Wei Wuxian ikinci bebeği için kendini sıkmaya başladığından Lan Wangji gözlerini doktora dikti. Sanki 'Ne oluyor, doğum bitmedi mi?' der gibiydi. Bunun üzerine doktor ağzındaki baklayı çıkarmak zorunda kaldı. " Han GuangJun, bu zamana kadar nasıl fark etmedim bilemiyorum ama Efendi Wei ikizlere hamileymiş. Büyük ihtimalle son zamanlarda siz olmadan ayağa bile kalkamıyor olmasının ikincil sebebi de bu." dediğinde Lan Wangji kısa bir an doktorun yüzüne bomboş bir şekilde baktı. İfadesi boş değildi. Daha ziyade her hangi bir ifadesi yoktu. Sanki bir an için duyguları çekilmiş gibi. Sonra yüzünde ardı ardına şaşkınlık, öfke, mutluluk, heyecan ve kaygı belirip kayboldu. Ama kafasını Wei Wuxian'a çevirdiğinde gözlerinde kaygının izleri hala hafifçe görülüyordu. Ya sevgilisi ikinci doğuma dayanamazsa...
Zaten bir erkek olarak bedeni ne hamileliğe ne de doğuma uygun değildi. Yine de hem hamile kalmıştı hem de doğum yapıyordu. Hem de arka arkaya iki kez. Ruhsal gücünden daha fazla aktarmaya başladı. Herkesin düşündüğünden çok daha güçlü olmayı en çok böyle noktalarda seviyordu. Sevgilisini korumasına yardım ettiği anlarda. Doktor Wei Wuxian'ın birden az öncekinden az da olsa daha canlı görünen yüzüne baktığında bir şeyler olduğunu fark etti ama sorgulamadı. Sonuçta Wei Wuxian'ı ayık tutabilen her şey lazımdı şu an.
Sonunda iki saat kadar sonra Jingshi'den bir bebek sesi daha duyuldu. Daha tiz, ama ilginç bir tınıya sahip. Lan klanından olanlar bunu hemen fark etmişti. Ve içeride doktor Lan Wangji ve Wei Wuxian'a bir kız bir erkek ikiz çocukları olduğunu, sonradan fark edilen ve sürpriz gelen ikinci çocuğun kız olduğunu söyledi. Bunun bir nevi bir mucize olduğunu belirtmeden geçemedi. Sonra çifti yeni doğan bebekleriyle yalnız bırakıp dışarı haberleri vermeye gitti. Jingshi'nin kapısını açtığı an onu soru yağmuruna tutan üç kişiye karşın boğazını temizledi ve " Efendi Wei ikizlere hamileymiş. Bir kız bir erkek iki çocuk doğurdu. Hem çocukların hem de onun sağlığı iyi. Kız çocuk ikinci doğan çocuktu. Tam anlamıyla bir mucize diyebilirim. Ve erkek kardeşi ise melek gibi bir yüze sahip. Efendi Wei biraz dinlensin. Yarım saat kadar sonra girebilirsiniz."
Wei Wuxian'ın ikizler doğurduğunu duyan Jiang Cheng'in sesi Gusu'da yankılandı. "Lan Wang Jiii!!!"
_____________________
Jiang Cheng'in kükremesinin ardından Jingshi'de Wei Wuxian'ın kahkahası yankı buldu. Biraz sonra kollarında melek gibi bir bebekle talimat almış gibi kapıyı açan Lan Wangji çok gürültü yapmamalarını söyleyerek herkesi içeri aldı. Herkes içeri girdiğinde ilk gördükleri yüzünde her zamankinden daha canlı, ışıl ışıl bir gülümsemeyle kucağındaki kızına bakan Wei Wuxian'dı. Başta kimse çıt çıkaramadı.
Ne ileri ne geri tek adım atamadan öylece duruyorlardı. Ta ki Wei Wuxian başını kaldırıp onların bu iki arada bir derede kalmış hâlini görene kadar. Onları öyle gören Wei Wuxian bir kahkaha daha patlattı ve onlara yaklaşmalarını işaret etti. "Aiyya! Yakınıma gelin hadi. Şu an kalkamıyorum.( O bunu dediği an Jiang Cheng delici bakışlarını Lan Wangji''ye çevirmişti. Ama Lan Wangji umursamadı.) Jin Ling tek kız kuzenine yakından bakmak istemez misin? Ve Sizhui, gel hadi. O senin kız kardeşin. Ona ağabeylik yapman gerekecek. Tabi erkek kardeşine de. Hadi, yaklaşın. Jiang Cheng, hadi ama!"Sonunda ikilemden kurtulan yakınlar bir kaç adımda Wei Wuxian'ın ve ona destek olarak hemen yanında oturan Lan Wangji'nin yanına geldiler. İlk konuşmayı başaran Jingyi oldu ve minik bebeklere bakarak " Kıdemli Wei, bunlar... Çok tatlı. Ve ilginç bir şekilde bu küçük hanım bana fena halde sizi anımsatıyor. Değil mi ,Sizhui?" dediğinde Sizhui sesini geri bulmak zorunda kaldı ve cevap verdi. " Gerçekten de öyle. Anne, kız kardeşim sana gerçekten fazlaca benziyor. Ve bakınca erkek kardeşim de babamın yeşimden heykellere benzeyen ten rengine sahip. Ve yüz yapısı da onu andırıyor."
Sizhui sözünü bitirdiğinde Jin Ling," İsimlerini ne koydunuz peki?" diye sordu. Tam Wei Wuxian ağzını açmıştı ki Jingyi,"Klanımızda yeni doğan çocuklara isimleri klan büyükleri tarafından verilir." diye söze atladı. Wei Wuxian buna karşın kaşlarını çatıp Lan Wangji'ye baktı. Yüzünde ' Öyle mi? ' der gibi bir ifade vardı. Lan Wangji buna karşın " Aslında öyle ama eğer klan lideri izin verirse( bunu söylerken kısa süreliğine abisine baktı) bebeğe kendi ailesi isim verebilir. Öte yandan vermezse de bir yolunu bulur, senin istediğin isimlerin konulmasını sağlarım."
Wei Wuxian bunu duyduğunda gözleri doldu ve kocasına kocaman gülümsedi. Ama yaşların akmasına izin vermeden kendini topladı ve Jin Ling'e cevap vermek üzere ona döndü." Ben..."dedi," Oğlumun, oğlumuzun isminin TianShi (Melek) olmasını istiyorum. Lan Zhan, sence nasıl?"Lan Wangji en ufak bir tereddüt olmadan " Kesinlikle çok uygun." dedi. " Peki ya kızımız?"
Wei Wuxian tekrar gülümsedi." Kızımız QiJi (Mucize) olsun istiyorum. Beğendim mi?" "Beğendim." dedi Lan Wangji. Tek kelimeydi ama Wei Wuxian için kesinlikle yeterliydi.
İkiliyi izleyenlerden Lan Xichen sonunda lafa girdi " İsimler harika ama peki ya soyadları? Hanginizin soyadını alacaklar?" Bunu duyan Lan Wangji tekrar Wei Wuxian'a döndü. Ama bu kez Wei Wuxian ona ne olacağını söylemedi. Onun yerine " İsimlerini zaten ben seçtim. Soyadlarını seçmek sana kaldı Lan'er Ge-Ge."dedi. Lan Wangji bir süre durdu. Çıt çıkarmadan, bir mm hareket etmeden dakikalarca durdu. Sonunda ağzını açtığında karar verilmişti.
" Lan TianShi, Wei QiJi. " diye duyurdu. Bunu duyan Wei Wuxian'ın gözünden bir damla mutluluk gözyaşı koptu.