BÖLÜM 3

4.6K 343 35
                                    

AV VE AVCI

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

AV VE AVCI

Sevginin sen hali

Stawen, sokağın başındaki banka oturmuş, nankörce homurdanıyordu.
"Nerede kaldın? Açlıktan ölmek üzereyim. "
Kafamı geri çekerek Stawen' ın iğrenç nefes kokusundan kurtulmaya çalıştım. Ardından burnumu ellerimle kapattım. Bu koku öldürücü düzeyde mikrop içeriyor olmalı. Hunharca güldüm.
"Sen yaşadığını mı düşünüyorsun?"
Stawen kısa soluklu güldü.
"Seni pis yamyam." Dedi.
" Biraz geçiktim. Özür dilerim." Dedim ölü olan ses tonumla. Stawen tıpkı bir köpek gibi hırıldadı.
"Hırrrrrrrrrrr.... Et istiyorum. İnsan eti. Hadi gidelim." Dedi.
Kendi türümden irkildim. Tanrım ... Ne kadar da korkuncuz.
Stawen hırlarken balgam çıkaracakmış gibi duruyordu. Birbirine dolanmış olan sarı saçlarını parmaklarının arasına aldı ve şekillendirdi. Ancak hala tipsizdi. Soluk ve kızarıklıklarla dolu yüzü vardı. Aslında yamyamların hepsi böyle görünür. Yani iğrenç ve ürkütücü.
" Gidelim." Dedim.
Lux şehrindeki bütün yamyamları Stawen ile birlikte toplayıp, sınıra doğru ilerledik. Sınırda bizi biri bekliyordu. Aslında her türün bir lideri vardır. Yamyanların lideri Dani adında acımasız bir hödüktü.
Dani, geç kalanları azarlayıp biran önce gitmemiz gerektiğini söyleyip durdu. Beyaz saçları ve yarıklarla dolu yüzü vardı. İnsanları diğer yamyamlara göre daha acımasızca öldürürdü. O, korkunçtu ve hepimizden daha güçlüydü.

Sabah kahvaltısını sıkı bir şekilde yaptığımız için enerjimiz oldukça yüksekti. Hız kesmeden koşabiliyorduk. Fakat uzun yolu katettikten sonra vücudumuzdaki tüm proteinler yok olduktan sonra enerjimiz bitmişti. Tıpkı bir kaplumbağa gibi dakikada , bir adımı zorlukla atıyorduk. Arkama baktığımda birçok yamyamın sürünerek ilerlediğini gördüm ve halime şükrettim. Hala bir miktar enerjim vardı.
" Biri şu halimizi görse dünyayı katletmeye gittiğimize asla inanmaz." Dedi Stawen.
Evet. Stawen oldukça haklı. Bu tempoyla ayağımızın altındaki solucanları bile ezemeyiz.
" Haydi biraz hızlanın." Diye homurdandı Dani.
Yüzlerce yamyam "Açız.Açız." diye bağırdı.
" Bende Açım." Dedi Dani. " Ama sizin gibi hımbıl değilim. "
Sead kıkırdadı. Sead küçük bir kız çocuğu. Küçük bir yamyam. O bizim ufak ve tek olan şirin yamyamımız. Sead,insanlarla dalga geçmeye bayılır. Ve haftada bir gün evime gelip beni ziyaret eder.

Yamyamlar çenesini kapadı. Sınır tel örgülerin olduğu ormanlık bir alan ve ormanın içi silahlı askerlerle dolu. Silahlar bizi korkutmuyor. Çünkü vücudumuza saplanan merminin bize asla zararı olamaz. Kalbi atmayan bir bedeni öldüremezsiniz. Duyguları olmayan birine asla zarar veremezsiniz. Çünkü duyguları olamayan bir insanın kaybedecek başka hiçbir şeyi kalmamıştır.

Ormanın gerisinde yerleşim alanları var. Amacımız yerleşim alanlarına ayak basmak . Gözümüze kestirdiğimiz eve girip insanları çıtır çıtır yemek. daha sonra tarlalara saldırıp orada ki çiftçileri kemirmek.
" İşte başlıyoruz." Dedi Sead.
Küçük yamyamın sesi oldukça neşeli. En son ne zaman neşeli bir yamyam olmuştum ki? Hatırlamıyorum. Aslına bakarsanız yamyam olduğumdan beri hiç neşem yok. Neşeli ya da neşesiz olduğum kimin umrunda?
" Hadisene sersem." Dedi Stawen. Ardından ekledi.
" Sirkelen ve kendine gel."
Stawen'ı başımla onayladım. Tel örgüleri aşıp,ormana giriş yaptık. Askerler bizi fark ettikleri anda üzerimize mermiler yağdırdı. Vücudum delik deşik oldu. Ama canım acımıyor. Önüme çıkan askerleri ormanlık alana doğru savurdum. Bu oldukça kolay bir iş. İnsanlar güçsüz ve bir ölüden daha bitkinler. İnsan çığlıkları ormanda yankılandı. Alarm çanları çalmaya başladı. Metrelerce koştuk. Kasabaya ulaştığımızda insanlar bir sağa birde sola koşuşturup duruyorlardı. Bu insanlar az sonra diri diri yenileceklerini bildikleri için acı içinde bağırıyorlardı. Isırılmak acı verir. Bunu biliyordum çünkü bende ısırılmıştım.
Stawen'a baktığımda güzel manzarayla karşı karşıya geldim. Adamın birini yakalamıştı ve kalçasını kemiriyordu. Adam çığlık atsa da ölüme mahkumdu. Stawen'ın çenesinden kanlar damlıyor ve kuru toprağı nemlendiriyordu. "Buraya gel." Dedi Stawen.
" Gel ve bu muhteşem lokmaların tadına bak." Stawen'ın yanına gidip çömeldim. Kasabaya hırıltı sesleri hakim olmuştu.
Genç adamın gözlerini oydum ve ağzıma attım. Adamın kaygan gözü, yemek borumdan süzüldü ve mideme doğru yol aldı. Daha sonra adamın sol elini kavrayıp mikroplu dilimle yaladım. Dişlerimi parmaklarına geçirip ısırdım. Parmaklarını kraker niyetine yedim. Çatur, çıtır sesler çıkıyordu. Bu ses bana huzur veren tek sesdi. Stawen elini adamın karnına sokup iç organlarını dışarı çıkardı. Bağırsağı ağzına aldı ve makarna yermişcesine yedi.
Bağırsak Stawen 'ın dudaklarında esir olmuştu. Dakikalar sonra genç adamdan geriye hiç birşey kalmadı. Tabi, kemikleri dışında. Stawen'ın yanından kalktım ve kargaşanın ortasında gözüme bir ev kestirdim. Bu ev oldukça cazip bir evdi. Evin tek bir penceresi vardı . Muhtemelen tek odalı bir evdi. O eve saldırdığımda insanların kaçacak bir yerleri olmayacaktı.
Bu ne dehşet verici bir ironi ...
Ufak evin kapısını sertçe tekmeleyip hırladım. Şuan bir köpeği andırıyorum.
Kapı açıldı ve karşıma bir boy aynası çıktı. Hırıltım bir anda son buldu. Ürktüm. Adımlarım geriye doğru gidiyordu. Göz bebeklerimin büyümesine engel olamadım. Uzun zamandır aynaya bakmamıştım. Bu gerçekten ben miydim? Ben canavardım. Kapıyı sertçe kapattım . Aynaya doğru yaklaşıp iğrenç suratıma baktım. Dudaklarım yara bere içindeydi. Yüzüm kanlı ve pisti. Üzerimde eski mavi bir tshirt vardı. Belim o kadar inceki pantolonum neredeyse düşecekti. Acıkınca siyahdan Mavi renge dönüşen gözlerim ölümün habercisiydi. Siyah saçlarım en az yaşantım kadar cansızdı. İç geçirdim.
İnsanların bizden neden korktuklarını şimdi anlıyordum. Artık bende kendimden korkuyordum. Aynayla yeni tanışmış olan bir yamyamım ben. Gözlerim mavi. Fakat göz kapaklarım simsiyah.
"Iyk." Dedi minik bir ses . Kafamı çevrip omzumun üzerinden duvar kenarındaki insancığa baktım. Bu küçük bir kız çocuğunun sesiydi. Minik kız çok hoş kokuyordu. İnsancığın kokusu odaya yayılmıştı. Derin nefes aldım ve bu koku neredeyse aklımı kaçırmama sebep oluyordu.
"Yemek." Dedim.
Hırlayarak insancığın üzerine koşmaya başladım. Sararmış dişlerimi insancığa gösterdim. Benden korkmasını istiyordum. Korkmasını ve acı çekerek ölmesini istiyordum. Önüme çıkan eşyaları savurup insacığa ulaştım. Dişlerimde ki zehir insancığın boynunda gezimeliydi. İnsancığın etinin tadına bakmalıydım.
Ters giden birşeyler vardı. İnsancık kirpiğini bile kırpıştırmadan şaşkınca bakıyordu.Gözleri korkusuzdu. İnsancığı köşeye kıstırıp yüzüne doğru hırladım. İnsancık kucağındaki kirli ayıcığa sıkıca sarılmıştı.
" Nefesin berbat kokuyor. Sen hiç dişlerini fırçalamaz mısın? " dedi korkusuz sarı saçlı kız.
"Hıh." Dedim . Utandım ve ellerimle ağzımı kapattım. Daha önce hiç nefesim berbat koktuğu için utanmamıştım. Düşüncelerime ne olduğunu anlamıyordum. Asıl amacım insan öldürmekti. Gözlerimi kısıp küçük kız çocuğunun bedenini kavradım ve hırlamaya devam ettim. Bedeni oldukça zayıf ve çelimsizdi. Beyaz elbisesinin altına gizlenmiş olan vücudunda et namına hiç bir şey yoktu. onu yersem asla doymazdım. Varla yok arasında olan bedeni beni doyuramazdı.
"Neden benden korkmuyorsun?" Diye sordum şaşkınlıkla.
"İlk kez bir yamyam görmüyorum." Küçük kız konuştukça kendime hakim olamıyordum.

Çocukların etleri oldukça tatlıdır. Bir kez tadına bakan bağımlısı olur. Küçük kızı yanağından ısırmak için hazırdım. Sarı sivri dişlerim fazlaca keskindi.
Küçük kız tedirgin eliyle cebinden beyaz bir mendil çıkardı ve yüzümdeki kanı temizlemeye başladı. Beyaz mendil artık kırmızı kana bulanmıştı.
"Pasaklı. " dedi.
Ben pasaklıydım. Narin elleriyle yüzümü temizledi ve gözlerimin derinliklerine baktı.
"Sen bir yamyamsın." Dedi küçük kız.
"Beni yiyecek misin?"
Bütün kelimeleri ağzımda gevelenip dururken ne yapacağımı bilemiyordum. Onu yemeli miydim? Yoksa onu sağ bırakmalı mıydım? Ben insanları sağ bırakma taraftarı değilim. İnsanlar ölmeli ve bize yemek olmalı. Vahşice düşündüm. Onu önce besleyip daha sonra yemeliydim. Biraz kilo almaya ihtiyacı vardı.
"Hayır." Dedim.
"Şimdilik seni yemeyeceğim."
Zihnim ağzımdan çıkan cümleyi duyunca sarsılmıştı.
Saçmala Perix. Ye onu... Karnını doyur yoksa ölürsün.
Gözlerimi kapayıp uzun soluklu düşündüm. Ben ne yapıyordum? Kız haklı ben bir yamyamım ve insan öldürürüm. Ayrıca onu nerede saklayıp,besleyecektim?
Küçük kızı koklamaya devam ettim. Onun elini kemirmemek için kendimi zor tutuyordum. İnsancık kanlı mendili geri çekerek gözlerime odaklandı.
Hiç bir insan bana sevgi dolu bakmamıştı. Bütün fonksiyonlarım " Ye onu." Diyordu. Çünkü ben bir avcıydım. O ise avdı. Avcı duraksamış ve duvara toslamıştı. Av ise korkusuzca avcının berbat suratına dokunuyordu. Av'ın elleri sevgi kadar sıcaktı.

YAMYAM (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin