Sabahleyin uyandığımda Asım'ı koltuğun üstünde düşünceli bir şekilde otururken bulmuştum.
Yüz ifadesine bakılırsa pek iyi şeyler düşünmüyordu. Derin bir nefes alıp kendimi hazırlamaya çalıştım. Uzun zamandır beklediğim konuşmayı şimdi yapacak gibiydik. Karşısındaki koltuğa ilerleyip oturduğumda gözleri saliselik bana kaydı.
Bakışları beni görünce daha öfkeli bir hal alırken ben iki haftadır özlediğim yüze hasretle bakıyordum. Tabi o bunu göremeyecek kadar sinirliydi şu an.
Ayağa kalkıp sert adımlarla salonda ileri geri volta atmaya başladı. Çaresiz gözlerle ona bakıyordum.
Sinirli olduğunda karşısındakini umursamazdı. Çoğu kez dostum, kardeşim dediklerini silip attığını biliyordum Asımın.
Ben de o silip atılan eski arkadaşlardan biri olmak istemiyordum. Bu yüzdendi çaresizliğim.
Ellerini yumruk yapıp önümde sertçe dikildiğinde başımı aşağıya eğdim.
Şu an tanıdığım Asım değildi çünkü. Yüzüne bakarsan hiç bilmediğim birini görecektim. Kafamı önümde tutmaya devam ettiğimde sert sesiyle "kalk!" Diye bağırdı.
Başa gelen çekilir diyerek içime titrek bir nefes aldım. Şu an tek umudum eski günlerin hatrına sinirli haliyle beni fazla kırmamasıydı.
Çünkü zaten oldukça kırık hissediyordum.
Ayağa kalktığımda yine gözlerine bakmadım. Burnundan soluyordu. Bu tepkisizliğin onu daha da sinirlendirdiğini biliyordum.
Ama ne yapabilirdim ki? Ne tepki vereceğimi bile bilmiyordum.
"Gözlerime bak Nihat!"
Yutkunup öfke fışkıran kahvelere baktım. Dediğim gibiydi bakışları. Sanki bambaşka bir adam duruyordu karşımda. Yutkunamadım bile. Çok farklıydı şu an.
Asım normalde bu kadar sinirlenmezdi. Tamam agresif bir yapısı vardı ama gerçekten sinirlendiğini çok az görmüştüm. Ama ilk defa bu siniri bana karşıydı. Üstelik bu sefer onu ne sinirlendirdiyse tamamen gözü dönmüş gibiydi.
"Ayşegül'e mi sevdalısın!?"
Duyduğum şey ile şok içinde kalmıştım. Nasıl böyle birşey düşünebilirdi? Ben o kıza kardeşim gibi davranıyordum.
"CEVAP VER BANA NİHAT!"
Yerimde sıçrayıp karşımda sinirden deliren adama baktım.
"Hayır."
Sesim kısık ama kesin çıkmıştı. Ben o kıza en ufak bir umut bile vermezken böyle birşey düşünmesini aklım almıyordu.
"LAN O ZAMAN NIYE IKIDE BIR YANYANA GÖRÜYORUM BEN SİZİ!?"
Kaşlarımı çatıp gözlerinin içine baktım. Tamam seviyordum ama benim de toleransım bir yere kadardı.
"Saçmalıyorsun Asım! O kıza ben kardeşim gibi bakıyorum lan, nasıl böyle bi şey dersin! Ağzından çıkanı kulağın duysun!"
Sanki sözlerim onu daha da çıldırtmış gibi koltuğa çökerek saçlarını çekiştirmeye başladı.
Güzelim saçları her çekişinde ben kahroluyordum sanki. Daha fazla bu görüntüye dayanamayıp yanına giderek ellerini saçlarından çekmeye çalıştım.
Ama elleriyle beni kendinden uzaklaştırıp bu sefer koltuğu yumruklamaya başladı.
Bu anları gözüm hafif dolu izlerken elimden hiçbir şey gelmiyordu. Yardım etmeye çalışsam beni yine kendinden itecekti.
"Nihat bana doğruyu söyle!!"
"Ben sana yalan söyledim
mi hiç?""Nihat.. doğru söyle gözünü seveyim"
Sesi yalvarır gibi çıkmıştı. Kafamı iki yana sallayıp onu gözlerimle ikna etmek ister gibi baktım.
"Yemin ederim doğru söylüyorum Asım.. o kızla aramda hiçbir şey yok, olmayacakta.." Çünkü bir tek sen olabilirsin demek isterdim ama dilim dönmedi.
"Yalan söyleme Nihat!"
Tam sakinleştiğini düşündüğümde içindeki ateş tekrardan harlanmıştı sanki.
Kendini bu yalana o kadar inandırmıştı ki Ayşegül benim öz kız kardeşim de olsa bana inanmayacaktı. Ne desem boştu şu an.
"ULAN BARİ SEVİYORSUN, ADAM GİBİ ARKASINDA DUR AMINAKOYAYIM!"
"Arkasında durulacak
birşey yok!"Alayla gülüp kafasını iki yana salladı.
"Sen Ayşegül'e sevdalısın!"
"Değilim!"
"Öylesin lan, öylesin işte!!"
"Değilim ulan!"
"O KIZA SEVDALSIN!!"
"DEĞİLİM LAN DEĞİLİM!! BENDEN İYİ Mİ BİLECEKSİN!"
"KENDİ KULAKLARIMLA İŞİTTİM AMINAKOYAYIM!!"
Delirmiş gibi kahkaha atıp elimle yüzümü sıvazladım.
"Kim söyledi lan kimden duydun?!"
"Kızın kendisinden duydum lan, seninle evlenme planları kuruyordu!! Birbirinizi ne kadar sevdiğinizi anlatıyordu!"
"O kızın bana takık olduğunu bilmiyor musun Asım! Ona mı inanacaksın bana mı inanacaksın?!"
Ellerini saçlarından geçirip sinirle masaya tekme attı. Masa yere düşerken umursamayıp sadece vereceği cevaba odaklandım.
Duymak istiyordum çünkü. Hala bana değer verdiğini, benim yerime elalemin kızına inanmadığını duymak istiyordum. Bana güvendiğini duymalıydım.
"Ben ne duyduğuma inanırım Nihat!"
Sanki bütün dünyam o an başıma yıkılmış gibi hissettim. İkimize karşı olan son umudum da paramparça olup ciğerlerime batmıştı. Nefes alamıyordum. Boğazıma bir yumru oturmuştu. Son bir umut aramak için gözlerine baktım ama gördüğüm tek şey öfkeydi.
Korktuğum başıma gelmişti. Bitmişti işte. Kim olduğumu, kim olduğunu unutmuştu. Kırıp bir kenara atmıştı beni de.
Bir daha yüzüne bile bakmadan ceketimi alıp buğulu gözlerle evden çıktım.
Tek istediğim biraz huzurdu, fazla mı istemiştim?
Özür dilerim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktor Bey Gay +18
Short StoryEsmer bir ten, gömleğinden taşan kol kasları, hafif kısılmış ciddiyetle bakan ela gözler, kirli sakal, siyah ve kahve arası saçlar. Allahım galiba harbiden cennete geldim ben! Gözlerim bugün ikinci defa kararırken, bu sefer aldığım darbe kafama de...