış şekilde oturan Jeno'nun sözleriyle birlikte gözleri aynadan ona kaydı. Gözlerini kaçırmış yatağın örtüsüyle oynuyordu. Cherry bu görüntüye gülüp önüne ilerledi.

"Yapacak bir şey yok, thats my normal." Eğilip ellerini yanaklarına koyarak sıkıştırdı. Görüntü beklediği gibi olunca gülüp geri düzeldi ve sanki bir şeyi değiştirecekmiş gibi son kez aynada saçındaki bir tutamı düzeltti. Jeno'nun da peşinden geleceğini düşünerek odadan çıktı.

Jeno'da arkasından ilerleyip salona vardı. Masanın üzerindeki arabasının anahtarlarına uzanırken ona seslenen Cherry'e bakmak zorunda kalmıştı. Anahtarlar Jeno'nun elinin çarptığı bardakla birlikte rahatsız edici bir sesle yere düştü.

Sessiz evde çıkan sesle ikisi de irkilirken gözleri yere kaydı. Aynanın kırılmasının şanssızlık getirdiğini söylerlerdi ama küçük bir bardağın kırılması ikisinin de içine kötü bir his getirmişti.

Cherry saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp çantasını bıraktı ve ilerleyip yere eğildi. Bardak zaten sadece üç dört parçaya bölünmüştü, toplamak zor olmazdı. Yine de Jeno tam eğilirken onu durdurdu.

"Saçmalama, elini keseceksin tam giderken. Süpürgeyle alırız şimdi."

Cherry'i bileğinden tutup eğilmesini engelledikten sonra balkona koydukları süpürge ve faraşı almaya gitti. Bardak kırıntılarını ve camları üstünkörü toplayıp çöpe dökerken iyi bir his yoktu içinde.

"Hadi, gidelim."

Belki de ikisi de birbirinin üzerindeki gerginliği fark ettiği için, belki de otomatikleşmiş bir şekilde birbirine gülümsediler.

Yarım saatlik, Cherry'nin Jeno'ya ondan bundan bir şeyler bahsettiği bir yolculuğun sonunda arkadaşlarıyla buluşacakları kafeye varmışlardı. Cherry arabanın aynasından son kez saçını ve rujunu düzeltirken ona gülüp kafasını olumsuz anlamsa sallayan Jeno'yu umursamadı. Bunu önemsiyordu.

"Çok heyecanlıyım." dedi el ele içeri girerlerken. Adlarını öğrendiği Donghyuck, Renjun ve Jaemin onları görmeleriyle ayağa kalkmıştı bile. Cherry gülümsemesini bozmadan ilerledi.

"Biz tanışmıştık, ama ben Donghyuck." İlk elini uzatan Donghyuck olmuştu. Cherry elini sıkıp ona güldü. Çünkü gerçekten tanışmışlardı ve bu tanışma Jeno'nun evinde gördüğünden sonraydı. Sadece ikisi biliyordu ama konusunu açmadılar.

"Renjun." Renjun Cherry'e gülümsemesini sunduktan sonra eğilerek onu selamladığında Cherry'de aynı şekilde karşılık verdi.

Jaemin'le de ayaküstü tanıştıktan sonra oturdular. Jeno ortamda sessizlik olmasın diye Jaemin'e bir hafta önce olmuş bir şeyi anlatırken Cherry yüzündeki gülümsemeyi bozmadan dinliyordu.

"Cherry bu çocuğa nasıl baktın-" Donghyuck sorusunu sorarken Jeno'nun ona masanın altından tekme atmasıyla sustu. Cherry kahkaha atarken Jeno'nun kötü bakışlarını görmezden geldi.

"Neden?"

"Serserinin teki çünkü. Kendimden biliyorum." Cherry kaşlarını kaldırıp ona baktı.

"Yok mu senin kız arkadaşın?"

Donghyuck onun sorusuyla ellerini masada birleştirip Cherry'e yaklaştı. Sesini alçaltıp konuşmaya başladı.

when the party's over [lee jeno]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin