I'm a burning fire Chapter 6

431 69 5
                                    

Bugün iki yazar buluştuk skjdgnsd ayrıcaaaa artık düzenli olan bir kaç okuyucuyu fark ettim o yüzden onları buradan öpüyorum kalp kalp
umarım beğenirsiniz,  vote ve yorum yapmayı unutmayıııın  -Alex


Ertesi sabah ilk uyanan Jisung olmuştu ve yatağından çıkıp arkadaşı için güzel bir kahvaltı hazırlamaya karar verdi. Krep ve yeşil çayı bitirdiğinde Minho'nun odasına gidip onu uyandırmaya karar verdi. Kolay bir işti, sadece basit bir öpücük ve yanağına çimdikler atarak onun sızlanmasını duymak ve kedi gibi gözlerini açması oldukça kolaydı.

"Uyan aptal. Kahvaltı hazırladım." Jisung'un sesi kısıktı.

Minho'nun kafası karışmıştı, hafif açık perdelerden gelen ışığa ve önündeki manzaraya alışmak için yavaşça gözlerini kırpıyordu - Jisung onunla aynı boyda olabilmek için diz çökmüştü, gözleri parıldarken ve saçları dağınıkken hafifçe sırıtıyordu. Hayatının her sabahı bu manzaranın değerini bilebilmeyi diledi.

"Seni bekliyor olacağım, fazla bekleyemem. Açlıktan ölüyorum" dedi ve Minho'nun midesini bulandıran kelebeklerle baş başa bırakarak uzaklaştı.

Sessizce kahvaltı ettiler, Minho hala Jisung'un onu uyandırma şeklini ve en yakın arkadaşını öpme dürtüsünü kontrol etmesi gerektiği hakkında düşünüyordu.

"Bahçende ne yapacağız bu arada?" Genç adam, yeşil çayından bir yudum almadan önce sordu.

" Sadece çimleri biçmemiz gerekiyor kışın çiçekleri çok fazla sulamak zorunda değiliz. " Jisung aldığı yanıt karşısında kafasını salladı. 

Ve sonra berelerini, bahçe eldivenlerini, ve sıcak tutan kapüşonlularını giyip işe koyuldular. Çok fazla bir şey konuşmadan çimleri biçmeye başladılar. Aralarındaki tek konuşma büyük olanın Jisung'a bir şeyler ima etmesi ya da sarışın olanın Minho'ya bir şey sormasıyla gerçekleşmişti.

"Bahçenin baharda çok güzel olduğuna eminim." Jisung, işleri bittiğinde sırayla duş aldıktan sonra kanepede otururlarken konuştu. Minho gülümsedi ve başını salladı, Jisung tamamen haklıydı. " Eğer yapacak bir işin yoksa Howl's Moving Castle'ı benimle izler misin?" Sarışın olan sordu.

Evet, aslında bitirmesi gereken çok işi vardı ve teslim tarihi yaklaşmıştı, ama Jisung, bir kolunu beline dolayarak ve bacakları kucağında, başı rahatça göğsüne yaslayarak ona sarılırken çok rahat ve sevimli görünüyordu. Minho riski aldı ve kolunu Jisung'un omuzlarına koydu, Jisung'a yaklaştı ve parmaklarını saçlarının arasında gezdirdi, kafasında küçük bir ses ona bağırıyordu — kalbini korumak için kafasına hayalet gibi yazdığı sınırlara saygı duyması gerektiğini söylüyordu.

Sikeyim onu.

"Hadi izleyelim" dedi sonunda. 

Jisung'un dudaklarının köşeleri yukarı kıvrıldı, daha da sokuldu -mümkünmüş gibi- ve Netflix'te filmi aramak için kumandayı eline aldı.

Minho bir an için kafasındaki sesi dinlemedi, kalbinin kırılmasını ve derisinin yanmasını hiç umursamadı. Sorun değildi, Jisung zaman zaman üstesinden gelebileceği ve dayanabileceği bir ateşti.

...............

Jisung oturma odasının kahverengi halısında oturuyordu, Soonie ve Doongie defterine yeni sözler yazarken ona eşlik ediyorlardı. Minho uzun bir iş sabahından sonra biraz rahatlamak için onlara öğle yemeği hazırlamakla meşguldü, bu yüzden  Felix'in birkaç gün önce gönderdiği yeni bir tarifi denemeye karar verdi. Nedenini bilmiyordu ama yemek yapmak – özellikle Jisung için yemek yapmak – onu her zaman rahatlatırdı.

"Vay canına, çok lezzetli" dedi Jisung, ağzı makarnayla dolmuş ve gözleri büyümüştü.

Belki de bu yüzden Jisung'a yemek pişirmeyi seviyordu, onun tepkileri en iyisiydi ve sevdiği birine bu kadar çok yemek yapmak güzeldi.

"Hyung, düşünüyordum da..."

"Gerçekten mi?" Minho şaşırmış görünüyordu, Jisung onu ittiğinde kocaman sırıttı.

"Bir sik kafalı sözümü kesmeden önce söylediğim gibi, eski günlere dönmeyi düşünüyordum."

"Çirkin gözlük takarken ve saçını kötü kestirdiğin zamanı mı?" Minho, Jisung'un ailesini ziyaret ettiği ve annesinin ona Jisung'un on dört yaşındayken fotoğraflarını gösterdiği zamanı hatırlayarak alay etmeye devam etti.

"Lütfen, kapa çeneni de bitireyim" Jisung sinirlendi. "Ucuz bira ve yağlı pizza almaya, eski günlerdeki gibi sarhoş olmaya ve ertesi sabah lanet bir içki mahmurluğuyla uyanmaya ne dersin?" Jisung gülümsüyordu, heyecanlıydı.

Minho biraz düşünmüştü. İyi bir şişe şarap veya bira almaya, hatta o kadar yağlı olmayan lezzetli bir pizza yapmaya yetecek paraları olduğu için bu pek de iyi bir fikir değildi. Ama Jisung daha gençken ve sarhoşken izledikleri eski animeleri de  seyredebileceklerini söylerken o kadar heyecanlı görünüyordu ki , arkadaşıyla bunları yapmak o kadar da kötü değildi.

"Tamam, hadi yapalım" Jisung hevesle alkışladı "bu gece mi?"

"Evet! Gidip her şeyi alabilirim, senin için uygun mu?" Jisung çok heyecanlı görünüyordu. Genç olan hemen kalkıp bira ve pizza almak için kasabaya koşacak gibi görünüyordu.

"Evet, ama önce yemeğini bitir." Minho cevapladı, yemek çubuklarıyla Jisung'un yemek kasesini işaret etti ve Jisung başını salladı.

Sarışın adam eski günlerden bahsetmeye devam etti ve Minho'nun öğle yemeğini yemeyi bitirirken gülmesine neden olan anıları hatırlattı.

Jisung kasabaya içki ve yiyecek almak için gitti, her ikisi de elli dolardan fazla harcamayacaklarına karar vermişlerdi. Minho, Jisung'un eldivenlerini, paltosunun, atkısının ve beresinin altına fazladan bir kapüşonlu giydiğinden emin olmuştu; dikkatli olmasını ve bir şey olursa onu aramasını söyledi.

"Alnımı da öpecek misin?" Jisung kıs kıs güldü.

Minho yapardı, gerçekten yapardı. Ayrıca dudaklarını Jisung'un dudaklarına kısaca bastırır ve yanaklarını sıkıştırırdı ama bunu yapmadı; aksine arkadaşını hafifçe itti. "Kapa çeneni, aptal".

Jisung gidince, Minho etrafı biraz temizledi ve bir şarkı açarken düşüncelerine daldı.

Jisung dört haftadır evinde kalıyordu, bir aydır onun yanındaydı ve sanki birlikte geçirdikleri zaman günden güne sona eriyor gibiydi. Jisung gideceği zaman hakkında hiçbir şey söylememişti ve sormaya korkuyordu. Ya sorduğunda Jisung gitme zamanının geldiğine karar verirse? Ya Jisung'un eski günlerini yad etme fikri bir vedaysa? Ya sorarsa ve Jisung onu yalnız bırakırsa?


Dürüst olmak gerekirse, bu kendi başına olmakla ilgili değildi, çünkü yalnız kaldığı anları gerçekten seviyordu. Bu Jisung'un yanında olmamasıyla ilgiliydi. Tatlı bir ses ya da küfür eden birisi olmadan uyanmakla ilgiliydi. Yemek pişirmek ve kalp şeklindeki bir gülümsemeyle iltifat almamakla ilgiliydi. Yanında sıcak bir beden olmadan film izlemek, ona sarılamamak. 

Bu tamamen Jisung'un yanında olması, sıcaklığı, spontane öpücükleri, sarılmaları ve film izlerken komik yorumları olmasıyla ilgiliydi. Jisung'un ateşiyle kendini yakmaktan korkmakla, ama yine de ona yakın olmakla, korkusuzken her şeyi riske atmak ve onunla ne isterse yapması için Jisung'a kalbini vermek istemekle ilgiliydi.

O, damarlarından akan huzursuzluğu hissetmeye başlıyordu, endişe onu o kadar boğuyordu ki, nefes alamadığını hissediyordu ve gözlerinin kenarlarından gözyaşları sızıyor, şarkı bitiyor ve Minho etrafını saran bir sessizlikle baş başa kalıyordu. Bundan nefret ediyordu. 

I'm a fire and i'll keep your brittle heart warm / MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin