ÖZEL BÖLÜM

544 40 44
                                    

Jin Ling ve Sizhui'nin ormandan beraberce çıkıp gelmelerinin üzerinden bir hafta geçmişti. Jin Ling kendi sektine dönmüştü ama pansuman yapmaya diyerek gittiği odada pansuman yapacağını söylediği çocuğun yaralarını öperek iyileştirdiğini kafasından atamıyordu. Sizhui'nin odasına gittiğinde amacı açıkça pansuman yapıp, belki tekrar özür dileyip oradan ayrılmaktı. Ancak pansuman yapmak için Sizhui'nin cübbelerinin üst kısmını çıkardıklarında karşılaştığı manzara onu o kadar etkilemişdi ki pansuman yapmak üzere baktığı ilk noktaya eğilip ölmekten kendini alamamıştı.

Bir kaç saniye sonra ne yaptığını fark ettiği anda hemen geri çekilip özür dilemişti ancak Sizhui 'sorun olmadığını, aksine öpmesinin iyi geldiğini' söylemişti. Hatta eğer sorun olmayacaksa 'her yarasını öperek sarmasını' rica etmişti. Jin Ling kıpkırmızı olsa da tek kelime etmeden bütün yaraları önce öpüp sonra tek tek sarmıştı. Ne karşı çıkmış ne huzursuzluk belirten tek bir ses çıkartmıştı.

Bütün pansuman bittiğinde ise Sizhui'ye utana sıkıla orada kalması gerektiğini düşündüğünü çünkü her an bir yerlerinin kanama ihtimali olduğunu söylemişti. "Yaralanman benim suçumdu. Bir yerin yine kanarsa hazır olmam gerek." demişti. Aslında bu yalandı. Ne Sizhui tekrar kanama geçirirdi, ne de daha önce yaralanması Jin Ling'in suçuydu. Tüm ekibi bırakıp o ormana girmeyi Sizhui'nin kendisi seçmişti sonuçta. Ya da Jin Ling'i canı pahasına korumayı da. Jin Ling'e aşık olmayı kendi seçmede de...

Sizhui o gece Jin Ling'in orada kalmasına izin vermişti. Aslında tam olarak sabaha kadar Sizhui'nin yatağının yanında diz çöktü demek daha doğruydu.

Şimdi ise Jin Ling tam olarak bunu sorguluyordu. ' Neden?' diyordu beynindeki ses.' Neden onu öylece farkında bile olmadan öptün? Neden onu öperek iyileştirmeni istediğinde ona karşı çıkmadın? Neden zaten kanama olmayacağını bildiğin halde sabaha kadar yanında diz çöküp hazır bekledin? Neden onu uykusunda izlerken dudaklarından öpmeyi bu kadar çok istedin? Neden onun sana dokunmasından o kadar zevk aldın? Belki bedenin o polenlerin etkisi altındaydı ama kalbin neden bundan zevk duydu? '

'Bilmiyorum.' diye düşündü Jin Ling. Bilmiyordu. Ya da belki bilmediğini sanıyordu. Düşündüğü kişi genç bir hanım olsaydı ' Hoşlanıyorum' diyebilirdi belki ama hem erkek hem de manevi olarak kuzeni olunca ' Hoşlanıyorum' diyemiyordu. Bu hisleri birilerine sorması gerekiyormuş gibi hissetti. Açıkça erkeklerden hoşlanan ve sevdiği adamla birlikte olan birine. Tanrı aşkına... Wei Wuxian'a böyle bir işi düşeceğini daha önce söyleseler bir taraflarıyla güler ve bunu söyleyen kişinin başını vücudundan ayırdı. Tabi sağlam bir koruması yoksa. Normalde olsa ne gerekse Jiang Cheng'e giderdi ama ona böyle şeyleri sormasını hiç kimse sağlayamadı. Açık ve net. Böyle bir şeyin olması için ancak Jiang Cheng'in de Wei Wuxian gibi bir cinsel yönelime sahip olup, üstüne bir de en azından bir sevgilisi olmalıydı. Zaten şu an böyle bir şey yoktu. Yada o öyle sanıyordu. Wei Wuxian'a gitmeliydi. Ama ona da direkt soramazdı ki, utandırdı. Sonunda bir yalan buldu ve yola çıktı.

Jin Ling Gusu'ya vardığında sabah saatleriydi. Wei Wuxian daha yeni uyanmış olmalıydı. Girişte onu karşılayan müritlere Wei Wuxian'la görüşmeye geldiğini söylediğinde müritler bir ona bir birbilerine baktılar. Jin Ling ne zaman buraya Wei Wuxian için gelse böyle oluyordu. Jin Ling dayanamayıp " Daha sonra şaşırsanız da önce beni dayıma götürseniz olmaz mı?" dedi. Böyle dediğinde etrafındakiler daha çok şaşırdı ama onun da dediği gibi şaşırmayı daha sonraya bırakıp Wei Wuxian'a haber vermeye gittiler. Gidecek olan mürit tam arkasını dönmüştü ki Lan Sizhui'nün onlara doğru geldiğini görünce durdu. Sizhui oradaki tüm müritlerin kıdemlisiydi. Bu yüzden o geldiğinde Jin Ling hariç hepsi saygıyla eğilip ona selam verdi. O ise dönüp Jin Ling'in karşısında eğildi. Müritler bunu görmezden gelmeyi seçti. Onlar için önemli değildi.

BULDUM SENİ/我找到你 /网线Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin