15.Bölüm

161 21 11
                                    




Bölüm şarkısı: Model- Pembe Mezarlık

Lütfen bu bölüme bolca yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın!

Keyifli okumalar!

———-


Bulutlar sanki az sonra duyacakları şey için ağlıyordu. Şiddetli yağmur taneleri üzerimize yağarken, ne yağmuru ne de dondurucu soğuğu hissediyordum.

Uraz birkaç dakikadır kıpırtısızdı. Söyleyeceği şeyleri mi toparlamaya çalışıyordu yoksa geçmişin tozlu sayfaları arasında kaybolmuş yolunu mu arıyordu bilmiyordum.

Açıkçası konuşmak içimden gelmiyordu. Uraz'ın her şeyi anlatmak için hazır olmasını bekliyordum. Üzerimizde bir şimşek çaktığında etraf kısa bir süreliğine aydınladı ve yüzü gözlerimin önüne serildi.

Darmadağındı.

Uzun kumral saçları ıslanmasıyla birlikte alnına yapışmıştı. Elinde ise beşinciden sonra saymayı bıraktığım bilmem kaçıncı sigarası vardı. Her zaman canlı görünen gözleri ise şimdi bir harabe gibiydi. Gözleri o kadar hüzünlü görünüyordu ki içim acıdı. Onu böyle görmeye alışık değildim. Suskunluğa mahkum ettiğim dudaklarımı aralamak, hiçbir şeyi bilmeme rağmen her şeyin geçeceğini söylemek istiyordum.

Ama gözlerinin yeşilinde öyle bir ifade vardı ki, hiçbir şey geçmeyecek gibiydi.

Yaralar kapanmayacak, kırıklar toparlanmayacak, gözyaşları silinmeyecek gibiydi. Uraz geçmişe mahkumdu...

"Uraz..." diye fısıldadım yağmurun gürültüsü arasında. Beni duymadı belki de. Öylece oturmaya devam ederken elindeki sigarayı diğer izmaritlerin arasına attı.

"Ondan neden bu kadar nefret ettiğimi merak ediyor musun?" diye sordu. Kaan'ı tanıdığım andan beri bunu merak ettiğimi bilmesine rağmen yine de sormuştu. "Evet." diye mırıldandım. Sanki sesim biraz daha yüksek çıksa anlatmaktan vazgeçecekti.

"Bazı insanlar vardır..." diye mırıldandı çatlamaya başlayan bir sesle. Hasta olacaktı. "Nefretle, öfkeyi birbirinden ayıramaz. Öfkesini nefret sanar, kırmaması gereken insanı kırar. Pişman olduğunda ise hissettiğinin sadece bir anlık bir öfke olduğunu anlar. Fakat iş işten çoktan geçmiştir..."

Bitmek üzere olan paketten bir sigara daha çıkardı ve ezberlediğim hareketlerle yaktı. "Diğer insan ise, nefret ettiği insana karşı sadece öfke duyduğunu kendini inandırmaya çalışır. Oysaki nefret her ne kadar basit bir kelime olsa da anlamı öyle basit değildir. Nefret insanı zehirler..."

"İçten içe ondan nefret edersin. Onun nefes almayı hakketmediğini düşünürsün. Çevresindeki insanlar tarafından dışlanıp yalnız kalmasını, sevdiği insanları kaybetmesini, küçücük bir odaya tıkılıp ömrünün sonuna kadar acıyı hissetmesini istersin. Ve bu öfke değildir. Nefret... Birinin ölmesini istemek nefrettir."

Uraz öyle bir anlatıyordu ki sanki bunların hepsini yaşamıştı. Ama hangisini? Sessizce onu dinlemeye devam ettim. Ama susup sigarasından derin bir nefes çekmişti. "Bunları neden anlattığımı merak ediyorsun değil mi?"

Başımı hafifçe aşağı yukarı sallayarak onu onayladım. Uraz dudaklarından dumanı serbest bırakırken, "Kaan'la aramızdaki şey işte bu." dedi.

Merakıma daha fazla engel olamayarak, "Ona sadece öfke duyup nefret mi sandın?" diye sordum. Yağmur hala üzerimize olağanca şiddetiyle yağarken, bir kez daha şimşek çaktı ve Uraz'ın yüzündeki alaycı tebessümü görebildim.

İSTENMEYEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin