1. Bölüm: Yılanlar Ve Isırılanlar

3.1K 93 238
                                    


1. Bölüm: Yılanlar ve Isırılanlar.

*Prenses ve beyaz kelebeğin hikayesi..*

**Uzun zaman önce.

İçin de zehir olduğunu bilerek kahvemi dudaklarıma götürdüm. Gözümden bir yaş firar ederken derin nefes almaya çalıştım. Bu oyunu kazanamazdık fakat oyunu bozabilirdik. Piyonlar da şahı yenebilirdi. Bize ayırdığı kum saati parçalanabilirdi. Tüm dostlarım o sapığın oyununda kaybediyordu. Onlar hile yapamazdı. Cezası ölüm olurdu fakat ben oyununu ölümümle bozarsam? Beni öldüremezdi. Bana işkenceler edebilirdi fakat öldürmezdi. Bu zamana kadar bizi hep canımızla tehdit etmişti. Peki canının canıyla onu tehdit edersem? Ya dostlarımın oyununu bırakır beni kurtarırdı. Ya da ölmeme izin verir ve onların peşini bırakıdı. En yakın arkadaşımın zehir koyduğu kahveyi içen bendim fakat seçim yapacak olan o hastalıklı zihnin sahibiydi. **

"Lütfen!"

"Hayır dedim."

"Zaten son senemiz, istesek de bir daha bir araya gelemeyiz."

"Sen benim en yakın arkadaşımsın Bade. Ve evimizin arasında sadece iki sokak var. Bu dediğine inandın mı gerçekten?"

Bade sesli bir şekilde oflayıp yüzüne gelen birkaç kızıl saç telini sağ kulağının arkasına sıkıştırdı. "Neden gelmiyorsun ki? Biraz eğlenirdik."

"Çünkü sabahın köründe saçma bir geziye gitmektense evimde öğlene kadar uyumayı tercih ediyorum." Şirin bir şekilde gülümsedim. "Sana da tavsiye ederim." Liseye geçtiğimizden beri bir kere bile geziye gitmemiş, onun yerine çok daha değerli işler başarmıştım. Yatmış, yatmış ve kitap okumuştum. Ne? Kusan insanların olduğu otobüsler içinde başımızda öğretmenlerle saçma sapan yerlere gidip peşimizden atlı kovalarcasına geri dönmekten iyiydi sonuçta. En azından bir gün fazladan dinlenebiliyordum. Ve evet, yıllardır öyle yapıyordum.

Bade ise ikinci planını uygulamaya geçirmişti: Duygu sömürüsü. "Bak bu zamana kadar bir kere bile gelmedin benimle. Herkes arkadaşları ile gezerken ben hepsinde yapayalnızdım." Her gezi duyurusu yapıldığında Bade ile bu konuşmanın bir benzerini yaşıyorduk. Beni ikna etmeye çalıştığı kadar derslerini çalışsa okulun birincisi bile olabilirdi. Şaka yapmıyordum.

Gülerek göz devirdim. Bade hiçbir zaman yalan söylemeyi becerebilen biri olmamıştı. "Ozan seni bir dakika bile yalnız bırakmaz Bade."

Konuyu hızlıca değiştirirken tüm tuşlarla basarak oyunu geçmeye çalışan birinden farksızdı. "Orada kelebekler için hazırlanan küçük bir orman bile varmış. Şu mavi kelebekleri çok merak ediyorum." Sırıtışı büyüdü. "Hem beyaz kelebekte vardır." Beyaz kelebeklere karşı ne kadar zaafım olsa da oradaki diğer kelebekler ile temas etme düşüncesi bile tüylerimi ürpertmişti. Saçma olduğunun farkındaydım fakat beyaz kelebekler dışında tüm kelebeklere nedensiz bir korku besliyordum. Beyaz kelebek ise bu dünya da saf kalabilen tek şeymiş gibi geliyordu.

Omuz silktim. "Beyaz kelebeği dışarıda da görebilirim Bade. Bunu için sabahın köründe kalkıp gitmeme gerek yok."

Bunun da işe yaramadığını fark eden Bade pes etmiş olacak ki sonun da susabildi. Gülümseyerek yarım saattir beynimi vermeye çalıştığım kitabıma döndüm. Daha iki satır okumuştum ki biricik arkadaşımın sesini tekrar duymam ile sabır sınırlarıma yaklaşmaya başladığımızı fark ettim. Kitap okurken birinin benimle konuşmasına deli oluyordum. "Son bir teklif sunacağım sana. Eğer benimle geziye gelirsen söz istediğin bir şeyi yapacağım." İnanmaz gözlerle ona baktığımı görünce ellerini havaya kaldırıp heyecanla konuştu. "Hem de ne istersen. Hiç bir sınır koymayacağım."

BEYAZ KELEBEK |+18|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin