Lan Wangji tarafından yatağa doğru sürüklenen Wei Ying'in kalbi ağzına kadar geldi ama dışarı çıkmadan son çıkıştan geri döndü. Nabzı o kadar hızlıydı ki Lan Wangji'nin bunu duymaması neredeyse imkansızdı. Ama duymuş gibi görünmüyordu. Ya da belki duymamış gibi de yapıyor olabilirdi. Muhtemelen sarhoşluktan canı ne isterse onu yapıyordu. Wei Wuxian'ı yatağa götürüp oturttu. Ve yavaşça sordu,
" Wei Ying, benimle Gusu'ya gelecek misin?"Wei Wuxian göz devirmek istedi ama onun sarhoşken kendi halinden biraz da olsa farklı olduğunu biliyordu. Yine de sormadan edemedi, " Lan Zhan, beni amcana teslim etmeyi gerçekten istiyor musun?" Ve beni parçalamak için bekleyen o diğer akbabalara..."
Lan Wangji anında kaşlarını çattı. Ve tereddütsüz bir cevap verdi," Seni onlara vermeyeceğim. Seni bulduğumda canım pahasına korumaya yemin ettim ben. Seni onlara vereceğimi nasıl düşünürsün?!"
Sonra yüzünü astı. Sanki kalbi kırılmış küçük bir çocuk gibiydi. Wei Wuxian tam bir şeyler söyleyecekti ki Lan Wangji'nin ruh hali birden değişti ve konuşmaya devam etti, " Hem hediyen Gusu'da. Oraya gelmezsen onu alamazsın. Ama oraya gelirsen güvende olabilmen için evlenmeliyiz. Efsun eşim olman lazım yani."Bu kez Wei Wuxian ağzını bile açmadı. Daha doğrusu açamadı. Bu resmen bir evlilik teklifiydi ve eğer Lan Wangji'yle Gusu'ya gitmeyi kabul ederse evleneceklerdi. Wei Ying gümbürdeyen kalbini tam kontrol altına alıyordu ki birden iki kolundan tutulup sertçe sırt üstü yatağa bastırıldı.
Lan Wangji Wei Wuxian'ın kollarını başının üstüne sabitleyip alın bandını tek hareketle kendi başından çekip aldı. Ve onunla Wei Ying'in bileklerini bağladı. Onun kulağına doğru eğildi ve fısıldadı,
" Efsun eşim olacak mısın Wei Ying?" Wei Wuxian o an cevap vermek için fazla heyecanlıydı. Ağzını bile açacak gücü yoktu. Cevap alamayan Lan Wangji sevdiğinin boynuna küçük bir öpücük kondurdu. Ve yine fısıldadı, " Cevap vermediğin sürece aşağıya doğru küçük küçük öpeceğim."Wei Wuxian resmen kalp krizi geçirmek üzereydi. Bir daha Lan Wangji'nin alkol tüketmesine asla izin vermeyecekti. Herkesin örnek aldığı adam iki yudum içkiyle şimdi neler yapıyordu. 'Bu böyle olmaz. Cevap vermem lazım. Yoksa bekâret elden gidecek. Ama neden ağzımı açamıyorum?' diye düşündü Wei Wuxian. Sonra birden dudaklarına baskı uygulayan ince, yumuşak dudakları hissetti. Kafasındaki son sorunun cevabı kendiliğinden gelmişti.
Lan Wangji Wei Wuxian'ın dudaklarını ancak bir kaç dakika sonra bıraktığında Wei Wuxian'ın hem yüzü hem de dudakları kıpkırmızıydı. Heyecandan ve o kadar uzun öpülmekten. Artık kesinlikle cevap vermeliydi çünkü Lan Wangji dudaklarından çekildiğinde tekrar boynuyla uğraşmaya başlamıştı. Başta dediği gibi bir kaç küçük öpücük kondurup geçmişti ama sonra her öpücüğünde iz bırakmaya başladı. Özellikle izlerden biri öyle bir noktada duruyordu ki Wei Ying aynasız göremez, Lan Wangji ise dışardan baktığında tek bakışta görebilirdi.
Wei Wuxian sonunda ağzını açabildiğinde " Evet!" diye bağırdı. "Evet! Senin efsun eşin olacağım."
Lan Wangji'nin ilk kez açıkça gözleri parladı. "Gerçekten mi?" diye sordu Wei Ying'e inanamayarak bakarken. Wei Wuxian evet anlamında başını sakladığında onun yanağına küçük bir öpücük daha bıraktı ve mutlulukla Wei Wuxian'a gerçek bir gülümseme sundu. Sonra yüzü düştü.
Wei Ying ne olduğunu anlamayarak Lan Wangji'ye sordu, " Az önce çok mutluydun. Şimdi neden yüzün düştü? Yoksa artık efsun eşin olmamı istemiyor musun?"
Lan Wangji birden başını kaldırıp altın sarısı gözlerini hayran olmaktan kendini alamadığı çelik grisi gözlere çevirdi. Ve her zamanki ciddi yüzüyle sarhoşluğunu yine açığa vuran cevabını verdi, " Hayır, efsun eşim olmanı, benim olmanı istiyorum. Sadece sen şimdi cevap verdiğin için seni öpmeyi bırakmak zorunda olmak beni üzdü."
Wei Wuxian kahkaha atmamak için kendini o kadar kasıyordu ki titriyordu. Lan Wangji'nin kendini gerçekten ne kadar zamandır duygularını kapatmak için sıkıyor olduğunu merak etti. Bunu sorduğunda aldığı " Beş yaşından beri" cevabı kalbini acımıştı. Hangi çocuk beş yaşından itibaren duygularını saklı tutmaya başlardı ki? Hangi vicdansız onu buna zorladı ya da. Bunu şimdilik düşünmeyi reddedip tekrar Lan Wangji'ye döndü.
" Cevabını da aldığına göre artık beni çözecek misin? Artık uyku vakti Lan Zhan."Lan Wangji hafif somurtarak Wei Wuxian'ın ellerini çözdü. O sırada Wei Wuxian Lan Wangji'nin o kadar sarhoş olmasına rağmen azıcık bile kızarmadığını fark etti. Sormaktan kendini alamadı," Lan Zhan, bu kadar sarhoşsun ama neden yüzün biraz bile kırmızı değil?"
Lan Wangji cevap vermeden yatağa uzandı ve tek hareketle Wei Wuxian'ı yanına çekti. Onun başını alıp kendi kalbine denk gelecek şekilde göğsüne koydu. Çocuk gibi davransa da o hala " Lan Wangji"ydi. Tabi ki hazırlıksız bir durumda Wei Wuxian'dan daha güçlüydü. "Dinle." dedi. Ve Wei Wuxian'ın anlamadığını bilerek devam etti." Yüzüm belli etmez. Kalbimi dinle."
Wei Wuxian tek kelime etmeden Lan Wangji'nin kalbini dinlemeye başladı. Normalden daha hızlıydı ama Wei Wuxian'ı rahatlatan bir ritimle atıyordu Lan Wangji'nin kalbi. Birden Lan Wangji'nin tek hareketiyle ışıklar söndü. Sonunda ikisi de uykuya yenik düştüler ve yarını düşünmeden uykuya daldılar. Sonra sonraya kalsındı.
...
Sabah Lan Wangji göğsünde uyuyan bir adet Wei Wuxian'ın varlığını algıladığında şoktan kaynaklı yataktan düştü. Onun ani hareketi sebebiyle Wei Wuxian de uyandı. Artık düşünülmeyen sonrayı düşünme vaktiydi. Lan Wangji önceki geceyi hatırlıyor gibi durmuyordu. Normalde de hiç hatırlamazdı. Bu şaşırtıcı değildi ancak kaçmak ya da olduğu yere gömülmek ister gibi olan hareketleri yeniydi. Eskiden olsa bir şeyler sorar, ya özür diler ya azarladı Wei Wuxian'ı. Anlaşılan aşık bir adet Lan Wangji normalinden epey farklı oluyordu. Ama toparlanıp konuşmaları gerekiyordu.
Wei Wuxian boğazını temizledi ve Lan Wangji'yi korkutmamaya çalışarak onun karşısına geçip oturdu. Tam konuşmaya başlayacağı sırada Lan Wangji'nin eli onun boynuna gitti ve izi kastederek sordu,
" Bunu ben mi yaptım?"Sesi yine o kadar ürkekti ki sanki evet cevabını alırsa oradan kaçıp gidecekti. Wei Wuxian ona artık doğruları söylemesi gerektiğine karar verdi. Lan Wangji'nin buz dağlarını andıran kişiliğine alışmıştı o. Böyle ürkek ve her şeye belirgin tepkiler veren bir Lan Wangji ona yabancı geliyordu.
Lan Wangji'ye tatlı bir tebessüm sunup konuşmaya başladı.