HIRSIZ
Sevginin gücü
Hava soğuk ve ayazdı,yamyam şehrinde bir o yana bir bu yana savrulup durdum. Yiyecek bulmalıydım, Adela aç kalmamalıydı. Acele etmeli ve evime elimden geldiğince erken dönmeliydim. Adelanın evde yalnız kalması beni feci derecede korkutuyordu. Yamyamlar Adela'nın kokusunu alırlar ise onu hiç acımadan öldürürlerdi. Adela'nın ölmesini istemiyordum. O, nefes almalıydı. Özellikle Dani, bölgemizde canlı bir insanın var olduğunu fark ederse Adela asla sağ kalmazdı. Adelaya zarar gelmesini istemiyordum.
Yamyam kasabasında çok önceden yani insanlar hala yaşıyorken ; bir süpermarket bulunuyordu. Şimdilerde bu süpermarket kullanılamaz durumda ve sınıra oldukça yakın. Bedenimde ki tüm enerjiyi kullanarak koştum. Ciğerlerim yanana kadar koştum.
Supermarkette birkaç tane barbunya konservesi dışında hiç bir şey yoktu. Adela, barbunya sever miydi? Bilmiyordum. Onun hakkında hiç bir şey bilmiyordum. Kaç yaşındaydı? Bir ailesi var mıydı? Yoksa benim gibi kimsesiz ve yapayalnız mıydı? Nelerden hoşlanırdı? Nelerden nefret ederdi? Onu tanımayı istiyordum ve bu istek olağandışı bir durumdu. Sanki yıllardır sürdürdüğüm saçma yaşamım Adelanın hayatıma girmesiyle renklenmişti. Daha önce hangi insan için yiyecek aramıştım? Tek derdim kendi karnımı doyurmak olmuştu.Diş fırçası ve diş macununu da alıp kırık dökük olan süpermarketi terk ettim ve sınıra doğru ilerledim. Yamyam olmayan her yerde yiyecek birşeyler muhakkak vardır. Askerler ormanı kuşatmıştı. Amacım saldırmak ve insan öldürmek değildi. Kendi mi uzun bir süreden sonra ilk kez vicdan sahibi biri gibi hissediyordum.
Her ne kadar aç olursam olayım buradaki insanlara zarar vermeden yiyecek bulup gidecektim. Kamufile olarak ormanda ilerledim. Askerlere görünmeden çiftlik kısmına gittip,bir kümese girip tavuğun ısırıklarına göğüs gererek Adela' yı bir kaç gün idare edecek kadar yumurta çaldım ve tarlaların olduğu alana giriş yaptım. Çiftliğe ayda bir kere gelir ve avlanırdım. Çuvalımda bir ceset ile eve geri döner afiyetle karnımı doyururdum. Fakat şimdi ise basit bir domatesi almak için gelmiştim. Çiftçiler süratle çalışıyordu,çünkü insanların yiyeceği günden güne tükeniyordu. Gözüme kestirdiğim kıpkırmızı domatesleri ışık hızında toplayıp çuvala koydum.
Ah... Ben ne yapıyordum. Bu cuval ölülerle dolu olmalıydı;Domates, barbunya ve yumurtayla değil. Bir insanı doyurmak elbette mümkündür ancak bunu sadece sorumlu insanlar başarabilir. Yamyamlar sorumluluktan uzak yaratıklar olarak düzenli öğünler oluşturup karınlarını doyurma konusunda bile beceriksizdir.
Hayatımda ilk kez hırsızlık yapıyordum,bütün bunlar ne içindi? Evde beni bekleyen insancık içindi. Savunmasız ve güçsüz insancık için ...
Neden Adela hala hayattaydı? Ben kendine bile kalabalık olan bir yamyamdım. Ölü olan yaşantımda yaşayan varlıklar olamazdı. Bu delilikti.İnsanlarla dolu bir yere giren yamyam olarak hiç kimseyi öldürmeden oracıktan uzaklaşmıştım. Çiftlik sahibi olan bir kadın ardındam taş bile fırlatmıştı.
"Seni pis hırsız!" Diye bağırdı kadın. Kafama atılan taşlara rağmen kadına saldırmadım. Aksine bu kaçış beni çok heyecanlandırmıştı. Domates çalmak ve bunun için taşlanmak gerçekten de eğlenceliydi.
İrademim kudreti düşündüğümden daha büyük ve yüceydi. Bitkin bir şekilde evime geri döndüm. Sabah kahvaltısı etmemiştim. Adelayı kemirdiğimi hayal ettiğim de iştahım kabarıyordu ve bedenim titriyordu. Derhal bu düşüncemden sıyrıldım.
Henüz akşam olmamıştı fakat gece ve gündüz döngüsü beni alakadar etmezdi.Kapıyı çalmadan önce duraksadım. Adela, kapıyı açtığında burnumu gıdıklayan o hoş kokusuna yenik düşüp,onu kemirmekten korkuyordum. Kendimi hem çok iyi hem de çok kötü hissediyordum.
Evimin kapısı bugüne kadar hiç bir şekilde kapalı ve kilitli olmamıştı. En önemlisi de beni içeride dört gözle bekleyen biri benim için bir mucizeydi. Ailem hayattayken babamın işten eve dönüşünü büyük bir heyecanla beklerdik. Ben, abim ve kız kardeşim kapı eşiğinde resmen nöbet tutardık. Babamızın kucağına ilk olarak kim atlayıp,kollarını onun boynuna dolayacaktı?
İç geçirip kapıyı üç kez nazikçe çaldım.TAK! TAK! TAK!
" Parola lütfen?" dedi av. Ellerim Adela'nın sesini duyduğum anda titremeye başladı. Sanki kalbim şişip göğüs kafesinden fırlayacaktı. Onun sesi, yüzü gibi masumdu. Göz kapaklarım sonuna kadar kapandı ve karanlığı seyrederek Adela'nın sesini dinledim. Saatlerdir duymadığım masum sesi özlemiştim. Belki de biz yamyamların biraz masumiyete ihtiyacı vardır.
"Şey... " dedim ve tüm reflekslerim bir anda kilitlendi. Adela'nın karşısında kişiliğim esrarengiz bir şekilde değişiyordu ve hiç tanımadığım bir adama dönüşüyordum.
Atan bir kalbim olsaydı çoktan kalp krizi geçirmiş olurdum. Bir yamyam olduğum için oldukça şanslıyım.
"Pa-ro-la?" dedi av heceleyerek.
"Av ve avcı." Dedim. Evimin kapısı ardına kadar açıldı, rüzgar Adela'nın saçlarını okşadı ve gördüklerim karşında şaşkına döndüm.
Masum yüzün dudakları gülümsüyordu.
"Adela!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAMYAM (Askıda)
Fantasy©Tüm hakları saklıdır... Yaşlı adamın birine ithafen... Perix, Lux şehrinde yaşayan ve insan etiyle beslenen bir yamyamdır. Hayatta kalmak için tüm ailesini yemiştir ve yapayalnız bir hayat sürmektedir.Tüm yiyeceği tükenir ve ölmemek için avlanmaya...