BÖLÜM 13

1.6K 189 20
                                    

BEYAZ RÜZGAR

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BEYAZ RÜZGAR

Harrison At Çiftliği Lux şehrinin en tenha bölgesinde yer alıyor, Güneş dağına oldukça yakın ve tehlikeli bir yer olan bu çiftliğe Adelayı götürmek ne denli doğru bir eylem bilemiyorum. Adela, ürkek bakışlarla etrafı seyrediyor,bir süre sonra irkilip minik parmaklarını soğuk ellerime doluyor. Parmak boğumlarım Adelanın dokunuşu ile titriyor. Ellerimde başlayan minik kızın ten sıcaklığı bütün vücuduma doğru yayılıyor.
Ölü olan bu şehri seyretmek her insana korku armağan eder. Ölü, boş ve sessiz sokaklar mevcut. Yıkık evler şehrin manzarasını alt üst etmekle kalmayıp, göz zevkine dahi hitap etmiyor.

Normal ve sıradan bir insanken her sabah erken saatlerde uyanıp babam ile birlikte At çiftliğimize giderdim. Şuan yürüdüğüm taşlı yolları babamla yürüdüğümü anımsadığım anda boğazıma kocaman bir yumru oturuyor. Küçük bir çocuktum, Adela kadar küçük ve savunmasızdım. Babamın şefkat dolu parmaklarına sarılarak bu yolda adımlarıma ileri emrini veriyordum. Şimdi ise durum farklı. Ben birçok insanı kemirerek öldürmüş bir yamyamım. Adela ise minik bir kız. Parmaklarımı tıpkı bir çocuk gibi kavrayan bir kız. Adelanın yüzünü seyrediyorum. Kaşlarını çatıp bana bakıyor.

'' Seni korkutan nedir?'' diye sordum Adelaya.

'' Yamyamlar...' Dedi Adela. Gürültülü bir kahkanın ardından

'' Hem yamyamlardan korkuyorsun hem de korkudan bir yamyamın parmaklarına sarılıyorsun öyle mi?'' diye sordum yarı alay eden bir ses tonuyla.
"Evet,"
" ayrıca hem yamyamlardan korkuyorsun, hemde başına gelebilecek olan kötülüklerden seni koruyan kişinin bir yamyam olmasını umut ediyorsun?"
"Evet, " derken monoton bir ses tonuyla cevap veriyordu.
"Sen çok ilginçsin, gerçekten!"

Verdiğim yanıttan rahatsız olmuşcasına omuz silkti Adela ve elimi tutmayı aniden bırakıp Diegoya sıkıca sarıldı. Kendimi kötü hissetmek bir yana , kendimi resmen boşlukta hissediyordum. Neredeyse tüm yol boyunca elimi tutması için Adelaya yalvaracaktım. Sahipsiz bir köpek gibi kalakalmıştım.
Adelayı korkularından arındırıp sahiplenmek hoşuma gidiyordu. Onu başına gelecek olan belalardan korumak istiyordum. Ancak belkide bu durum çoğu zaman mümkün olmayacaktı.

Yürüyüşümüzün büyük bir kısmı sessiz sedasız bir şekilde sürdü. Ardından Harrison At çifliğine vardık. Çiftliğin siyah demir kapısını itelediğimde , gıcırtı sesleri yükselti. Etrafı kolaçan edip içeride tek bir yamyamın bile bulunmadığından emin olduktan sonra Adelaya
'' İçeri gel. Hemen!'' dedim.

Çiftlik karanlık ve solgundu, yeşile dair hiçbir şey mevcut değildi.
'' Beni burada bekle.'' dedim Adelaya ve koşarak ahıra gidip atlardan ikisini aldım. Elimden geldiğince hızlı olmaya çalışıyordum çünkü geri döndüğümde Adelanın yaşıyor olmasını istiyordum.

İki atın dizginini yakalayıp
( dizgin=ip) Adelaya doğru ilerledim. Atlardan biri beyaz,diğeri ise siyahtı. Adela sevgi ve heyecan dolu gözlerle beyaz ata baktı ve Diegoyu bir kenara bırakıp beyaz atın yelelerini okşamaya başladı.
'' Adı ne?'' diye sordu.

'' O bir kısrak . Adı Beyaz Rüzgar. '' dedim Ardından siyah atı göstererek ;

'' Bu da aygır. Adı Karayel, çok hızlıdır.'' Adela, Beyaz rüzgar ve Karayeli ince parmakları ile okşadı.

'' Daha önce hiç ata bindin mi?'' diye sordum.

'' Yalnızca bir kez.'' dedi Adela ve ardından ayağını üzengiye geçirip Beyaz rüzgarın üzerine bindi. Dizginleri sıkıca kavradı.

'' Hadi ama Beyaz Rüzgar ile biraz gezinmek istiyorum, biraz daha hızlı olamaz mısın?'' dedi Adela. Neredeyse mutluluktan uçacaktı. Bugün ki Çiftlik aktivitesi Adelayı hoşnut etmişe benziyordu. Adelayi gülerken görmek beni de mutlu ediyordu. Karayel'e binip dizgileri kavradım. 
  '' İstikamet nehir kenarı.'' dedim.

'' Orada ne yapacağız?''

'' Avlanmalıyız.'' dedim. Av kelimesi zihnimde yankılanırken karnımın hala aç olduğu gerçeği beni şaşırtıyordu. Nefsim doğrultusunda düşündüm. Adelayı nehirde boğarsam daha az acı çekerek ölürdü ve ardından onu ıslak ıslak kemirip mideme indirirdim. Kemirilmek , boğulmaktan daha çok acı verir. Bu düşüncemden sıyrılmaya çalışsam da bunu bir türlü başaramıyordum . Onu hem öldürmek istiyordum hem de yaşaması için çabalıyordum. Büyük bir çelişkinin içerisinde bocalanıp durmak beni günden güne yoruyordu. Aslında Adela, iskeletler diyarında ki bir et parçasıydı.
Adela'yı öldürme planları yaparken Adela, Beyaz Rüzgarın üzerinde doğrulup yüzüme baktı. Ne zaman ona zarar vermek istesem bunu seziyordu. Anlamlıca bakıyordu soluk olan suratıma. Beni bakışlarıyla ikna ediyordu. Beni durdurmayı başarıyordu, belkide bu yüzden o benim için değerliydi.

Adela Atın üzerinde oldukça asil görünüyordu, onun yapısında asalet vardı. Beyaz Rüzgara,ayak topuklarıyla hafifçe vurdu Adela ve hızla ilerledi. Şaşkına dönen surat ifademi saklayarak

'' Yalnızca bir kere ata bindiğine emin misin? Hem nehire nereden gideceğimizi bilmiyorsun.'' diye söylendim. Adela, durdu ve sol omuzunun üzerinden bana bakarak
'' Benimle oyun oynamak ister misin?" Diye sordu.

"Ne?" Dedim sadece aptal surat ifadem yüzüme oturmuştu resmen.
"Yakala beni.'' dedi ve hızla beyaz rüzgarın üzerinde gözden kayboldu.

Tüm duygularım harekete geçti. Karayel'e topuklarımla vurdum nehir yolunun kenarlarında ki ağaçlar hızla geriye doğru gidiyordu ve ben Adela'ya yaklaşıp aramızdaki mesafeyi en aza indirmek için uğraşıyordum fakat Adela at biniciliği konusunda oldukça uzmandı. Onun bu denli cesaretli olması beni korkutuyordu.

YAMYAM (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin