"Gerçekten inanılmazsın!"
Cherry gülmekten ağrıyan karnını tutarak yarım saattir kucağında tuttuğu yastığı Jeno'ya fırlattı. Uzun zaman sonra bu kadar içten gülmek, bu kadar iyi hissetmek güzeldi. En önemlisi, rüya gibi gelse de, Jeno buradaydı.
"Gerçekten kafayı yediğimi düşünmüştüm!" Kafenin önünde Jeno'nun adını duymasının gerçek olduğunu öğrendiği andı. Gerçekten oradan geçmiş, onu görmüş ve öylece gitmişti. Dudaklarını büzdü, o gün gerçekten üzülmüş ve sinirlenmişti ama beyefendi arkadaşlarıyla eğlenmeye gitmiş gibi görünüyordu.
Dizlerinin üzerinde ilerleyip attığı yastığı aldı. Kafasına vururken Jeno'nun bunu beklemediği belliydi. Gülmemek için kendini zor tutarak söylendi.
"Geri zekalı. seni. Ben. kendimi bitirirken. beni görüp. eğlendin." Her kelimesinden sonra yastığı vurmaya devam ediyordu. Jeno onu durdurmaya çalışsa da işe yaramamış bir süre sonra kollarıyla başını korumaya geçmişti. En son iki kolunu da yakaladı.
Cherry dizlerinin üzerinde ve ağırlığı da öne doğru olduğu için dengesi bozulmuş ve neredeyse Jeno'nun üzerine yıkılmıştı. Kollarını ondan kurtarıp elleriyle koltuktan destek alarak yüzüne baktı.
"Tam tersi olması gerekiyordu."
Jeno her zaman ki Jeno'ydu. Gözlerini devirip üzerinden kalktı.
"Deja vu hissi geldi mi Lee Jeno? Hastanede bile böyle konuşuyordun." Jeno kalkarken ona gülüp omuzlarını indirip kaldırdı.
Ona neden gelemediğini, aslında onu baştan hiç bırakmak istemediğini anlatmıştı. Gelmemesinin en büyük sebebinin yine Cherry olması Cherry'i biraz üzmüştü çünkü gitmesini isteyen oydu. Düşününce, mantıklı düşününce herkes çekilip konuyu etraflıca düşünmek isterdi. Jeno'ya kızmaya hiç hakkı yoktu ve kızmamıştı da.
"Acıktım, beni yoruyorsun."
Cherry gözlerini büyütüp tek parmağıyla kendini gösterdi sorar gibi. Geldiğinden beri onu bir oraya bir buraya sürüklüyordu. Geldiği gün uzun uzun konuşmuşlardı, bu konuyu bir daha açmamakta anlaşmışlardı ve o günden beri normal sevgililerin hayatını yaşıyorlardı.
"Daha dün sinemaya gidelim diye bir ton yol yürüten sendin!"
Jeno saçlarını karıştırarak buzdolabına ilerledi. Bir yerden başlamak lazımdı, o da en temelini yapmış ve sevgili koltuklarında film izlemek istemişti. Bugün de evde takılmayı planlamıştı çünkü aynı evde yaşıyor gibi hissetmek güzeldi.
"Hiçbir şey yemiyor musun sen? Mısır gevreğiyle yaşayamazsın aptal balık." Cherry omzunu silkip ona doğru yürüdü. Kollarını beline dolayıp kolunun yanından buzdolabına baktı.
"Lütfen biraz böyle dursun, sıcak." Jeno ona gülüp buzdolabı kapağını tamamen açtı ve bekledi.
Bir dakikanın sonunda Cherry elini savurarak yeterli olduğunu söyleyip çekilmiş ve salona dönmek için hareketlenmişti. Jeno'da buzdolabının kapağını kapatıp peşinden gitti. Gayet rahat bir şekilde ve hızlıca önüne geçip onu omzundan sarkıttı.
"Ne yapıyorsun deli! Bırak peşimi." Cherry biraz doğrulmaya çalışınca kafasına ulaşabildi. Hafifçe kafasına vursa da eğlendiğini biliyordu. Nereye gittiklerini göremiyordu sadece.
"Hadi bakalım, kombin yapabilmen için sana on beş dakika veriyorum asker. Görevin on beş dakika içerisinde salonda hazır olmak. Evde yiyecek hiçbir şey olmadığı için yemek yemeye gidiyoruz."
Onu yatağa bırakıp elleri belinde kurallarını açıklarken Cherry yüzündeki gülümsemeyle onu dinledi. On beş dakikayı tamamen hazırlanmak için az bulsa da hiçbir şey söylemedi. Söyleyeceklerinin bittiğini anladığında asker selamı verdi ve Jeno'da karşılık verip odadan çıkınca gülerek ayağa kalktı.
Tam on dakika sonra kıyafetini seçip hızlıca giyinmişti. Çiçekli eteğinin üzerine beyaz crop giymiş, ne olur ne olmaz diye de siyah kot montunu eline almıştı. Aynanın karşısına geçip saçlarını taradı, eliyle gelişigüzel dağıtıp bıraktı. Çok vakti yoktu, far paletini çıkarıp pembe tonlarındaki farından sürdü. Zaten acele ettiğinden fazla sürememişti ama içine de sinmediği için hızlıca pamuk alıp sildi.
Son kez aynaya baktı. On beş dakika için yeterli bir görüntüydü. Yatağa bıraktığı montunu geri alıp yatak odasından çıktı. Jeno elinde telefonuyla koltukta oturuyordu. Tek bacağını diğerinin üzerine atmış, neye bakıyorsa sıkılmış gürünüyordu.
"Ben hazırım. "
Jeno telefonundan başını kaldırdı. Onu görür görmez kocaman gülümsemişti ki dikkatle süzmekten de çekinmedi. Cherry de onun enerjisine uyarak montunu önünde iki eliyle tutmuş, 360 derece dönerek ona kıyafetini göstermişti. Dönüşünü tamamladığında Jeno önüne gelmişti bile.
"Çok güzelsin bebeğim." Tek elini beline koymuş, sözlerinden hemen sonra yanağını öpmüştü.
Cherry kıkırdadığında ise güldü. Üzerindeki etkisini seviyordu. Koltuğa ilerleyip o da siyah kot montunu eline aldı. Telefonunu da arka cebine koyarken önden kapıya ilerlemişti.
Cherry aynı gülümsemeyle arkasından ilerledi. Tam kapıya ulaşacakken ani baş dönmesiyle durmak zorunda kaldı. Jeno'nun kapıya gitmiş olmasına şükrederek gözlerini kapatıp birkaç saniye bekledi. Geçecekti biliyordu.
Tam tahmin ettiği gibi gözlerini açtığında daha iyiydi. Jeno'nun ona seslenmesiyle ayakkabılarını giymek için kapıya vardı. Jeno'nun bakışlarında bir şüphe gördüğü için güven vermek amacıyla gülümsedi. Hiçbir şey bu anlarını mahvedemezdi.
Ayakkabılarını giyip kapıyı arkalarından çekti. Jeno'nun uzattığı elini tuttu ve gülümsedi. Acil ve şiddetli olmadıkça iyi olduğunu bilmesini istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
when the party's over [lee jeno]
Fanfic"Yani Jeno, hiçbir zaman elden ayaktan düşmeyeceğim ve "Her şey güzel." dediğin anda, hiç istemeden buralardan gitmiş olacağım. Bu seni diğer seçenekten çok daha fazla üzecek çünkü fark etmeyeceksin. Ben arkamda enkaz bırakmak istemiyorum. Bunu başa...