Ertesi gün hava bulutlu ve soğuktu.
Minho sabah erkenden uyanmııştı, böylece Jisung uyurken küçük bahçesini temizleyebilirdi. Kahvaltı yapmadı, onun yerine arkadaşının birlikte kahvaltı yapabilmek için uyanmasını bekliyordu. Bahçesini temizledikten -neredeyse donarak ölecekti- sonra, vücudunu ısıtmak için sıcak bir duş aldı ve seçtiği kitap üzerinde çalışmaya başlamaya karar verdi. Jisung odasından çıktığında en çok satan olma potansiyeli olan bir kitabı seçmenin tam ortasındaydı.
Saçları her yöne dağılmış ve yüzü şişmişti. Minho'nun bakış açısından oldukça sevimliydi; ancak, Minho'ya sorarsanız, Jisung her zaman sevimliydi.
"Günaydın." genç adam Minho'nun oturduğu kanepeye yan yatıp diğer adamın dizüstü bilgisayarda yaptıklarına bakarken fısıldadı. Başı Minho'nun göğsünde, bir eli arkadaşının karnının üzerinde ve bacakları da Minho'nun göğsüne bastırılmış bir şekilde top olmuş bir şekilde yatıyordu. "Ne yapıyorsun?" sesi oldukça kısık çıkarken sordu.
Minho iç çekti, Jisung ona bu kadar yakın olduğu için gergin olmamalıydı. Jisung hep böyleydi. Jisung kucaklaşmayı seviyordu ve gerçekten her zaman fiziksel temas içindeydi.
Geçmişte Jisung her fırsatta ona sarıldı ve hatta Minho çok iyi hatırlıyordu ki ; bir defasında o kadar coşkuyla kendisinin yanaklarını öpmüştü ki, dudaklarını Minho'nun yanağına sıkıca bastırmış ve geriye rujundan hafif pembe bir iz bırakmıştı. Bir gece kulübündelerdi ve bu öpücük Jisung'a bir içki ısmarladığı içindi. Ama buna rağmen, Jisung ne yaptığını sorduktan sonra yüzünü göğsüne dayadığında kalbi atmayı durdurdu ve kesik kesik nefes aldı.
"Çalışıyorum" diye cevap verdi, "Kahvaltı etmek ister misin? Birlikte yemek yiyebilelim diye seni bekliyordum."
Jisung uykulu gözlerle ve yanaklarındaki yastığın izleriyle gülümseyerek başını kaldırdı. Sevimli. Sarışın olan, "Evet, acıktım" dedi.
Minho başını salladı ve Jisung'un eline parmaklarıyla dokunarak genç olanın ayağa kalkabileceğini söyledi. Mutfağa sessizce ulaştılar, Jisung mutfağa girdiğinde kedilerin başlarını okşamak için diz çöktü ve kedileri tabaklarında yemek yerken buldu.
"Ne istersin ? Pankek ve her ne içmek istiyorsan onu yapabiliriz."
"Pankek ve kahve kulağa hoş geliyor" diye cevap verirken, kedilerin başını okşamaya devam ediyordu.
Hızlıca her şeyi hazırladılar ve Minho'nun bir şeye ihtiyacı olduğu ve Jisung'dan onu vermesini istediği zamanlar dışında fazla konuşmadılar. Küçük olan bir çalma listesi açmıştı, Minho'nun bilmediği bazı şarkılar vardı ama biliyordu ki arkadaşı ile o şarkıları söyleyebilirdi. Yağmur hafifçe yağarken, şarkılar söylerken birlikte kahvaltı hazırlamak —çok evliymiş gibi hissettiriyordu.
Ellerinde sıcak kahve ve çilekli kremalı pankekleri ile kanepeye oturduklarında bir anime izlemeye karar verdiler. Her iki erkek de sabahın geri kalanını, bacaklarını diğerinin bacaklarına değdirerek geçirirken açlıklarını giderdiler ve gözlerini TV ekranına sıkıca sabitlediler. Minho sonsuza dek böyle kalabilirdi.
Yemekleri bittiği halde hareket etmediler; koltuğun bir köşesinde, beraber kıvrılıp yattılar. Jisung yine başı Minho'nun göğsünde, eli Minho'nun karnında ve bacakları da onun kucağında duruyordu.
"Üstüme uzanmak ister misin?" Minho kıkırdadı. Jisung altındaki bedenin kıkırdamasını hissedince onu taklit etti.
Jisung, "Bir daha söyleme, yoksa yaparım" diye yanıtladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm a fire and i'll keep your brittle heart warm / Minsung
أدب الهواةUzun zamandır arkadaş olan Minho ve Jisung bazı nedenlerden dolayı 2 yıl boyunca birbirinden ayrı kalmıştı. Bu 2 yılda Minho duygularını saklamayı başarmıştı ancak Jisung evine kalmaya gelip de kalp şeklindeki gülüşüyle ona baktığında, Minho duygula...