XVII
Maxence-Machiavel
Gece yarısı Aylak Şövalyeler gölge gibi birer birer Baron Bulvarı'ndaki ağaçların altına gidiyor, orada alçak sesle sohbet ederek geziniyorlardı.
— Ne yapacağız? Birbirlerine yanaştıklarında her birinin ilk sözü buydu.
— Sanıyorum, dedi François, Max'ın tam bir içtenlikle niyeti bize ziyafet çekmek.
— Hayır, çünkü Suyu Bulandıran Kız ve onun için durum ciddi. Kuşkusuz Parislilere karşı bir oyun tasarlayacaktır.
— Onları geri göndermek yeterince kibar bir davranış olacaktır.
— Zaten evde iki boğaz daha olmasına çok öfkelenen dedem, dedi Baruch, bir bahaneye sevinçle sarılır.
— Pekâlâ şövalyeler! diye seslendi yavaşça Max, geldiği zaman; ne diye yıldızlara bakıyoruz ki? Bize kiraz rakısı damıtmayacaklar ya. Haydi Cognette'in yerine! Cognette'in yerine!
— Cognette'in yerine!
Hep bir ağızdan çıkan bu haykırış öyle korkunç bir uğultuya neden oldu ki sanki kentin üstünden saldırıya kalkan bir ordunun naraları gibi geçti, sonra çok derin bir sessizlik çöktü. Ertesi gün birçok kimse yanındakine şöyle demek zorunda kaldı:
"Dün gece, saat bire doğru, o korkunç çığlıkları duydunuz mu? Bir yerde yangın var sandım."
Cognette'in yerine yaraşır bir akşam yemeği yirmi iki davetlinin gözlerine bayram ettirdi. Tarikat tam kadro oradaydı. Saat ikide, Aylakların sözcüğü olan ve şarabın tadını çıkararak yudum yudum içmeyi betimleyen yudumlamaya başladıklarında, Max söz aldı.
— Sevgili çocuklar, bu sabah Fario'ya arabasıyla oynadığımız o ünlü oyun dolayısıyla tahıl tüccarı, üstelik de İspanyol olan bu aşağılık adam tarafından şefinizin şerefine öyle ağır bir darbe indirildi ki (ah o cezaevi olarak kullanılan eski gemiler!..) bu rezile, eğlence sınırlarımız içinde kalarak, öcümün ne kadar ağır olduğunu hissettirmeye karar verdim. Bütün gün boyunca bunu düşündükten sonra, güzel bir oyunu, onu çıldırtacak bir oyunu uygulamaya koymanın çaresini buldum. Benim kişiliğimde darbe almış Tarikat'ın öcünü almak üzere, Mısırlıların kutsal saydıkları hayvanları, ne de olsa Tanrı'nın yaratıkları olan, ama insanların haksız olarak kıydıkları o hayvancıkları besleyeceğiz. İyilik kötülüğün oğlu, kötülük de iyiliğin oğludur; en yüce yasa budur! Dolayısıyla hepinize emrediyorum, mütevazı şefinizin hatırını kırmadan, elinizden geldiğince gizlice, her biriniz erkek ya da hamile dişi yirmi sıçan bulsun, Tanrı'nın izniyle. Üç gün içinde payınıza düşeni bir araya getirin. Daha fazlasını bulabilirseniz, bu fazlaların da başımızın üstünde yeri var. Bu ilginç kemirgenleri alıkoyun, ama onlara hiçbir şey vermeyin, çünkü bu sevgili hayvancıkların doymak bilmeyecek derecede açlık duymaları çök önemlidir. Şunu da dikkate alın: Fareleri ve yersıçanlarını da sıçan olarak kabul ediyorum. Yirmi ikiyi yirmiyle çarparsak dört yüz kırk eder ve bunca suç ortağını Fario'nun satın aldığı bütün tahılları koyduğu eski Kapüsenler Kilisesi'ne salıverirsek, bu tahılların belli bir bölümünü yiyeceklerdir. Ama elimizi çabuk tutalım! Fario tahılın büyük bir bölümünü herhalde sekiz gün sonra teslim edecek, bu yüzden çevreye iş için gidip gelen İspanyolumun o kilisede korkunç bir fire bulmasını istiyorum. Baylar, bu icadın onuru bana ait değildir, dedi herkesin kendisine hayranlık gösterdiğini görerek. Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrı'nın hakkını Tanrı'ya verelim.[65] Bu, Kutsal Kitap'taki Samson'un tilkilerinin bir taklididir. Ama Samson kundakçı, dolayısıyla da pek az insan severdi, oysa Brahmanlara benzeyen bizler ezilmiş ırkların koruyucularıyız. Matmazel Flore Brazier daha önce bütün fare kapanlarını kurdu, benim sağ kolum Kouski de yer sıçanlarını avlamakla meşgul. İşte bu kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suyu Bulandıran Kız
Historical FictionHonore de Balzac (1799-1850): Fransa'nın 19. yüzyıldaki sosyal yapısının tarihsel bir tablosunu çıkardığı eski ve yeni romanlarını 1830'dan sonra İnsanlık Komedyası başlığı altında toplamıştır. Suyu Bulandıran Kız bu anıtsal eserin "Töre İncelemeler...